1.Bölüm: "Baş Belası."

796 8 0
                                    

"Evet baba. Gökçe ve birkaç arkadaş sinemaya gidiyoruz."

"Pekala, geç kalma."

"Aslında.. Bir şey daha vardı.."

"Dinliyorum?"

"Bugün Gökçelerde kalabilir miyim? Babası iş için seyahate çıkmış. Annesi çok ısrar etti. Lütfeennn..."

Telefonun arka tarafından küçük kahkasını duydum. "Peki, peki. Tamam."

"Seni çook seviyorum babacığım.."

"Bende seni."

"Görüşürüz."

-

Telefonu kapatır kapatmaz Gökçe'yle belirlediğimiz yere gitmek için bir taksiye bindim. Kasabanın yoğun ve gürültülü caddesinde, üstelik bu derece soğuk havada düşündüğümden fazla beklesem bile, Gökçe ve bizim birkaç sersem için değerdi.

"Nereye efendim?" dedi taksici mümkün olabildiği kadar arkasını dönerken.

"Şimdilik cadde üzerinden devam edelim, ben size tekrar adres tarifi yaparım."

"Tamam ama şu an çok fazla trafik var. Alt sokaktan dolaşsam sizin için sorun olur mu?"

"Hayır hayır, sorun olmaz."

Neredeyse valiz görünümlü çantamı karıştırıp siyah beremi ararken, Gökçe'ye aldığım yeni sweatshirt'ü koymayı unuttuğumu farkettim. Aptal kafam.

"Sanırım geri dönmemiz gerekiyor. Hemen bu sokaktan uğrarsak daha çabuk gidebiliriz."

"Peki efendim."

***

10 dakika sonra, eve geri döndüğümde taksiciye parasını verip arabadan indim. Taksi sokağın başından kaybolurken ben çoktan ön kapıyı açmış anahtarı çantamdan çıkarmakla meşguldüm. Üst katta yanan ışığın dikkatimi dağıtması bir yana, bu havaya rağmen gerçekten fazlasıyla zaman kaybetmiştim.

"Heh! İşte buldum!" diye bağırdım kendi kendime. Ne şapşalım.

Işık hızıyla kapıyı kapatıp içeri attıp kendimi. Ardından merdivenleri hızlıca çıktım ve odamdayım.

"Nerde bu?" Yatağın üzerinde dağ olmuş kıyafetlerimin en altına bakmak geldi aklıma.

Ve işte doğru tahmin!

Yeni aldığım sweetshirt hala pakette duruyordu. Hızlıca büyük çantaya atıp sevinçle merdivenleri ardı ardına iniyordum ki-

Bir saniye.

O ses de neyin nesi?

Bir kadın kahkaları ve mırıldanmalar duydum.

Üstelik. Annem ve babamın. Yatak odasında.

İyi de annem yurt dışında?

Elimdeki çantayı yavaşça merdivenin son basamağına bırakıp küçük adımlarla odaya ilerledim.

"Bebeğim..Sen harikasın.."

Baba?

Kapıya kulak verdiğimde içimdeki kusma isteği git gide artıyordu. Hayır, bu olamazdı, imkansıza çok yakın bir şeyden bahsediyoruz?

Kapı kolunu parmaklarımın arasına alıp çevirdim.

"Allah kahretsin!"

Gözyaşlarım, akmamak için mücadele ederken tüm gücümle koşup evden attım kendimi. Babam arkamdan sesleniyordu ama açıkçası dünyadaki son ses olsa bile umrumda değildi.

Hala koşmaya devam ederken çoktan sahil yoluna varmıştım bile. Babamın sesini duyamıyordum belki ama o sahne gözlerimin önünden bir türlü gitmiyordu.

Babamdan nefret ediyorum.

Çalan telefon sesiyle kendime geldim ve omzumda durduğunu bile farketmediğim çantamdan çıkarttım.

Babam arıyordu.

Önce meşgule attım, ardından Gökçe'ye gelmeyeceğimi söyleyip tamamen kapattım ve tekrar çantama koydum. Bir yandan sahil yolu boyunca yürürken, öbür yandan ağlayıp düşünüyordum.

Napıcaktım? Nasıl sindiricektim bu ihaneti? Anneme nasıl anlatabilirdim?

En önemlisi, bu acı nasıl geçebilirdi ki?

***

İskelenin ucunda 2 kişinin farkettiğini görüp kısa bir duraksama yaşadım. Aptal gençler, diye düşünürken bir yandan da durmaya devam edip kavgalarını izliyordum. Zamanın nasıl geçtiğini farketmemiştim ama kolumdaki saat 11 'i gösteriyordu ve ben neredeyse şehrin diğer ucuna kadar yürümüştüm. Aşırı derecede yorulduğumu da eklemeliyim.

Çocuk, diğerini omuzlarından tutup hızla kafa attı ve yere düşürdü. Ardından üzerine çıkıp ardı ardına yumruklar atarken heyecan içinde, tüm dertlerimi unutmuş, onları izliyordum. Ciddi anlamda tüm dertlerimi unutmuştum yani, sanki yaşadıklarım bu kavgadan farksızmış gibi.

Güzel bir dövdükten sonra bir yumrukla iskeleden aşağıya attı çocuğu. Çocuk bu buz gibi havada, tahminimce buz gibi denize gürültüyle düştü. Dudaklarım ister istemez açıldı ve büyük çığlığım özgürlüğüne kavuştu.

Çocuk ellerini üzerine sürüp hızla bana döndü.

"Hass*ktir! Bir sen eksiktin!"

Yapmayı becerdiğim tek işi yaptım ve attığım tek adımla cesaret bulup hızla koşmaya başladım. Saatlerdir yapabildiğim tek şeydi, kaçmak.

"Bekle!"

Çocuğun sesi bana daha fazla cesaret verdi. Dizlerim 'yorgunum' diye söverken aldırmayıp koşabildiğim kadar koştum.

"Seni nasıl olsa yakalarım!"

İçimdeki korku beni burda bayılmaya yeter mi diye düşünürken güçlü elleri bileğimi kavradı.

"Beni sinirlendirdin, baş belası."

Seni KaybedememHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin