Süpürge dolabı şüphesiz geceyi geçirmek için akla gelebilecek en kötü yerdi. Ancak yatakhanenizi bir adet aşırı meraklı ve alaycı en yakın arkadaşla paylaşıyorsanız; aşığınızla vakit geçirmek için en müsait yerdi. İki genç, küçücük alanda sarmaş dolaş şekilde pek de az uyumuş olarak kıvrılmışlardı.
"Aylak?"
"Evet Patiayak?"
Sirius yanağını avucuna yaslayarak dirseği üstünde doğruldu. Parmak uçlarını, Remus'un yumuşak elindeki boğumların üzerinde dairesel hareketlerle gezdiriyordu. Teninin dokusu o kadar büyülüyordu ki, bir süre ufak pencereden gelen ışığın teni üzerindeki küçük, ışıl ışıl yansımaları izledi.
"Benimle evlensene?" Sirius birden konuştu. Aklından geçen şeyleri birden dışa vurmak gibi korkunç bir alışkanlığı vardı işte. Remus'un dudaklarının aralanışını izlerken yüzüne ciddi bir ifade oturttu.
"Sersem," diye söylendi Remus ona arkasını dönerken. Yanakları hafif bir pembe renk almıştı. Bunu saklamak için, ona tamamen arkasını dönmüştü. Sirius onu çekip kendi bedenine bastırıp yüzünü boynuna gömerken bile ona doğru dönememişti.
"Sakalların batıyor."
"Hoşuna gitmiyorsa söyle."
Remus sadece gülümsedi.
***
Lily Evans'la randevu, tam olarak bir kıyamet alametiydi. Sirius, onunla ortak salonun önünde buluşmuş ve ardından boş ortak salona geçmişlerdi. Nedensizce ortak salonda tek bir kişi bile yoktu. Kesinlikle, James insanları tehdit ettiği için falan değildi.
Çatırdayan ateşin karşısında, sözde balkabağı suyu olan içeceklerinden birer yudum aldılar. Ortalığın sessizliği bu durumu daha da tuhaf yapıyordu.
"Yaniii... benden hoşlanıyorsun, öyle mi Evans?"
"Ahaha.. evet," dedi Lily saçını hafifçe savururken. Bir yandan da sertçe yutkunmuştu.
Gecenin kalanı oldukça tuhaftı. Sadece gergin gülüşler ve zoraki iltifatlar eşliğinde bir saat boyunca oturdular.
Görünmezlik pelerinin arkasından onları izleyen James Potter'ın ayakları uyuşmaya başlamıştı bile. Artık bir an önce Sirius'un geriye çekilip ağlayarak Remus'a koşmasını ve bu meselenin burada kapanmasını diliyordu.
Ancak Sirius, pek niyetli görünmüyordu. Yavaşça ayağı kalktı. Kendine güvendiğini göstermek istercesine gülümsemişti kızıl saçlı genç kıza. "Yatakhane tamamen boş, çıkalım mı?"
Lily ona gözlerini dikerken cilveli bir şekilde gülümsemeyi başardı. "Tabii ki yakışıklı, önden git. Kendimi hazırlayıp yanına geleceğim."
Sirius başını sallayıp önden çıkarken, derin bir nefes aldı.
"James! Şimdiden pes etmesi gerekiyordu.."
James üzerinden pelerini atmıştı bile. "Pes edecek, güven bana."
"Ya etmezse?!"
"Sen-sen sadece sakin ol."
Lily, bir motivasyon konuşmasından sonra geniş dolaba saklanan Remus Lupin'in varlığından habersiz, biraz korkarak, biraz da sinirli bir şekilde portre deliğinden yukarı tırmanıp yatakhaneye yöneldi.
"İşte buradasın!"
Sirius yavaşça başını salladı, kollarını kavuşturmuş şekilde duvara yaslanmıştı. Hafifçe gülümsedi. "İşte buradayım." Kendinden emin konuştuğunu kanıtlarcasına saçını tek eliyle geriye attı. İçten içe camdan atlamak istiyor olsa bile.
"İşte buradayız," dedi kızıl saçlı kız Sirius Black'e doğru ilerlerken. Bir eliyle ilk üç düğmesini açmıştı. Öğürmeden bunu yaptığı için kendini içten içe tebrik etmişti.
Sirius ise bu manzara karşısında çığlık çığlığa kaçma refleksini engellemek için canını dişine takıyordu.
Birbirlerine yaklaşırken, ikisi de gözlerini kapatmıştı. Adeta birbirlerinin soluklarını hissederken, oda iyice boğucu bir hal almaya başlıyordu.
"YAPAMAYACAĞIM!"
İki genç aynı anda bağırıp birbirlerine sırtlarını dönmüşlerdi. İkisi de derin nefesler aldı.
"Üzgünüm, Evans."
"Hayır, ben üzgünüm Black. Bu.."
Remus, dolaptan çıkıp Sirius'a doğru hamle yapmıştı bile. Onun yanaklarını avuçlarına aldı. "Sorun yok," diye mırıldanmıştı. Göz temasını kesmemek için ellerini sabit şekilde tutarken baş parmaklarıyla solgun tenini hafifçe okşuyordu. "Seni seviyorum," diye mırıldandı.
"Seviyor musun?" James'in içeri geldiğini kimse fark etmemişti bile.
Remus kaşlarını kaldırıp ona baktı. Bildiklerini sanıyordu. "Tabii ki seviyorum!"
"Biz sadece.." diye başladı Evans.
"Bilirsin, takılıyorsunuz sanmıştık."
Sirius, onlara dönerken sahiplenici bir şekilde sevgilisinin belini kavradı. "Hayır. Biz beraberiz."
Uzun bir sessizlikten sonra, James Potter, boğazını temizledi. "Evans, gömleğin.."
Lily onlara hemen arkasını döndü. "Lanet olsun.."
"Peki ya," diye duraksadı. "Ben Remus'la beraber olduğum için bu saçma şakaya devam edemedim. Peki ya sen? Seni durduran neydi?"
Lily, pembeleşen yanaklarına tek eliyle hava yaparken, James Potter'ın bakışlarını üzerinde hissediyordu.
"Birine hislerim var, oldu mu?"
![](https://img.wattpad.com/cover/89945368-288-k482628.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Until The Day I Die (Moony x Padfoot)
Hayran KurguHikayemizin gidiş yönü tam bir trajedi. "Belki, eğer, neredeyse."