Merhaba arkadaşlar, yeni bölümü gecenin bir yarısında yazıp sizlere sunuyorum. Umarım beğenirsiniz. Bol bol yorumlarınızı bekliyorum. Bin okunma içinde teşekkür ederim.
Zaman, çatlamak için sabırsızlanan bir bardak suydu sanki. Ne olduğunu anlamadan çatlıyor ve herkeste kırıklarıyla yeni bir yara açmak için yeminler veriyordu. Bu sefer açacağı yaralar beni korkutuyordu, ama farkındaydım ki o kırıkların üstünden çıplak ayağımla yürüyecektim.
Yarın hayatımda, hayallerimde büyük bir adım olan YGS sınavı vardı. Kendimle yalnız kaldığımda fark etmiştim ne kadarda hayallerime yaklaştığımı ama içim içimi yiyordu. Nedense huzursuzdum sanki karnımda bir bıçak, her hareketimde daha derinlere saplanıyordu. Kulaklarım karnımdan farklı olarak sakinlik şarkılarıyla çınlıyordu. Yapabileceğime dair melodilerle dolu bu şarkı yine de bir nebze olsun karnımda ki bıçak acısını dindirmiyordu.
Normal yapılı bir ailede YGS gibi önemli sınavlar olmadan önce tüm aile bireyleri sınav çocuğunun üstüne titrer ve onu rahatsız etmemek için elinden gelen her türlü titizliği gösterirlerdi ama benim "ailemde" bu iş epey farklıydı. Ablamın babamdan habersiz imam nikahı kıydığı Şeref çatkapı evimize gelmiş ve soframızda sorgusuzca yer edinmişti. Oldukça esmer, yeşil gözlü, sola doğru yamulan burnu ve kepçe kulakları olan birisiydi. Boyu da benden birkaç santim uzundu.
Onunla tanışmamız birkaç dakikada olmuştu. Sadece tokalaştık, karşılıklı isimlerimizi söyledik ve ben odama çekildim. Babam, o zaten bu aileden yorulmuştu. Annemin sebebini bilmediğim intiharı, ağabeyimin okumamakta ki ısrarı, ablamın kaz kafalı kararı ve benim doğduğum gibi oluşum. Bütün bunlar onu yormuştu ama ablamın yaptığına ses çıkarmamıştı. Şeref'e soframızda yer verip ablamın odasında kalmasına izin vermişti.
Yarın sınava gireceğim kimsenin umurunda değildi. Şeref'in cebi dolu gelişi ablamı ve ağabeyimi tav etmişti. Bana bir tabak yer misin diye sorulmadan bir ziyafet çekmişlerdi ve o ziyafetin üzerine Şeref ve ağabeyim birlikte içmeye gitmişlerdi. Babam, odasına çekilip erkenden yatmış ablam ise sofrayı toplayıp gece Şeref'le aralarında olabilecekler için banyoya girmişti. Yine yalnızlığımdan dem vurmak istemiyorum ama mevzu önemli konular olunca insan yalnızlığına isyan ediyordu. Çünkü ihtiyacım vardı birisinin benimle ilgilenmesine, karnımda ki bıçak ağrısına derman olacak birisi, kulaklarımda ki sakinlik melodisini arttıracak birisi.
Sosyal medyada sahte hesap kadar kullanışlı başka bir şey daha yoktu. Rastgele bir ad ve soyad ile istediğiniz herkesi kendi kimliğinizi saklayarak takip edebiliyordunuz ve bu tatlı bir suç sayılıyordu, bende o tatlı suçu işlemiştim. Sahte bir kız hesabı açıp okulda ki tüm yaşıtlarımı zamanında takibe almıştım ama bütün bu işleri senenin başında bırakmıştım, nedense bugün o hesap aklıma gelmişti. Sadece bir tek kişi yüzünden...
Yavuz'la o gün çamaşır makinesinin yanında yaşadıklarımızdan sonra hiç konuşmamıştık. Bir hafta daha okula gitmiştim ve onunla göz göze dahi gelememiştim, açıkçası o zamanlar ona karşı içimde tomurcuklanmış olan bazı hisler çiçek açmaya başlamışlardı ama ben o çiçeklerin kökünü kopartmıştım, çünkü birisinin zevklerini karşılayacak ezik insan olmak istemiyordum.
Eşcinselliğini saklayarak eşcinsel ilişki yaşayan insanlar böyleydiler, zevklerinden ödün vermezler, kadınlarla evlenerek hem onların hayatlarını mutsuz bir evlilikle mahvederler hem de çekinik karakterli gördükleri eşcinselleri kapatmalarıymış gibi kullanırlardı.
Ne Yavuz ne ben. İkimizde birbirimize ulaşmak için çabalamamıştık. O gün olanlar aklımı daha fazla karıştırsın istemiyordum onu ve o günü unutmuştum ama bugün o karnımda ki bıçak sanki ilerlemiş ve kalbime batmıştı, kalbimin Yavuz'a ayrılmış olan ama böyle olduğundan haberim bile olmayan yerine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Matematik Ve Edebiyat
Teen FictionHayatın her kesim için ayrı bir zorluğu vardır. Kadın için ayrı, erkek için ayrı, translar için ayrı, aşıklar için ayrı ve eşcinseller için ayrı... Türkiye gibi sıkı geleneklere bağlı bir ülkede yaşamak bir eşcinsel için ölüm demekti. Duygular...