BÖLÜM 16

75 40 6
                                    

MULTİMEDYA: RÜYA DURGUN.

Sabah uyandığımda her yerim tutulmuştu. Dün, öyle bir uyumuşum ki kendimi dinç hissediyordum. Başımı dönderdiğimde hafif bir agrı hissettim, hafif tutulmuştu. Yavaş yavaş kalkmam lazımdı bugün babaannemi ziyarete gitcektim. Çok özlemiştim,  içimi dökmek istiyordum. Dün giydiğim kıyafetlerimi çıkartıp, dolabıma açıp üzerime bol olan kıyafetlerimi giyip, saçlarımıda topuz yaptım. Odamdan çıkıp, kapıya doğru ilerleyince ağır çekimlerle salona tekrar döndüm. Yanlış eve falan mı geldim acaba diye etrafa baktım burası benim evim ama kim burayı dağıttı onu anlamadım. Battaniye yerde, yastık kanepenin arkasında, yediğim yemeğin tabağı televizyonun üstünde, pantolonum sehpanın altında mutfak desen kelimeler yetmez anlatmaya. Ama üzgünüm sizleri böyle bırakıp gitmem gerekiyor. Arkama bakmadan anahtarlıktan anahtarımı alıp, dolaptan geçen yaz aldığım siyah ama gri şekilleri olan spor ayakkabımı giyip dışarıya çıktım. Kapıyı kilitlemeyide unutmayıp 3 defa kitledim. Dışarı adımımı atmamla ayağımın altında kuruyan otların sesleri yaklaşan sonbaharın habercisiydi. Mezarlık bizim eve çok uzak değildi. Üç mahalle yukardaydı.

Mezarlığa girdiğimde içimde tuhaf bir his vardı biraz daha yaklaştıkça o hisin özlem olduğunu anladım.

BABAANNEMİN MEZARINDAYDIM...

Yanına gidip, toprağındaki kurumuş yaprakları ellerimle temizleyip, yan tarafındaki yere oturdum,  . Derin bir nefes alıp, içimdeki saklı olan cümleleri bir bir dökmeye başladım.

"Ben geldim babaanne, biliyorum öldüğünden beridir, yeni geliyorum kızma bana olur mu ?. Kendime yeni iş buldum, orda çalışıyorum. Beni bırakıp gideli 1 hafta oldu ben sensizliğe alışamadım babaanne. Annemde babamda sendin bana, keşke yanımda olsaydın varlığın beni güçlü kılıyordu. Ama yoksun" zoraki tuttuğum gözyaşlarımı salıvermiştim. Yanaklarımdan süzülüyordu, içimde birikmiş olan duygularım. Yağan yağmur misaliydi, İnsanın tek bir tutunacagı dal da artık kırıldıysa nefes alması bile bir mucizedir. Hava serinlemişti, sonbahar etkisini yavaş yavaş gösteriyordu. Eve gitme zamanım gelmişti, yerden destek alıp ayağa kalktım.

"Artık gitme vakti babaannem, yine gelecem." Son kezde bakıp oradan uzaklaştım. Mahalleye ayak bastığımda birinin bana seslenmesiyle kafamı yukarıya, mahallemizin meşur dedikodu deposu olan emel ablaya baktım. Kesin yeni dedikodu bulmuş anlatmak için birini bekliyordu. Ne yazık ki o masum kişi bendim.

"Kız, rüya nerden böylee."

"Mezarlıktan emel abla."

"Seni, birileri sordu kızım." istemeden olsa, kaşlarım çatıldı. Kim beni ne yapsın.

"Nasıl biriydi peki ?"

"Yakışıklıydı" Ne tek bildiği yakışıklı olması mı. Ordan uzaklaşıp evime doğru istikamet alıp hızlı adımlarla yürümeye başladım. Kim diye aklımdan geçirirken kapımızın önünde siyah bir araba ve önünde arabanın kaportasına yaslanmış biri vardı, arkası dönük olduğundan dolayı  yüzü belli değildi .kim bu. En iyisi birşey belli etmeden hızlıca eve girmek. Kafamı eğip içeriye girecekken adımı söylemesiyle donup kaldım.

"Rüya durgun"

ARAS..

Dün, aldığım o sahne herkes tarafından büyük bir ilgi duyulmuştu. Sesim güzeldi ama uzun zaman sonra ilk defa kendimi sahneye atmıştım. Çok eğlenmiştik, tabi eve geç gitmekle babamdan birton azar işitmekte ayrı eğlenceydi.

Sabah uyandığımda saat epey bi geç olmuştu. Kalkıp ayaklarımı yataktan aşağıya salkıp, ellerimle destek alıp kalktım hayla yorgundum. Banyoya yönelip, eli yüzümü yıkayıp, melis'in odasına gitmek için odasına yöneldim. Ama odasında yoktu, aşağıya inip salona baktım ordada yoktu. İçimi birşey oturdu sanki yutkunamadım. Bahçede olama ihtimalini düşünerek, mutfaktan, bahçeye çıkmak için oraya doğru koşarak girdim. Aşçımız Halime abla kahvaltıyı hazırlıyor, yardımcısı da tabakları raftan indiriyordu. Günaydın demelerine aldırış etmeden bahçeye girdim. Kahkaha sesleri geliyordu, köşeyi döndüğümde babamın, melis'le kovalamaca oynadığı görünce omuzlarımdan yük kalmış gibi rahatlamıştım. Babam kafasını kaldırıp bana bakıp;

"Ne o evlat, horlat görmüş gibi bir halin var."

"Ne demessin az önce kovalıyorlardı beni zor kaçtım" Sadece tebessüm etmişti. Melis'i kucağıma alıp, önce yanaklarından başlayıp öpmeye başladım sonra kollarını dişledim. Huzurdu huzur buluyordum. Acaba benim çocuğum nasıl olurdu.

MERT SOYLU

"Efendim, evet mahallesine geldim. Tamam "

Hiç görmediğim kardeşimin evine gidiyordum. Ben kim miyim rüyanın kardeşi. mert soylu. Olaylar çok karmaşık (ileride çözülecek) Zamanı gelmişti. Bulmuştum bakalım neler olcak.

Evini tam olarak bilmiyordum birilerine sormam gerekiyordu.

"Delikanlı kime bakmıştın." buda kim kafamı kaldırdığım da pencereden başını sarkmış, sanırsam 40 45 yaşlarında bir teyzenin bana garip bakışlarla bakıp beni süzüyordu. Uzatmanın anlamı yoktu sevmezdim.

"Rüya durgunun evi nerde ögrene bilirmiyim." kadın bana şaka yapmışım gibi bakması garibime gitti.

"Bir sokak aşağıda, mavi bir mustakil ev evladım."

Çok az kalmıştı, Sonunda kavuşuyordum. Arabamı evin kapısının önünde park edip bir umutla bahçe kapısından içeriye girip, kapının ziline bastım. Açan olmadı bir daha bastım kimse açmadı yine sinirle kapıyı önce yumrukla sonra tekmeyle çalmaya başladım. Kimse açmadı, ya.kimse oturmuyordu yada evde yoktular. Beklicektim.

Yarım saat sonra yanımdan bir kız geçmesiyle ona doğru döndüm. Ben daha kendime gelmeden ismi ağzımdan çıkmıştı.

"RÜYA DURGUN"

-------------------------------------------------

GEÇ BİR BÖLÜM OLDU AMA GEÇ OLSUN GÜÇ OLSUN DEMİŞLER. İYİ OKUMALAR..

BİTMEYEN SEVDAMIZ #WATTYS2016 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin