Wattpad'deki çoğu kurgunun dışında bir şeyler denemek istedim, bir fark yaratmak istedim.Bu farkı yaratmamda yardımcı olup yorumlarınızla eksiklerimi belirtirseniz çok sevinirim.Daha güzel bir dünya için...
Sabahın dördünde kalkmanın bazı kötü yanları vardı.Kendinle baş başa kalmak.
Dışlanmışlığın ve umutsuzluğun arasında Edebiyat benim için sığınacak bir liman olmuştu.Kendimi keşfedişimden, annemin ölüşünden, babamın ve kardeşlerimin beni reddedişinden bugüne kadar her zaman böyle olmuştu.Ne zaman kırılmış olduğumu tekrar hissetsem edebiyata gömülürdüm.Koşuklar, Cumhuriyet Dönemi, Divan Edebiyatı ve daha birçok benim duygularımdan uzak edebiyat ürünü...Hiçbiri benim aradığımı verememişlerdi, çünkü sığındığım bu limanda bile hakkında bir beyit yazılacak kadar değeri olmamıştı.Korkutulmuştu.
Annemi on beş yaşımdayken kaybetmiştim, çok olmadı üç yıl önce.O günün dününü hatırlıyorum da sanki ölmesine ben sebep olmuşum gibi bugüne kadar kendimi yedim, kendime kapandım, soyutlaştım.O günün dününü geri alsaydım belki de annem ölmeyecekti diye düşünürdüm ama artık öyle değil.
O gün anneme kendimi anlatmıştım.Beyaz boyaların hakim olduğu küçük L tipi tezgahlı mutfağımızda karşılıklı sandalyelere oturmuştuk.Beni can kulağıyla dinliyordu.Eşcinsel olduğumu ona açıklamıştım ve verdiği tek tepki gülümsemek ve yanağımı okşamaktı.Ne bir tokat ne bir küfür.Sadece gamzelerini belirginleştirerek gülümsedi ve sıcaklığını halla her hücremde hissettiğim eliyle yanağımı okşadı.Ertesi günse annemi ormanda kendisini asmış şekilde bulmuştuk.Onu öyle gördüğüm ilk anda dünü hatırlamıştım, itirafımı.Benden utandığı için kendisini öldürdüğü düşüncesi beni içinde bulunduğum bunaltı havuzundan çekip daha koyu bunaltı okyanusuna atmıştı.Ve o okyanusta suyun üzerinde durabilmem için tutunduğum tek dayanak edebiyat olmuştu.
Annem ve babam, zaten eşcinsel olduğumu biliyorlardı, sadece benim ağzımdan duymamışlardı.Çocukluğumda gösterdiğim eğilim belirtileri ve diğer erkeklerin oynadığı oyunları değilde genellikle oyuncak ayılarla oynamam, savaş konulu çizgi filmlere değilde sonu daima iyilikle biten basit çizgi filmlere bakmam, birazda konuşma tonumda ki utangaçlık beni ele vermişti.Okula başladığım ilk günden itibaren arkamdan söylenen "Yumuşak, Gay, Götten Veren, Kız Gibi" lakapları zaman zaman arkamdan söylenmeyi bırak yüzüme söylenirlerdi, girdiğim her ortamda küçük gören gözlerin hedefi haline gelirdim.Arkadaşlarım hatta kuzenlerim beni herkesin içinde bu isimlerle çağırıp dalga geçerlerdi.Yalnızlığımın verdiği eziklik içimde ki cesareti sömürmüş olduğundan ve çocukluğumun verdiği ne yapacağını bilememezlikten daima böyle olduğumu reddettim.Hala da çevreye karşı reddetmek zorundaydım çünkü burası Türkiye, hayatın demek ailen demekti.Adın kirlenirse ailen kirlenirdi.Ama bu yılın sonunda, herkese her şeyi açıklayıp hakaret diye söyledikleri her bir ismi gururla zırh diye kuşanacağım.Özgürlüğe açılan kapıdan New York'a , Özgürlük Ülkesi Amerika'ya belki Hollanda'ya gideceğim, yalnızlıktan özgürlüğe uzanacağım.
"Ben çıkıyorum Adas.Sende geç kalma."
Babamın sesiyle kalemi yorganımın üstüne bıraktım.Bunu her sabah yapıyordum, günlüğüme yaşadığıma dair izler bırakmak istiyordum.Bunu abarttığım zamanlarsa genellike okula geç kalıyordum.Babamın uyarısıyla telefonumdan saate baktım, gerçekten geç kalmak üzereydim.Havalar soğumuştu, evimizde kalorifer sistemi olmadığı için sabahları okula gidene kadar yorganıma gömülü kalıyordum.Kahverengi, desensiz yorganımın altından çıkıp güzelce katladım ve yerden biraz fazla yüksekte olan yatağımı düzledim.Odam fazla büyük ve güzel değildi, evin her odasına hükmeden beyaz renkteydi.Yatağımın sol tarafında yorganımla aynı renkte giysi dolabım vardı,demir kulpundan tutup açtım ve askıya asılı gri renkteki okul formasının üstünü aldım, pantolon olarak gri bir kot seçtim.Mavi kapaklı, sayfaları sararmaya yüz tutmuş günlüğümün kilidini çevirip karyolamın altına sıkıştırdım ve okul formasının üstünü giyip altıma kot pantolonu çektim.Hiçbir zaman kendime küsmemiştim, insanların bana söylediklerini umursamayı bırakmıştım.Artık özgüvenim azda olsa vardı.Evimizin çoğu odası gibi küçük olan banyoya geçip insanların benden korkup kaçmaması için bir şeyler yapmaya başladım.Beyazlar ve renkliler sepetinin yan tarafa dizili, şofbenin duş başlağına bitişik olduğu, paslı bir lavabo aynası olan banyoydu.Biliyorum evimizin pek insan yerleşim yerine hitap etmediğini ama elimizde ki tek şey buydu, birde babamın 90 model XX arabası.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Matematik Ve Edebiyat
Teen FictionHayatın her kesim için ayrı bir zorluğu vardır. Kadın için ayrı, erkek için ayrı, translar için ayrı, aşıklar için ayrı ve eşcinseller için ayrı... Türkiye gibi sıkı geleneklere bağlı bir ülkede yaşamak bir eşcinsel için ölüm demekti. Duygular...