3.bölüm

441 13 0
                                        

Elime lanet olsun upuzun bir bölüm yazdım ve silindi. Çok pis sinirliyim şuan kötü bir şey çıkarsa kusura bakmayın -,-

MULTIMEDIA:Enis

Kulak zarımı delen alarmın sesiyle uyandım. Lanet olsun bunu kim kurmuştu ya?! Başımı yastığın altından çıkarmadan elimle alarmı kapamaya çalıştım ama uyuz şey susmuyordu. Pes edip yastığın altından çıktım ve saati aldım, düğmesine basmaya devam ediyordum. "Savaş mı istiyorsun kamoon?!" Bir kaç defa daha düğmesine bastım ama nafileydi, bir hışımla saati duvara fırlattım. "Heheeeyt susarsın işte öyle benimle inatlaşma ezik!" Tamam saatle konuşmam akıllıca değildi ve evet pillerini çıkarmak yerine duvara fırlatmayı tercih etmemde mantıklı değildi ama ne yapalım kader işte. Geri yatıp yastığıma sarıldım. Tanrım bu yastıkla evlenebilirim! Kapım birden açıldı. İçeriye giren anneme bakıyordum, soluk soluğa kalmıştı. "Arya iyi misin? Bir ses duydum bir şeyi mi düşürdün? Saati mi kırdın?! Sen uyanamıyorsun tamam da saatin suçu ne? Alarmı sustur susturma her türlü uyanacaksın küçük hanım." dedi. Ne diyordu bu kadın? Son tatil günümünde ağzına etmişti sağolsun.

"Ne uyanması anne ya? Bir yere mi gidiyoruz? Ben gelmiyorum rahat bırak beni."

"Biz değil sen okula gidiyorsun."

"Anne bugun pazar!" dedim azıcık sesimi yükselterek.

"Sen öyle san." dedi ve makyaj masamın üzerindeki telefonumu alıp bana fırlattı. Telefon yüzüme çarptı. Allah aşkına anne telefonu tutacak halim var gibi mi duruyorum?! Yüzümdeki telefonu alıp takvime girdim. Lanet olsun günleri şaşırmıştım! Annem haklıydı bugün pazartesiydi. Saat 07:30 du ve okul 9da açılıyor sorun yok! Üzerimdeki yorganı tepikleyerek üstümden attım ve miskin miskin dolabımın önüne geldim. Ellerimi saçıma attım olamaz duş almam gerekiyordu. Bornozumu ve saç havlumu alıp banyoya koştum. İçeri daldığımda Arda yüzünü yıkıyordu, şaşkınlıkla ıslak kirpiklerini kırpıştırdı. "Dışarı bücür!" diye bağırdım, karşı çıkmak için hazırlanıyordu ki belinden tutup onu dışarı çıkardım ve kapıyı kilitledim. Hala hafif ve güçsüz olması işime yaramıştı. Şimdi duş zamanıydı.

Hızlı adımlarla odama gitmeye çalışırken bir yandan da düşmemek için çabalıyordum. Odama girdiğimde yatağımın üzerindeki formalarıma baktım ve sıkıla sıkıla gidip üzerime geçirdim. Makyaj masamın önüne geldiğimde saçıma sardığım havluyu çıkarıp saçlarımı taramaya başladım. İyi ki varsınız saç kremleri! Saçlarımı taradığımda kurutmak için banyoya geçtim. Bir yandan saçlarımı kuruturken aynada kendime bakıp garip pozlar veriyordum. Hadi ama siz hiç mi yapmadınız? Tam kurutmaya vaktim yoktu, azıcık kurutup odama geri döndüm. Saçımı ördüm, bol bir örgü olmuştu. Makyajımı yapıp odanın bir köşesinde duran çantama baktım. Tatile girdiğimiz gün onu oraya fırlatmıştım bir dahada dokunmamıştım. Oysa ki aşktan kurtulmuştum ve derslerime yoğunlaşacaktım. Hangimiz tatilde ders çalışmayla ilgili verdiği sözleri tutar ki? İçinde bir kaç defter ve kalem kutum vardı, tamam bu kadarı yeterliydi. Çantamı omzuma asıp mutfağa koştum. Ben sabahları kahvaltı edemeyen kızlardan değildim, ederdim. Hatta öyle hızlı yerdim ki sanırsın kıtlıktan çıkmış. Annem yine döktürmüştü, kahvaltılıkların kokusu burnuma gelirken mutluluktan gözlerimin parladığına bahse girebilirdim. Çantamı sandalyeye asıp yerime oturdum ve büyük bir zevkle bardağıma meyve suyu doldurdum. Bir dilim kızarmış ekmek alıp yağ ve reçel sürdüm ve Arda'nın bakışlarına aldırmadan büyük bir iştahla yemeye başladım. 

Kahvaltımı bitirdiğimde çantamı alıp dışarı fırladım. Okulum yürüyerek gidilebilecek mesafedeydi. Hızlı adımlarla yürürken telefonumu çıkardım ve rehbere girip Derin'e geldim. Şaşkın Kurbağa diye kaydetmiştim, herkes en yakın arkadaşını telefonuna garip isimlerle kaydeder haklıyım değil mi? 'Her zaman ki yerde mi?' diye mesaj attım. Havama bakın hele sanırsın mafya. Derin'in evi bir kaç sokak ötedeydi ve okula giderken yollarımızın kesiştiği bir yer vardı, orada buluşur okula giderdik. 'Aynen öyle!' diye cevap geldi. Buluşacağımız yere yakınlaşırken adımlarımı yavaşlattım. Derin her zaman beni bekletirdi. Bugün beni şaşırt Derin! Buluşacağımız yere vardığımda bir kayanın üzerine oturdum, üstümün kirlenip kirlenmemesi umurumda değildi açıkcası. Yaklaşık 5 dakika sonra Derin'i gördüm. Benş gerçekten şaşırtmıştı en az 10 dakika beklerim diye düşünmüştüm. Nihayet kafasını telefondan kaldırıp beni gördüğünde aramızda yaklaşık 5 metre vardı ve kollarını açıp bana doğru geldi.

"Günaydın tanrıçam!" dedi neşeli sesiyle, biri rahat uyumuştu anlaşılan. Yanıma gelince sıkı bir sarıldı.  

"Biraz daha sarılırsan geç kalıcaz." dedim homurdanarak. Yüzünü buruşturduğuna emindim, kollarını üzerimden çekip yürümeye başladı. Derin öyle hemen alınıp küsen kişilerden değildi, en azından bana karşı. Adımlarımı hızlandırıp ona yetiştim.

"Hey şu Melis değil mi? Onlar hala Emre ile çıkıyor mu?" diye sordu Derin'e bakarak. Gözleri parladı ve kocaman gülümsedi. Ah işte başlıyorduk. Sen istedin Arya dinleyeceksin mecbur.

Okula vardığımızda Derin nihayet susmuştu. Bahçede birbirlerine sarılan insanlara bakıyordum, gözlerim Ayaz'ı aradı. Ah işte oradaydı, arkadaşlarıyla gülüşüyordu. Çok şükür yanında kız yoktu yoksa kıskançlık krizine girip saçmalayabilirdim. Beni fark etmemişti. Bakışlarımı oradan uzaklaştırırken onu gördüm. Bankta oturuyordu, ona baktığımı fark edince oda bana baktı. Bu çocuk hep böyle sert mi görünüyordu? Yanına gidip gitmemekte kararsız kaldım

"Hadi git yanına, ben okula giriyorum." diye fısıldadı kulağıma Derin. O okula giderken arkasından onu izledim sonra derin bir nefes alıp ona doğru yaklaştım. Bakışlarını başka yere çevirmişti. Yanına oturdum.

"Günaydın Enis." dedim sesim biraz titremişti.

"Günaydın gün ışığım" dedi dalga geçercesine ve yine bakışları başka yerdeydi. 

"Bana bakacak mısın?" dedim bozuntuya vermeden. Bakışlarını bana çevirip beni süzdü. Utanmıştım ama belli etmemeliydim, oturuşumu dikleştirdim.

"Saç örgüsü için yaşlı değil misin? Normal kızlar 3.sınıftan sonra bırakıyorlar diye biliyorum ben." dedi eliyle saçımı tutarken.

"Seviyorum ben örgüyü." dedim. Yanaklarıma hucum eden kanları hissedebiliyordum. Fark etmesin diye başımı eğdim. Yakınlaşıp saçımdaki tokayı çıkardı ve örgümü bozdu. Nemli saçlarımı karıştırırken kulağıma eğildi "Böyle daha iyi." dedi. İçim ürpermişti. Yüzü yüzüme oldukça yakındı. Sıcak nefesi yüzüme vuruyordu, mentollü sakız kokuyordu ve birazda sigara. Dudaklarını dudaklarıma bastırıp yumuşakça öptü ve geri çekildi. Neye uğradığımı şaşırmıştım, bunu beklemiyordum. İlk öpücüğüm değildi ama çok farklıydı dudaklarının tadı. Yerinden kalktı ve uzaklaşırken "Sonra görüşürüz sevgilim." dedi. Parmaklarımı az önce dudaklarının olduğu yerlerin üzerinde gezdirdim. Kendimi toparlayıp etrafıma baktım ve Ayaz'ın sert bakışlarına maruz kaldım. Şimdi neden öptüğünü anlamıştım. Ayaz elini yumruk yapmıştı. Sadece o bakmıyordu, bahçedeki insanlarda bakıyordu bir bana bir Ayaz'a. 1 yıl çıkmıştık ve okuldaki herkes bunu biliyordu. Bakışlara aldırmadan çantamı alıp okula girdim. İşe yarıyordu...

Pazartesi günü köye gidiyorum ve yaklaşık 15 gün kalacağım. Köyde internet  olmadığı için yeni bölüm paylaşamıcam yani eğer gitmeden önce başka bir bölüm paylaşamazsam 15-20 gün sonra görüşmek üzere, zamanınızı ayırdığınız için teşekkür ederim :D

Oh crap.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin