Gryffindor yatakhanesi sessizliğe gömülmüştü, bu sessizlik iki kısımlıydı.
Birinci sessizlik, saat gecenin dördü olduğu için yataklarında uyuyan çocukların dudaklarından çıkan horuldanmalarla hafifçe bozulan, ama gecenin bastırdığı sessizlikti. James Potter'ın yatağında dönerek gıcırdattığı yayların sesi bile bozamazdı bu sessizliği.
İkinci sessizlik ise, üst ranzada uzanmış iki çocuğun bakışlarındaki sessizlikti. Siyah uzun saçları olan çocuk, kahverengi saçlı çocuğu göğsüne doğru bastırmış, sıcak nefesini hissediyordu. Bu sessizliği Remus Lupin ve Sirius Black'in hızlı kalp atışları bozmamakla beraber eşlik ediyorlardı adeta
Remus Lupin, yine bir kabus görmüştü. Göz yaşları içinde uyanmış, yastığını kendine çekip üstüne yüzünü gömmüştü. Kabusun etkisinden çıkmayı o kadar istemişti ki, sanki bu çaresizliği hemen üst ranzasında uyuyan Sirius Black'i tatlı uykusundan uyandırmıştı.
Sirius, sessizce ranzadan indi, ve hiçbir şey söylemeden Remus'u bir kutu kaldırırmışçasına kaldırdı.
Remus'un gözleri kocaman oldu. Kabusunu unutmuştu bile. "Ne yapıyorsun?" diye fısıldadı hızlıca. Sirius'a kaşlarını çatarak baktı.
Sirius sadece sıcak bir gülümsemeyle onu kendi ranzasına yatırdı ve yanına tırmandı.
"Bütün gece ağlamanı mı dinlememi istersin?"Yanına uzanıp genç çocuğu göğsüne bastırdı.
Remus itiraf etmeliydi ki, bütün korkusu akıp gitmişti. Yanaklarının ısındığını hissetti. Sirius bunu her zaman nasıl yapabiliyordu? Sadece tek bir hareketiyle, Remus'un ona koyduğu tüm duvarları yıkıyordu işte.
Ama şansına, oda karanlık sayıldığı için Sirius'un en az onunkiler kadar kızaran yanaklarını görememişti.
Tam iki saat, sessizlikte uzandılar, sadece birbirlerinin nefeslerini dinleyerek geçen iki saat, Sirius Black için dakikalar gibiydi.
"Daha iyi misin Aylak?"
Remus konuşurken sesi çatladı. Kendine lanet etti.
"Evet," dedi. "Daha iyiyim."Sirius'un kalbi, bir an Remus'un yanından kalkacağı korkusuyla doldu. İstemsiz bir şekilde çocuğu göğsüne daha sıkı bastırdı.
Remus'un dudakları utangaç bir gülümsemeyle kıvrıldı.
İkisi de, karşı ranzalarında yatan James Potter'ın, onlara solgun ay ışığında bakıp sırıttığının farkında değildi.
***
Öğrenciler için sıradan bir Hogsmade gezisiydi. Her zaman beraber olan tayfa, Üç Süpürge'de kaymak biralarını yudumlarken tek bir tartışma vardı ortada.
"Hadi ama!" diye konuştu James heyecanla. "Harika olacak."
Sirius aynı heyecanla devam etti. "Sonraki nesillere mükemmel bir hediye!"
Remus başını iki yana salladı. "Böyle bir şey yapabileceğimize inanıyor musunuz cidden?"
Sirius sırıttı. "Neden olmasın? Sen çok zekisin, James uğraşırsa her şeyi yapabileceğine inanıyor, ben de kurallardan nefret ediyorum. Ve Peter bize atıştırmalık getirecek."
Peter'ın dudakları hafifçe kıvrıldı, bir gülümseme sayılabilirdi.
James ise arkadaşı Remus'u dürtmekle meşguldü.
"Hadi ama Aylak!"Remus sonunda iç çekti. Artık yapabilecek bir şeyi yoktu, emirlerine amadeydi.
Remus ve Sirius'un yüzleri bir zafer ifadesiyle aydınlandı.
"Bir harita," diye inledi Remus. "Gizli geçitler için. Pek takdir edilecek gibi durmuyor değil mi?"
James cevap vermek için ağzını açtığı sırada, kapının çanı çaldı ve içeri kızıl saçlı bir kız girdi.
James Potter ayağı fırladı. Arkadaşlarına bakarken yüzünde çocuksu bir gülümseme vardı. "İzninizle bayanlar," dedi ve hızlıca Lily Evans'a doğru yürüdü.
Sirius kahkahayı bastı. "Umutsuz."
Remus tek kaşı hafifçe kalkık şekilde, Evans'la konuşan arkadaşını izlemeye başladı. İçinden yine saçmamalamaması için dua ediyordu doğrusu.
Peter'ın içecek almak için gözden kaybolduğunu fark etmemişti.
Sirius ise, yavaşça çocuğun beline dokunup dikkatini kendine çekti. "Biraz mahremiyet ver onlara," dedi kıkır kıkır gülerken.
"Ne mahremiyeti? Evans hala James'e sinek muamelesi yapıyor"
"Emin misin? Sanki dün 'POTTER!' değilde ismini daha kibar söylediğini duydum, yemin edebilirim."
"Çünkü dersteydik."
Sirius gülümsedi. "Lily'nin ondan hoşlandığına 10 galleon."
Remus Lupin, hafifçe sırıttı. "Hoşlanmıyor demedim."
Sirius sahte bir şokla elini ağzına götürdü. "Remus Lupin! O gülümseme mi yoksa, ya da uykusuzluktan hayal mi görüyorum?!"
Remus bir kahkaha attı ve Sirius Black'in koluna sağlam bir şekilde vurdu.
Sirius Black onun kahkahasının tınısında büyülendiği için, umursamadı bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Until The Day I Die (Moony x Padfoot)
FanfictionHikayemizin gidiş yönü tam bir trajedi. "Belki, eğer, neredeyse."