“Sevgili günlük,
Sana anlatacağım çok şey var… Vay canına sana en son yazmamın ardından 3 yıl geçmiş, kabul ediyorum kötü bir arkadaşım ve kabul ediyorum hala bir defterle arkadaş olup, ondan özür dileyen sorunlu bir vatandaşım. Öncelikle nereden başlayacağımı bilemiyorum, hayatım Aşk-ı Memnu’ya döndü. Bundan bir buçuk yıl önce Ayaz adında biriyle çıkmaya başladım ve yıldönümümüzde onu bir kızla yiyişirken yakaladım. Ah evet kızmakta haklısın adi herif, pislik falan filan ama ben bunu atlattım artık sorun etmiyorum yani sinirlenmene gerek yok. Evet, atlattım fakat atlatmak için bazı değişik yöntemlere başvurdum… İntikam gibi. Ah kezban olduğumu düşünme! Aldatılmış üzgün bir kızdım sadece. Her neyse işte burada devreye Enis girdi, dışarıdan sert görünümlü ama bir o kadar da dolgun dudaklarıyla sevimli gözüken beyimiz. Enis ve Ayaz arasında bir mesele vardı, bu yüzden Enis’i seçmiştim. İlk başlarda sadece okulda ve Ayaz’ın bulunduğu ortamlarda birlikte görünüp daha sonra iki yabancı gibi birbirimizden ayrılıp evlerimize dönüyorduk tabi sonra her şey değişti. Ailemin beni evlat edindiğini öğrendim ve evi terk ettim, hayal kırıklığına uğramıştım fakat şuan aramızda hiçbir sorun yok, onlar benim ailem. Ve bu konu hakkında yorum yapmasan da olur değerli günlüğüm, üzüldüğünü biliyorum. Evi terk edip Enis’in yanına gittim, onun kıyafetlerini giydim, onun yatağında onunla birlikte uyudum, onun kollarında huzuru tattım. Hey hey yargılama beni, evet Derin’lere gidebilirdim ama o zaman ailem beni bulurdu. Ayrıca Derin Enis gibi kokmuyor maalesef. Eh sevgi sorunları yanında getirir, Enis’le bazı sorunlarımız oldu, sinirlendiğinde karşısındaki insanı kırabilecek şeyler söyleyebiliyordu. Bu sırada Ayaz hatasını telafi etmeye çalışıyordu daha sonra onu affettim ama aramızda hiçbir şey olamayacağını netleştirdik. Ailem ile konuşup Derin ile kendi evimize çıktık. Enis annesinin Ayaz’ın babası ile evleneceğini öğrendiğinde yanıma gelmişti, bunun onlar için iyi olabileceğini söylediğimde birkaç can acıtan kelime dökülmüştü dudaklarından ve bende onu evimden kovmuştum. Bu olayın ardından bir süre hiç konuşmadık, o süre zarfında Enis her gün başka bir kızla birlikteydi. Okulumuza yeni gelen öğrencilerden Baran ile sinemaya gitmek için buluştuğumuz gün yine yeni gelen öğrencilerden olan Açanay’ı Enis ile birlikte gördüm ve böylece biraz kıskançlıkla Baran’a her şeyi anlattım. Tuhaf çünkü o gün Baran’la oraya bir çift gibi gitmiştik ama oradan çıktığımızda yakın bir arkadaşım olmuştu, asıl tuhaf olan Baran’ın şuan en yakın arkadaşım olan Derin ile çıkıyor olması, ah düşündükçe utanıyorum fakat onlar çok mutlular ve benim açımdan hiçbir sorun yok. O günün akşamı Enis evime geldi ve biraz dramatik bir konuşma yaptık, ayrıldık. Onu son günlerde şu Açanay ile fazla görüyorum, biliyorum bu umurumda olmaması gerek ama bu o kadarda kolay değil. Ah sanırım bu kadar, biraz daha yazmaya devam edersem geç kalacağım şeye… Düğüne, Derin kızmaya başladı bile. Seni seviyorum eski dostum, görüşmek üzere.” Defterimin pembe kapağını kapatıp masanın üzerine fırlattım. Ah geç kalmamalıydık Ayaz’a söz vermiştik. Masanın üzerinde duran tozpembe elbisemle uyumlu minik taşlarla süslenmiş çantamı alıp odamın kapısını kapattım.
“Ben hazırım Derin!” diye seslendim Derin’e. Derin sessizliğini korurken topuklu ayakkabısının çıkardığı sesler koridoru dolduruyordu. Yanıma geldiğinde “Taksi çağırdın mı?” diye sordum.
“Baran dışarıda bizi bekliyor.” Dedi kapıyı işaret ederek. Anahtarları aldıktan sonra evden çıktık, ben kapıyı kilitlerken Derin arabaya doğru yol almıştı bile. Anahtarımı çantama attıktan sonra arabaya ilerledim, arka koltuğa yerleşirken Baran’a “Merhaba.” Dedim. Aynı şekil bana gülümseyerek karşılık verdikten sonra arabayı çalıştırdı. Yol boyunca dış kapının mandalı gibi hissetmeme neden olan aptal ve bir o kadar tatlı olan sevgili diyaloglarını dinledim. Düğün salonuna vardığımızda arabadan kendini ilk atan ben olmuştum doğal olarak. İçerisi gayet sade ve şıktı, boş bir masaya yerleşirken etrafta Ayaz’ı aradım ve birde Enis’i. Ayaz’ı birkaç orta yaşlı insanla sohbet ederken gördüm, bölmek istemediğimden seslenmedim fakat birkaç saniye sonra gözlerimiz buluşunca onlara beni işaret ederek bir şey söyledikten sonra yanıma gelmeye başladı.