28 ► Escape from everything. |FİNAL|

145 34 16
                                    

Margot bunu yaptığına inanamıyordu. Resmen liseli bir kızın vereceği tepkileri veriyordu. Gerçi haksız da sayılmazdı. Lise hayatı boyunca bir kez bile evden kaçmayan Margot, şimdi sevdiği adam ile birlikte kaçıyordu. Hem de sadece evden değil, ülkeden kaçıyordu. Jared her şeyi ayarlamıştı. Birlikte o gece İngiltere'ye uçacaklardı. Jared'ın ağabeyinin orada bir evi vardı ve bir süre orada kalacaklardı. Ondan sonra zaten kendi hayatlarına devam edebilirlerdi.

Margot onunla birlikte kaçıyordu çünkü, ailesi onun nişanı bozmasına karşı çıkmıştı. Neden böyle bir şey yaptığını anlamadıklarını söylemişlerdi. Margot ise onlara evlenmek istemediğini söyleyince ona daha çok kızmışlardı. Bir de Margot onlara Jared'ı affettiğini söyleseydi neler neler yaparlardı kim bilir. Bu yüzden en iyi yol kaçmaktı ona göre. Bir mektup yazacaktı. Ailesinin şimdi olmasa bile bir gün onu anlayacağını biliyordu Margot.

Saate baktı. Saat dokuzdu. Ailesinin hiçbir şeyden haberi yoktu ve aşağıda televizyon izliyorlardı. Uçak on birde kalkacaktı. Bu yüzden üzerine geç kalmamak adına bir şort bir de tişört geçirdi hızla. Sabah ailesi evde yokken çantasını bahçede çalıların arasına bir yere gizlemişti. Bir bahane bulup dışarı çıkacak ve sonra da oradan sessizce uzaklaşacaktı.

Eline bir kağıt bir de kalem aldı. İşi üzerinde çalışırken kullandığı masasına oturdu. Önce nereden başlayacağını bilemese de bir yerden başlamak zorundaydı.

Anne, baba ve Cam. Bunu yaparak sizi ne kadar hayalkırıklığına uğratacağımın farkındayım. Bunu yaparak hiç kapanmayacak bir yara alacağımın da farkındayım. Ama bunu ileride onarabileceğimi biliyorum. Belki hiç affetmeyeceksiniz. Ama bir gün beni anlayacağınızı biliyorum. Lütfen beni aramayın. Ben zamanı gelince yanınıza geleceğim. Emin olun Jared'la çok mutlu olacağım. Sizi her şeyden çok seviyorum. Kendinize çok çok iyi bakın. -M

Bunları yazarken istemsizce gözlerinden birkaç damla yaş akmıştı. Ama hemen kendini topladı. Oturup ağlayamazdı. Şimdi yeni hayatının başlamasına sadece saatler kalmıştı. Bunu düşününce de içi içine sığmaz olmuştu şimdi. Tekrardan saate baktı. Dokuz buçuktu. Heyecandan odada volta atmaya başladı. Jared mesaj atacak olmalıydı.

Beklediği sadece beş dakika ona sonsuzluk gibi geldi. Bu şeyin geri dönüşü yoktu. Bu yüzden gözleri yazdığı nota kaydı. Tekrar onu alarak bir an için yırtmayı düşündü. Ama bunu da yapamazdı. Jared'ı da çok seviyordu ve burada oldukları sürece birlikte olamayacaklardı. Bu yüzden yapacaktı. Notu düzelterek bir kitaba dayadı ve ailesinin notu polise haber vermeden önce bulması için dua etti. Bu sırada gelen bildirim sesi kalbinin durmasına yetti. Hemen telefonunu eline aldı ve gelen mesaja baktı.

Hazırsan bekliyorum.

Genç kadın gülümsedi ve hızla cevap yazdı.

Hazırım ve geliyorum. Neredesin?

Yatağının üstünde duran ceketini aldı ve giydi. Yaz mevsimi olsa da hem burada hava geceleri soğuktu hem de İngiltere soğuk bir yer diye duymuştu.

Cep telefonunu cebine attı. Telefon aletlerini zaten çantasına atmıştı. Kıyafetlerini ve iç çamaşırlarını da. Yanına fazladan bir ayakkabı almıştı. Sonuçta valiz taşıyamazdı bir de yanında. Sadece önemlilerini almıştı. Tekrar mesaj geldi.

İki bahçe ötede.

Margot telefonunu cebine attı. Gerekli parasını, kredi kartlarını falan her şeyini almıştı. Pasaportu, kimliği hepsi yanındaydı. Odasına bir kez baktı. Düzenli bırakmıştı. Belki ailesi tüm eşyalarını atacaktı, belki de olduğu gibi bırakacaktı. Bunu öğrenmek için daha çok erkendi. Zamanı geldiğinde, kendini hazır hissettiğinde dönecekti zaten.

Bir daha bakmadan odadan çıktı. Önce Cameron'ın odasına girdi. Kapıyı tıkladı ama ses gelmediğinden içeri girdi. Kulaklıkları takılı bir şekilde uyuyakalmıştı. Gülümsedi ve oğlanın kafasından nazikçe kulaklığı çıkardı ve şarkıyı kapattı. Ardından onu öptü ve uyandırmadan sarıldı.

"Hoşçakal Cam. Seni seviyorum."

Odadan sessizce çıkıp aşağı indi. Annesi mutfaktaydı herhalde. Bu yüzden önce oturma odasına gitti. Babasının da aynı Cameron gibi koltukta uyuyakaldığını farkedince gülmemek için kendini zor tuttu. Kucağındaki kumandayı kenara koydu ve babasını da aynı şekilde öpüp kucakladı. Sıra annesindeydi. Ama ona öylece sarılırsa bir şeyler anlayabilirdi.

"Anne."

"Efendim Mag?"

"Şey, atılacak çöp var mı? Markete gideceğimde, giderken onu da atayım dedim."

Annesi inanamayan gözlerle ona baktı.

"Hayret, hanımefendi çöp atacak olgunluğa erişmiş demek!"

Şakadan söylediğini biliyordu Margot. Bu yüzden güldü ve annesine sarıldı. Bunun için bir bahane çıktığına sevinmişti.

"Geç kalma, çöp kapıda zaten."

Kapının orada kalakaldı Margot. Ama sonradan duymamış gibi yapmanın en iyisi olduğunu düşündü ve evden çıktı. Sakladığı yerden çantasını aldıktan sonra bir kez daha dönüp eve baktı. Burayı her zaman özleyecekti. Ama yeni anılar için eskileri temizlemek gerekirdi. Bu söz böyle miydi? Margot bilmiyordu ama umrunda da değildi. Hızla oradan uzaklaştı ve Jared'ın dediği yere geldi. Jared onu arabasının içinde bekliyordu.

"Hazır mısın Mag?"

"Hazırım Jesus. Hadi gidelim."

Margot yeniden doğacakmış gibi hissediyordu. Daha da arkasına dönüp bakmadı. Hiçbir şeyin önemi kalmamıştı artık. Gidiyordu, Jared'la birlikte. Bu sefer biliyordu ki, onu asla bırakmayacaktı. Tekrardan birbirlerinin her şeyi olacaklardı.

 the blackest day ✲ [jaredleto+margotrobbie]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin