Margot uyandığında ilk hissettiği şey saf bir pişmanlık oldu. Bu şeyi yaparken hiç pişman hissetmemişlerdi ve bunu düşünmek bile Margot'a dayanılmaz bir ıstırap veriyordu. Ah ne kadar da aptaldı! Jared'ın sadece birkaç güzel sözüne kanıp onunla birlikte olmuş ve Ryan'a ihanet etmişti!
"Tanrım, ben ne yaptım?"
Yattığı yerden doğruldu. Dizlerini karnına çekerek dirseklerini onlara yasladı. Kafasını ellerinin arasına alırken nasıl böyle bir şey yapabildiğini düşünüyordu. Bu ancak sürtüklere göre bir hareketti ve Margot bir sürtük değildi. Fakat neden şuan kendini acınası bir sürtük gibi hissediyordu?
"Böyle olmamalıydı... böyle olmamalıydı..."
Sessiz sessiz sayıklamaları Jared'ı uyandırmış olacak ki adam yatakta kıpırdadı. Gözlerini açmadan önce Margot hızla doğruldu ve ışık hızıyla iç çamaşırlarını giymeye başladı. Bu sırada adam çoktan kalkmıştı.
"Hey ne oldu Margot?"
Margot monotonlaşmış bir şekilde söylenmeye devam ediyor ve onu duymuyordu.
"Olmamalıydı... Acınası bir sürtük... öyleyim... ben bir sürtüğüm..."
Jared onun iyi olmadığını anladı. Hızla o da ayağa kalkıp iç çamaşırını giydi ve Margot'ı kollarından tutup çekti.
"Hey neyin var senin?"
Margot ellerini sertçe geri çekti.
"Neyim mi var?!" Bir adım geriledi. "Neyim mi var?! Jared az önce nişanlı olduğum adamı aldattım! Hem de ne uğruna? Beni yarı yolda bırakan biri için!"
"Bak şuan iyi değil-"
Ellerini pantolonunun düğmesinden çekti ve iki yana açtı.
"Ben! Zaten! İyi! Değilim!"
Sonra bluzunu da üstüne geçirdi ve hızla aşağı inmeye başladı.
"Hastalıklı insanın tekiyim ben! İlaç bağımlısıyım! Takıntılarım var! Nişanlı olduğum adamı aldattım!"
Jared ona yetişmeye çalışırken kalbi hızlı hızlı çarpmaya başlamıştı. Yine korktuğu oluyordu. Margot ondan gene uzaklaşacaktı. Ne kadar iğrenç bir herifti!
"Margot, böyle düşünme lütfen..."
Artık ikisinin de gözlerinden yaşlar süzülmeye başlamıştı. Bir insan neden ne istediğini bilemezdi? Veya neden kime aşık olacağını seçemezdi? Niye hayat bu kadar zordu? Margot'ın başındaki dertleri ona yetmez miydi?
"Ne düşünüp düşünmeyeceğimi şakın bana söyleme! Sadece beni rahat bırak! En başından buraya gelmem hataydı zaten!"
Jared'ın ona uzanan elini ittirdi ve kapıya yürüdü. O sırada ayakkabıları olmadığı aklına geldi. Ama artık geri dönemezdi. Gerçekten bir salak olduğundan şüpheleniyordu.
Hızla kapıyı açtı ve dışarı çıktı. En azından Jared artık peşinden gelmemesi onu rahatlatmıştı. Merdivenlerden indi ve bir basamağa oturup telefonunu açtı. Yaklaşık 13 tane Ryan'dan 4 tane de Cam'den araması vardı. Mesajlara bakmamıştı bile. Sadece artık eve gitmek istiyordu. Annesi ve babasını ararsa telaş edecekleri için Cam'i aradı. Bu sırada Jared'ın kapıyı hızlı bir şekilde kapattığını duydu ama umursamadı. Telefonun sesine odaklandı. Nihayet açtığında erkek kardeşinin sesi endişeli geliyordu.
"Aman Tanrım Mag! Sen iyi misin?! Annemle babama türlü türlü yalanlar uydurdum. Neredesin sen?!"
Margot burnunu çekti.
"Hey iyi misin sen?"
Margot'ın yüzü tekrar kasıldı ve hıçkırmamak için kendini zor tuttu.
"Değilim, Cam buraya gelip beni alır mısın?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the blackest day ✲ [jaredleto+margotrobbie]
Fanfiction❝ever since my baby went away, it's been the blackest day.❞ x x x Başlangıç Tarihi : 04.09.16 Bitiş Tarihi : 15.08.17