"Biliyordun," dedi Remus. Topallayarak Dumbledore'un odasına girerken, yüzünde korkunç bir ızdırap ifadesi vardı.
"Nasıl bilebilirdim ki Remus?" diye sordu Dumbledore nazik bir sesle. Sesi yumuşacıktı. Üzerinde gri renkli, yıldızlı cüppesi vardı. Uykusuz bir gece geçirmiş olduğu belliydi. Güneşin ışıkları oval pencereden içeri dolarken, odada korkunç bir sessizlik hakim oldu.
Ve Remus Lupin'in sesi birden yükseldi.
"Masum olduğunu biliyordun! Onun masum olduğunu sana söylediğimde hiçbir şey yapmadın!" Sesi odada yankılanırken Dumbledore'a sert bir adım attı.
"Bizden- bizden 12 yıl çaldın, Albus. Hiçbir şey yapmadın!"
Dumbledore başını iki yana sallamakla yetinirken Lupin devam etti.
"Sen-sen! Onu biz alabilirdik ve- ve her şey farklı olurdu! Sirius 12 yıl boyunca bir kabusu yaşamazdı! SEN!"
Başını iki yana salladı. 12 yılın bütün hüznü birden adamın omuzlarına çökmüştü. Artık genç değildi, artık duygularını saklamakta yeterince başarılı değildi.
"İstifa ediyorum."
Topukları üstünde döndü, Dumbledore bir şey söyleyemeden hızlıca odadan çıkarak onu yalnız bıraktı.
12 yılı telafi etmesi gerekiyordu. Yapılacak çok fazla şey vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Until The Day I Die (Moony x Padfoot)
FanfictionHikayemizin gidiş yönü tam bir trajedi. "Belki, eğer, neredeyse."