BÖLÜM 17

63 34 20
                                    

MULTİMEDYA: ASU

ASU

Kuzey beyin, sekreteri olmak ayrı bir havalıydı ve biraz da yorucu.

"Asu hanım, şu evrakları kuzey beyin imzalaması gerekiyor. Kendisi odasında mı."

"Bir dakka levent bey."
Telefonu elime alıp, kuzey beyin odasındaki telefonu aradım.

"Efendim asu."

"Kuzey bey, levent bey geldi."

"Tamam gelsin." telefonu kapatıp, levent beyin geçmesi için elimle işaret yaptım oda anladı ve elindeki dosyalarıyla içeriye girdi. Bende kuzey beyin, bugünkü programını düzenlicektim. Bu son toplantısıydı. Malum patronu muz okula gidiyor.

RÜYA DURGUN...

Adım la mı seslenmiş ti o yok canım yanlış duydum ben. İki adım attıktan sonra kolumdan tutup çekti;

"Kimsin sen ! ne hakla kolumdan tutuyorsun.". etrafa göz gezdirdikten sonra bana bakıp;

"İçeriye geçelim herşeyi anlatacağım." elinden kolumu çekip, pantolumun cepleri sokup ona ters ters baktım. Ne yani tanımadığım birisini evime mi alacaktım.

"Ben salak değilim. Hırsız falansındır. Hem tanımadığım birini niye içeriye alayım." dedikten sonra hızla kapıya koştum. Anahtarı cebimden çıkartıp, açacağım sırada;

"Ben senin abinim rüya." elimde duran anahtar elimden hızla düşüp yerle buluşmuştu. Hareket edemiyordum şok olmuş dediklerini idrak etmeye çalışıyordum. Gözlerim dolmuştu, yanıma ne ara geldiğini bile bilmiyordum. Anahtarı yerden alıp, kapıyı açtı. Beni belimden tutup , birlikte içeriye girdik. Ben ayakkabılarımı çıkartmayla uğraşırken o ayakkabılarıyla girmişti bile sinir olmuştum. Evi ben temizliyorum ama.

"Gel kardeşim, karşımda otur." gitmek istemiyordum. Ama ayaklarım gitmek ister gibi ilerliyordu. Karşısındaki kanepeye oturdum. Ona baktığımda sağ elini, çenesini kaşımakla meşğuldü. Aslında benziyorduk. O da sarışındı benim gibi ama göz rengimiz farklıydı. Fazla suskundu. Ve ben deli gibi merak ediyordum.

"Eee anlatmıcaksan ben çok yorgunum." ayağa kalktım beni kolumdan tutup yeniden kanepemle buluştum.

"Ben mert kardeşim. Biz daha küçükken ayırdılar bizi, beni zengin bir aileye vermişler. Sen ise onlara kalmışsın. Maddi durumumuz iyi değilmiş baya bi kötüymüş. O yüzden o annem olacak kadın ikimizden birini satmayı planlamış ve babamızda buna ilk başta karşı gelmiş ama borclarını ödemeyecek duruma geldiği için malum herşeye razı olmuş."

"Yalan söylüyorsun. Benim abim falan yok, annemde babamda öyle birşey yapamazlar. Defol bu evden, defol." sesimin yüksek çıkmasına engel olamıyordum. Elimin tersiyle, gözyaşlarımı silip, onun gitmesi için önünden çekildim. Birşey demedi bana baktı gözleri mi kızarmıştı. Kapıya doğru yürüdü. Sol omuzundan hafifçe dönüp;

"Elbet gerçekleri öğreneceksin kardeşim. " bu ne demekti. Birşey dememe fırsat vermeden. Kapıdan hızla çıkıp gitmişti.

Gerçekler acıtırmış. Baya bi peki neden benim hiçbirşeyden haberim yok. Babaannem biliyormuydu. Off gidip uyumam gerekli. Belki uyumakla geçer herşey, uyku kusursuzca tasarlanan harika bir kaçış yoludur. Bugün yeterince aksiyon yaşadım. Yatağıma uzanarak, yorganı kafama çektim. Aklıma gelen bir hatırlatmayla, hızla oturur pozisyona gelerek "olamaz" diye bağırdım. Ben işe gitmiyordum kesin atılmıştım. Neyse iş işten geçti, geri kafamı yastığa bırakıp uyudum.

Gözlerimi açtığımda, uykunun verdiği rahatlamayla esniyerek doğruldum. Bugün yeni iş bulmam gerekiyordu ama önce evi temizlemem gerekiyordu. Yataktan çıkıp, saçlarımı topuz yapıp pencereyi açtım. Bismillah deyip önce odamdaki kirlileri yıkanması için sepete bırakıp köşeye bıraktım. Yatağımı toplayıp, sepeti alarak salonda olan kıyafetlerimide alıp, banyoya girdim. Çamaşır makinasını kapağını açıp, içine atmadan önce sirkeledim belki bir şey vardır düşüncesiyle.

Siyah pantolunumdan bir kart yere düşmüştü. Elime aldığımda Salih beyin bana iş için verdiği karttı. Ben bunu neden  atmamıştım ki acaba. Aklıma gelen kararla yerimden doğrulup, odama çıktım.

Salih Haznedar..

Git gide ölüme biraz daha yaklaşıyordum. Yaşlılık işte, bir ayağımız çukurda. Bugün baya bir yorulacaktım, birikmiş baya bir evrak, artan toplantılar kuzey olmasa ne yapacaktım acaba.
Kuzey aslında geçen sene başlıcaktı ama ben bırakmadım. Aras'ta inat edip gitmedi. Çocuk restmen ne yapacaktım bununla ben. Telefonumun çalmasıyla ayaklanıp, karşıda duran masadan çalan telefonu elime alıp, gelen numaraya baktım, tanıdık değildi.

"Efendim."

"Salih bey ben rüya durgun tanıdınız değil mi ?" nasıl tanımazdım ki ben.

"Tabikide kızım, nasıl tanımam."

"Teklifiniz hayla geçerli mi ?"

"Evet, kızım sana atacağım adrese gel." kapattım. Pardon da zaten dadısı vardı neden kıza evet dedim ben. Telefonu tekrar elime alıp, adresi gönderdim. Bende hızla evi arayıp melis'in dadısını kovdum. Vicdanım sızladı mı tabikide hayır. Ama o kız bana birini hatırlatıyordu. Kaybedemezdim.

Ceketimi elime alıp, odamdan çıktım. Kuzey'e uğramam lazımdı, yönümü değiştirip, odasına girecekken ortaya asu atıldı.

"Kuzey bey toplantıda efendim. İlgilene bilirim." göz ucuyla karşımda duran sekretere baktım. Kafamı sallayıp;

"Kuzey'e söylersin bugün ki toplantılarımada o girsin."  ağzını açıp birşey demesine fırsat vermeden ordan uzaklaştım. Asansörün önünde durup düğmesine bastım. Asansör bip sesiyle  açılırken bende kendimi kabinin içine attım. Nedense onu görmek istiyordum. O kız ona çok benziyordu. Düşüncelerimi bölen,  asansörün durmasıyla son buldu. Garaja gelip arabama atlayıp, evimin yolunu tuttum.

Rüya Durgun..

Bende bilmiyordum. Bir anda aklıma gelen kararla salih beyi aramış ve iş istemiştim. Ve şuan bana gönderdiği adresteydim. Vay be insanlar ne evde oturuyor saray yavrusu mübarek 
Dev gibi kapıyı çalıp beklemeye başladım. İri yarı esmer bir adam kapıyı açıp;

"Kime bakmıştın ufaklık". Ne bana mı dedi sensin ufaklık. Tabi hayvan kadar boyun var ben napayım.

"Şey, ben ben.."

"O benimle murat sen işine bak". Sesin sahibine çok minnettardım. Beni bu hanzodan kurtardığı için. Arkama baktığımda, o çocuk....

BİTMEYEN SEVDAMIZ #WATTYS2016 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin