VIII

3.5K 234 289
                                    

Arkadaşlar, bölüm SMUT içerir. Ona göre okuyun, sonra vay efendim ruhum emiklendi falan anlamam teşekkürler.

Öğrencilerin kütüphaneyi ziyaret etmeleri için oldukça erken bir saatti.
Güneş o soğuk sabaha yüzünü yeni açmışken, herkes yataklarında derin uykudaydı.

Özellikle ders çalışmak en büyük tutkusu olmayan Sirius Black, kütüphanede olması beklenecek en son kişiydi.

Ama oradaydı işte, çoktan yeni gün için hazırlanmış -tabii saçını da yapmış- şekilde sabırsızca erkek arkadaşının okuduğu kitabı bırakıp ilgisini ona yönlendirmesini bekliyordu.

Remus Lupin ise, halinden hiç de rahatsız görünmeyerek uzun saçlı çocuğun kucağına oturmuş, kendini kitabına bırakmıştı. Bir kolu Sirius'un boynuna dolanmış şekilde okuyordu oldukça halinden memnundu. Sirius'a gelmesini teklif bile etmemişti, ama sonunda yalnız kalabildikleri için şükran duyuyordu.

Sirius yeni aydınlanmış kütüphaneye bakarken, Remus'un belinde parmak uçlarını gezdirdi. "Aylak," dedi sabırsızca. "Bana bittiğini söyle."

Remus erkek arkadaşının sabahın körü için biraz fazla hevesli gözlerine bakarken kitabı hafifçe kapattı. Zaten Sirius'un parfümünden başı dönerken, odaklanması mümkün de değildi ya.

"Evet bitti."

"Güzel," dedi Sirius kocaman bir sırıtışla. Burnunu yavaşça Remus'un boynuna sürterken, kokusunu içine çekti.

Remus'un halinden epey hoşnut olduğunu görünce, yumuşak deriyi dişleriyle hafifçe yoklamaktan geri duramadı.

"S-Sirius.."

Sirius, onun konuşmasını durdurmak için, hafifçe eliyle ağzını kapatmaya hazırlanıyordu ki, vücudu şok dalgasıyla titredi.

Remus onun iki parmağını emmişti.
Sirius Black, sertleşmişti.

"Kaşınıyorsun Aylak," dedi bir hırıltı şeklinde. Remus cevap veremeden, onu kendi kasıklarına bastırdı. Sadece tehlikenin farkında olsun diye.

Remus başını geriye atıp, kısık bir sesle inledi. O kadar kısıktı ki, Sirius bir an duraksayıp doğru duyduğuna emin olmak istedi.

"Bir daha," dedi solurken.

Remus'tan ses çıkmayınca, yüzünü genç adamın yumuşak boynuna gömüp kızarıklık bırakana kadar emmeye karar verdi. Remus'un titrek inlemesini duyunca, yüzünde bir zafer ifadesiyle geri çekildi.

"İşte benim Remus'um."

Kitapları bir çırpıda yere fırlatıp, Remus'u masanın soğuk yüzeyine bırakırken, yüzünde sırıtışı kaybolmamıştı. 

"Sirius ya biri gelip-"

"Haklısın."

Remus daha karşı koymaya fırsat bulamadan, Sirius'un kucağındaydı. O  yürürken hafifçe sarsılıyordu.

"Nereye gidiyoruz?"

"İhtiyaç odasına."

"Neye ihtiyacımız var?"

"Yatağa bile ihtiyacımız yok." Sirius odanın kapısının belireceği yerden son kez geçerken, kapı gerçekten de ortaya çıkmıştı.

Remus, hafifçe titriyordu. Belki soğuktan, belki de o anın heyecanından. Sirius kapıyı ittirip onunla beraber loş odaya girerken kollarını onun boynuna daha sıkı doladı.

Oda oldukça ufaktı, tek ışık kaynağı olan tavandan sarkan kristal lambalar, odayı şafak sökerken gök yüzünü boyayan turuncu renkle doldurmuştu, ve odada olan tek şey, siyah çarşafın özenle serilmiş olduğu çift kişilik bir yataktı.

Sirius, Remus'u özenle yatağa bırakırken Remus irileşmiş gözlerle ona bakıyordu.

"Sirius ben daha önce hiç.."

Sirius yüksek sesle kıkırdadı. "Biliyorum, Remus. Yapmış olsan şaşardım. Ama ilkin olma düşüncesinin beni heyecanlandırdığını söylemeliyim."  Remus'u öpmek için eğilirken elleri aceleyle ilk onun kravatını çözmeye, sonra da gömleğinin düğmelerini açmaya başladı. Gömleği yere atarken, genç çocuğu omuzlarından hafifçe yatağa itti.

Remus'un kırmızı yanaklarını izlemekten yarım saniye kadar zevk aldıktan sonra, yumuşak boynu ve göğsünde öpücüklerini gezdirmeye başladı.

Remus, titremesini durduramıyordu.  Sirius'un yumuşak saçlarına parmaklarını dolarken kısık bir sesle inledi, daha çok bir yakarışa benziyordu. Sirius'un gömleğinin ilk düğmesini açtı.

Sirius ona baktı, yüzünde o sırıtması her zamanki gibi sapa sağlamdı.

"Dur sana yardımcı olayım."

Kendi gömleğinin düğmelerini rahat bir tavırla açıktan sonra, elleri Remus'un kemerine gitti ve sessizce kemeri çözdü.

Odanın sessizliğinde, bu ufacık hareket bile yankılanmıştı.

Sirius, kıpırdanan Remus'u bırakarak, yastıklardan birini aldı ve yatağın ortasına bıraktı. Remus'un soru soran bakışlarına pek aldırmayarak onu yüz üstü çevirdi, bu şekilde yastık karnına geliyordu. "Rahat ol isteriz değil mi?"

Remus ilk önce, açılan kemerin sesini, ardından açılan fermuarın sesini duydu. Bir saniye sonra, Sirius onun bileğini kibarca tuttu. Minik bir öpücük konduruktan sonra, onun elini kendi penisine götürdü.

Remus, şaşkındı. Hatta daha çok ürkmüştü. Ürkek hareketlerle okşarken, Sirius'un kısık mırıltılarına kulak kabarttı. 

İlk hissettiği şey, yataktaki ağırlaşma,  ardından pantolonunun ve iç çamaşırının kibarca aşağı çekilmesi oldu. Bu hissiyatı, kalçasını okşayan buz gibi eller takip etti.

Remus, Sirius'un sıcak nefesini ensesinde duyarken, kendisi de titrek bir nefes verdi.

Ve Sirius'un işaret parmağını içinde hissederken, oda çevresinde dönmeye başlamıştı.

"Sirius!" diye ciyakladı.

"Bu kadar dar olacağını düşünmüştüm Aylak," dedi Sirius. Remus onun yüzündeki gülümsemeyi ona bakmadan anlayabiliyordu. "Hazırlıklıyım."

Remus, kalçasında hissettiği soğuk sıvıyla tekrar titremeye başladı. "Ne yapıyors-AH!"

Sirius, Remus'u genişletmek için ikinci parmağını ittirirken kıkırdadı. "Canın yansın istemiyorum Aylak."

Eğilip onu tutkuyla öperken, Remus'un arada inlemek ve nefes almak için ara ara geri çekildi.

"Sanırım hazırsın Aylak," dedi parmaklarını çekerken. Arkasına tamamen yerleşirken, Remus kalp krizi geçirmek üzere olduğunu düşündü. Sirius tam da-

Acıyla çığlık attı. Sirius uyarmadan kendisini onun içine ittirmeye başlamıştı. "İstediğin kadar bağır sevgilim, odanın ses geçirmez olduğuna eminim." Remus'un omzuna dişlerini batırdıktan sonra ufak bir öpücük kondurdu.

Remus, alışmaya başlayana kadar sesini kesememişti. En sonunda, yüzünü yastığa gömmüş şekilde, Sirius'un inlemelerine eşlik etmeye başladı.

Oda iki gencin sesiyle dolmuştu.

Sirius, erkek arkadaşının belini kavrayıp biraz daha hızlanırken, nefes nefese kalmıştı.
Halinden memnundu.

Bir süre sonra, Remus, içini dolduran bir sıcaklık hissederken, Sirius kendini onun yanına yatağa bıraktı.

"Sen.." dedi nefes nefese. "Sen mükemmelsin."

Until The Day I Die (Moony x Padfoot)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin