"Sağda"

452 24 0
                                    

"Eroin gerek , kokun lazım."

Omleti son kez tavada çevirdikten sonra tabaklara paylaştırdım. Portakal sularını güzelce sıktıktan sonra onları da masaya koydum ve işte kahvaltı hazırdı.

Bu sırada kapı çaldı. Kahvaltı için simit ve poğaça sipariş etmiştim. Çünkü , kahvaltıda simit ve poğaça sevgilimin en sevdiği şeydi. Ve bir de portakal suyu tabiiki..

Sandalyelerden birine oturup masaya son kez bakarken saçlarını bağlayarak içeri Deniz girdi.

"Berk kahvaltıda ne yiyce-"

Kapıdan girer girmez kahvaltı masasını gördü ve gözlerini kocaman açarak bir masaya bir de bana baktı.

Ellerini yavaşça aşağı indirdi. Sandalyeden kalktım ve vereceği tepkiyi beklemeye başladım. Hala kızgın olabilirdi. Sessizce duruyordu.  Yanına yaklaştım. Tam karşısında durduğumda gözlerini bana dikti.

Gözlerimin içine bakarken bir ara bakışları dudaklarıma kaydı. Yavaşça yutkunduktan sonra gözlerini tekrardan gözlerime dikti.

Bu hareketinden cesaret alarak yüzlerimizi iyice birbirine yaklaştırdım. Kollarımı beline sardığımda ellerini göğsüme yasladı. Nefes alış verişlerini hissedebiliyordum.

Nefesimi yüzüne doğru üflediğimde bir kez daha yutkundu. Elleriyle yüzümü tuttu ve çeneme bir öpücük kondurdu. Daha sonra çenem ve alt dudağım arasına bir öpücük daha. Alt dudağıma da bir öpücük kondurduktan sonra fısıldadı

"Seni seviyorum."

O an tam anlamıyla içim eridi. Evet gerçekten de eridi. Hatalı olduğumun farkındayım fakat çok uzatmadan beni affetmesi ve bu şekilde özrünü dile getirmesi. Ona çok aşığım. Herkes gibi olmayışına aşığım.

Dudaklarımı dudaklarına yavaşça bastırdıktan sonra onu tekrar ettim.

"Seni seviyorum"

Gülümseyişi bütün yüzüne yayıldı. İşte o an Ocak ayında Nisan'ı yaşadım ben. O güldü , güneş açtı. Kışın bütün sertliği gitti , yerini ilkbahar sıcaklığı aldı. İşte böyle seviyordum onu. Kışın ortasındaki ilkbaharımdı benim.

Sahip olduğum tek şey.

Gülümseyerek burnumu burnuna sürttüm ve sıkıca sarıldık.

Kokusunu içime çektim. Sadece yarım saattir küs olmamıza rağmen nasıl özleyebilmiştim aklım almıyor.

İstemeyerek de olsa geri çekildik ve masaya oturduk.

**

"Doydum!" diye bağırdıktan sonra sırtını sandalyeye yasladı.

Bu da çocukluktan kalma bir alışkanlığıydı. Birazdan da portakal suyunu alıp içmeye başlayacaktı. Çünkü yemek bittikten sonra içeceğini bitirmeyi severdi.

Kalan portakal suyunu da kafaya diktikten sonra bitkinlikle bana döndü.

"Hayatımda yediğim en güzel ve en doyurucu kahvaltıydı"

Gülümsedim.

"Her zaman hazırlayabilirim sevgilim"

Yüzü ciddileşti

"Hayır. Birdaha bensiz kahvaltı hazırlayamazsın. İzin vermiyorum."

Masayı toplamaya başladı. Sesimi çıkarmadım. Çıkarsam da toplamama izin vermezdi zaten.

Beyaz kısa bir şort ve üstüne jack daniels şişesi desenli askılı siyah bir atlet giymişti. Saçlarını tepeden toplamıştı ve bu haliyle gerçekten çok sevimli görünüyordu.

Masayı toplamayı bitirdiğinde tezgaha yaslanarak bana döndü.

"Bugün Emre'yle falan buluşsanıza. Uzun zamandır arkadaşlarınla buluşmadın."

Tek kaşımı kaldırarak ona baktım. bu alışkın olduğum birşey değildi. İlk defa bunu söylüyordu. Dalga geçer gibi de değildi. Gayet ciddiydi. Omuz silktim.

"Bilmem olabilir"

Aklına birşey gelmişçesine hızla salona doğru ilerledi. Piyanonun yanına gitti. Nazik hareketlerle sandalyeyi geriye çekti , sandalyeye yerleşti. Saçlarını açtı ve omzundan arkaya attı. Sarı ve kahverenginin her tonunu barındıran saçları beline kadar iniyordu. Hareketlerini öyle yavaş ve nazikçe yapıyordu ki tek yapabildiğim onu hayranlıkla izlemekti. Ve parmakları piyanonun üzerinde gezinmeye başladı.

Onu dinleme fırsatını ilk defa bulabilmiştim. Daha öncelerde gitar çaldığında birkaç kez daha beraber şarkı söylemiştik fakat benim yanımda ilk defa piyano çalıyordu.

Tuşların üzerinde hararetle gidip gelen parmaklarından kendini kaybettiğini anlamak zor değildi. Çok geçmeden piyanoya kendisi eşlik etmeye başladı.

"...I go back to December, turn around and change my own mind

I go back to December all the time, all the time"

Diyerek şarkıyı bitirdiğinde derin bir nefes verdi. Bende uzun süredir tuttuğumu fark etmediğim nefesimi bıraktım. Gülümseyerek bana döndü.

"Okulda neden inatla piyano çalmadığın şimdi anlaşıldı."

dediğimde kıkırdadı

"Nedenmiş?"

"O kadar erkek seni piyano çalarken izler , dinler aşık olur ve bende onların hepsini dövmek zorunda kalırım. Benim uğraşmamam için yani."

dediğimde küçük bir kahkaha attı. O an kalbim tekledi diyebilirim. Neden bu kadar güzel gülmek zorunda? Sanırım tekrardan aşık oluyorum. Hergün olduğu gibii..

Ellerini havaya kaldırdı.Dudaklarını birbirine bastırdı ve kafasını olumlu anlamda salladı.

"Yakalandım."

Bu sefer ikimiz de kahkahalara boğulduk. En sonunda ayağa kalktı ve telefonumu elime verdi.

"Emreyi arıyosun ve birşeyler yapmak üzere dışarı çıkıyosunuz. Akşama kadar da gelmeyebilirsin. Hayatın benden ibaret değil, biraz arkadaşlarınla da zaman geçir. Hayır itiraz hakkın yok." dedikten sonra dudaklarını dudaklarıma bastırdı ve odasına girdi.

İçeri girdim siyah pantolonumu ve lacivert uzun kollu tişörtümü üzerime giydim. Siyah deri ceketimi de elime aldım ve evden çıktım.

--Deniz

Kapnın kapanma sesini duyduğumda yatağımdan kalktım. göğüs kısmı beyaz , kolları kırmızı olan , kırmızı yazılı tişörtümü üzerime giydim. altına da siyah kotumu giydim. Kırmızı bez çantamı koluma taktım ve ayağıma siyah spor ayakkabılarımı giydim. Siyah deri ceketimi de elime aldıktan sonra tamamen hazır olduğuma karar verdim ve kendimi evden dışarı attım.

Kulaklıklarımı kulağıma taktım ve rastgele bir Metallica şarkısı dinlemeye başladım.

Şu anda tamamiyle sevgilisinden gizli işler yapan kız görünümünde olduğumu biliyorum fakat sakin olun. Sadece kuaföre saçlarımı boyatmaya gidiyorum.

Berk bunu yaptığımı görünce yüksek ihtimalle kızacak ama umurumda değil. Aslında belki umurumda olabilir ama birazcık , çok az..

WONDERWALLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin