Margot gelen mesajları okuduktan sonra telefonunu yatağına attı. Ona cevap vermeye eriniyordu ve bir kere verirse onu başından savamazdı.
Adamın tamamen olmasa da haklı olduğunu biliyordu. Ah, kendini kandırıyordu adam tamamen haklıydı. Margot bunca zamandır bunu biliyordu ve kendini kandırıyordu. Dediği gibi aklı ve kalbi hala Jared'daydı. Eğer öyle olmasaydı Ryan'dan asla soğumazdı. Bunu biliyordu. Ryan'ı o zamana kadar öyle gördüğüne kendini o kadar inandırmıştı ki kendi bile şaşmıştı şimdi.
Olanların üstüne 2 gün geçmişti olanları sadece doğru düzgün Cameron'a anlatmıştı. Cam ise ona saygı duyup kimseye dememiş ve annesi babası ve Ryan'a yalan uydurmuşlardı. Cam ablasına bir şey dememişti fakat Jared'ın mesajlarını okuyunca o da her şeyi anlamıştı. Ablası bunca yıldır aslında Jared'da hiç vazgeçmemişti. O da biliyordu Jared'ın haklı olduğunu. Eskiden onunla çok iyi anlaşırdı onu hep büyük abisi olarak görmüştü fakat Jared ablasına ihanet ettiğinden beri ondan pek haz ettiği söylenemezdi. Şuan ise en az o da Margot kadar kafası karışık bir durumdaydı.
Ona sadece şunları söylemişti, "Bak Mag, açıkçası bu adama güvendiğim söylenemez, ama dedikleri yanlış değil bence. Sen böyle biri değilsin. Eğer hala ona aşık olmasaydın böyle bir şey yapmazdın. Bana bak, hayatında bir kez aşık oldun ve bunun nasıl bir şey olduğunu çok iyi biliyorsun. Eğer Ryan'a karşı da böyle hissediyorsan bu yaptıkların yüzünden suçlu hissetmelisin evet. Ama eğer ona karşı böyle hissetmiyorsan şuana kadar onu da kendini de kandırmışsın demektir."
Ardından gitmişti. Margot saatlerdir bunu düşünmekten gözüne uyku girmemişti. Yatağından kalktı ve mutfağa indi. Sessiz olmasına gerek yoktu çünkü annesi ve babası bir süreliğine Avusturalya'ya dönüp birkaç akrabasını ziyaret ediyordu. Bu sürede Margot kardeşiyle evde tekti ve kardeşi de şuan evde değildi. İstediği her şeyi yapabilecekken Margot uyumaya çalışmıştı ve onu da becerememişti.
Tek ihtiyacı olan biraz suydu. Bardağı çıkartırken bazı sesler duydu. Evin içinden değil, dışından. Kim olabilirdi ki bu saatte? Hırsız falan mıydı? Dili daha da çok kurarken hızla odasına çıkıp telefonunu aldı ve tekrar oturma odasına indi. Bir patırtı daha gelince elleri titriyor ve kalbi ağzında atıyordu. Mutfaktan bir bıçak aldı ve ışığı söndürdü. Yavaş adımlarla mutfak kapısına yürüdü.
Büyük ihtimalle sokak köpeği falandı, değil mi? Hiç sanmıyordu ama yine de bir şey kapıya yürümesine engel olamadı. Kapının kilidini yavaşça çevirdi ve dışarı çıktı. Bu sırada ise onu en çok korkutan bir şey oldu ve pat diye önüne bir adam düştü. Çitlere tırmanmış ve geri inerken de yere yapışmıştı. Başında düz koyu kahverengi-siyah arası bir bere ve onun üzerinde de kapüşonlusu vardı. Ayağa kalkmaya çalışırken Margot ona biraz eğildi fakat elimde bıçağı hala titreyerek tutuyordu. *şu sahneyi uyarlayın*
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"H-hey! Sen de kimsin? Çabuk çık bu bahçeden yoksa bu bıçakla mideni deşmekten çekinmem!" Bunu derken sesinin titremesi de çok ironik olmuştu.