18 ► Should I...

508 76 120
                                    

Margot korkuyordu.

Gitmeli miydi?

Ya da her şeyden sonsuza dek kaçmalı mıydı?

"Acaba gitmeli mi..."

Sorusunu tamamlayamadı. Kafası allak bullaktı. Yarım saattir ifadesizce yatağında oturarak Jared'ın gönderdiği mesajları idrak etmeye çalışıyordu. Ama artık etmişti. Demek gerçekten gidecekti ve gitmeden önce neler olduğunu öğrenmişti. Margot'ın içinden sadece adama sıkıca sarılmak geçiyordu. Nedenine dair en ufak bir fikri yoktu. Acaba gerçekten bir zamanlar bu adamı sevdiğinden miydi? Bunu düşünücek hali yoktu.

Hızla oturduğu yerden kalktı. Üstünü giyinip hazırlanmalıydı çünkü bugün Ryan'ın arkadaşlarından birinin doğum günü vardı ve partiye doğal olarak Ryan'ın yanında kendisini de davet etmişti. Ryan'ı kırmak istemiyordu bu yüzden hızlıca dolaptan kafasına göre lacivert yüksek bel bir pantolon ve onun üstüne de beyaz renk dantel bir büstiyer çıkardı. Hemen üstüne geçirince acaba bir partiye göre bunun sönük kalıp kalmadığını düşündü. Ama umrunda değildi.

Sonuç olarak üstündekilere karar kıldı ve bir daha kıyafetleriyle uğraşmadan kısa süren, erindirmeyen bir makyaj yaptı. Bu sırada Ryan'dan mesaj geldiğini farketti.

Ryan: Hazır mısın hayatım?

Parmakları hızla klavyede dolaştı.

Margot: Birazdan olacağım.

Ryan: Ben de şimdi geldim

Margot buna cevap verme gereği duymadı ve telefonu kapatıp ayakkabılarını da giydi. Ardından küçük bir askılı çantaya telefonunu ve bazı gerekli eşyayı koyduktan sonra odadan çıkıp aşağı indi. Dediği gibi Ryan çoktan gelmişti ve babasıyla birlikte gülüşerek ayaküstü sohbet ediyordu. Margot'ta keyiflerini kaçırmamak için gülümseyerek yanlarına gitti. Genç adamın koluna girerken Bay Robbie kızının mutluluk saçan ama aslında öyle olmayan ifadesini izliyordu.

"Pekala efendim, daha sonra tekrar görüşmek üzere."

İkisi birlikte evden çıktılar ve Ryan'ın mat siyah Range Rover'ına bindiler. Margot emniyet kemerini bağlarken Ryan sanki onun zihnini okumuş gibi kötü olduğunu anlamıştı.

"Maggot iyi misin?"

Kadın bir an için afalladı ama sonra kemeri düzgün bir şekilde takıp gülümseyerek adama döndü.

"Tabiki iyiyim, neden olmayayım?"

"Sadece biraz... Gergin duruyorsun da."

Margot bahane üretmeye çalıştı ama bu konuda zaten hiçbir zaman iyi olmamıştı. Yani yine Ryan'ın gözünde şüpheli konumuna gelmişti.

"Ah şey... Bugün biraz yoruldum, bir duruşma vardı d-"

Ryan sanki ona dünyanın en kötü şakasını yapmış gibi bakıp sözünü kesti.

"Maggot, bugün pazar?"

Margot kafasını cama sokmak istedi. Gerçekten şuan zor durumda kalmıştı ve aklına hiçbir şey gelmiyordu. Yine bir telefon araması falan bekledi ama gelmedi. O olsa bile razıydı şuan.

"Pekala, uhm şey... Önemli bir şey olmadı Ryan sadece, dediğim gibi yorgunum."

Cümlesinin sonuna doğru bu durumdan sıkıldığını belli etmekten çekinmemişti. Ryan suratını astı ve sadece önüne dönüp arabayı çalıştırdı. Ne olurdu Margot'a bir şeyi de sormasaydı? Yani Margot, Ah kusura bakma eskiden aşık olduğum ama unuttuğum adam bana benim onu nasıl unuttuğumu öğrendi ve bana anlatmayı teklif etti diyemezdi.

Sıkıntıyla iç çekti ve cep telefonunu herhangi bir mesaj var mı diye kontrol etti. Şu sıralar bu takıntı haline gelmişti ve bundan hiç hoşlanmıyordu. Bu sanki sevgilisinden devamlı mesaj bekleyen ergen kızlar gibi hissettiriyordu.

Mesaj beklemesini gerektiren bir durum yoktu çünkü adam son resti çekmişti. İki gün sonra buradan gidiyordu ama Margot onun yine de çevresinde durmasını özlediğini farketti. Kesinlikle bunun o gördüğü vizyonla bir alakası vardı. Yoksa daha yeni tanıdığı bir adamın yanında olmasını neden istesindi ki?

Ahh, neler saçmalıyordu öyle kafasının içinde? Gerçekten kendini hiç iyi hissetmiyordu ama lanet olsun ki bu partiye gitmesi zorunluydu! Yani başka zaman yapamıyorlar mıydı şu doğum günü partisini? Sinirle soluyarak kafasını pencereye yasladı ve bluzun dantelleriyle oynayarak biraz vakit geçirdi. Neyseki ev çokta uzak değildi.

Arabadan inip çantasını kolunun altına geçirdi. Ardından Ryan'ın koluna hiçbir şey olmamış gibi girerken sadece bugünün hemen bitmesini diliyordu. Ryan kapıya çaldığında kapı anında sanki birileri onların gelmesini bekliyormuş gibi açılmıştı. Kapıyı açan kişi fazla sarhoş duran bir adamdı. Herhalde bu Ryan'ın arkadaşı olmalıydı.

"Hey, doğum günün kutlu olsun adamım!"

Ryan, Margot'ın kolundan çıkıp adama sarıldı ve gülüştüler. Margot adama bilerek yanaşmak istemiyordu çünkü leş gibi içki kokusu ta oradan Margot'ın burnunu yakmıştı. Bu yüzden sadece el sıkışacaktı ve o elini de daha sonra birkaç saat boyunca dezenfekte edecekti. Dediği gibi yaptı. Adamlar birbirinden ayrıldıktan sonra sadece mesafeli bir şekilde durdu ve yüzüne yapmacık bir gülümseme yerleştirerek elini sıktı.

"İçeri geçin bakalım! Bu arada Ryan yenge harika hatunmuş."

Son cümleyi gülerek söylerken Ryan'da ona katılarak gülmüştü. Ne yani? Arkadaşına kızmayacak mıydı?! Bu şaka falan mıydı? Margot inanamaz gözlerle Ryan'a bakarken, Ryan bunu farketmedi bile. Margot hayretle kafasını salladı ve salona doğru yürüdü. Burası aynı seviyesiz barları ve lise partilerini andırıyordu. Çünkü insanlar sanki orada tekmişlercesine birbirlerine sürtünüyordular. Margot'ın daha fazla midesi bulanmazdı herhalde. Çünkü zaten midesinde bir kramp vardı ve onun üstüne burasının havasızlığı ve boğuculuğu eklenmişti.

Kendini hızla balkona yakın bir yere attı. Oturacak bir yer ararken bulunduğu ortama defalarca sövmüştü. Nihayet kendine balkonda bir yer buldu. Küçük bir tabureye oturup kendini evin içindeki insanlardan soyutlamak istedi. Bu sırada dikkatini aşağıdaki caddede karşıdan karşıya geçen iki çift çekti. Lise yaşlarında görünüyorlardı. Uzun boylu oğlan kız tam karşıya gelecekken onu durdurmuş ve koluyla sarmıştı. Ardından bir şey derken kız gülümsemiş ve oğlanın beline sarılmıştı.

Dudaklarında tuzlu bir şey hissederken tanıdık bir his duydu. Bu histen hiç hoşlanmamıştı.

 the blackest day ✲ [jaredleto+margotrobbie]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin