VIV

2.8K 234 88
                                    

Remus'un hayatında emin olduğu bir şey varsa, o da Sirius Black'in duşta çok, çok uzun kaldığıydı.

"Sadece 10 dakika alacak," demişti Sirius. "Yemin ederim."

Peki kaç 10 dakika?

Altında taba rengi pantolonu, üzerinde çekiştirerek yıprattığı siyah renkli kazağıyla Remus tam bir saat 45 dakikadır Gryfifndor ortak salonundaki halının üstünde duran küçük kırıntıları sayıyordu. Akşam birileri ağır partilemiş olmalıydı.

Aslında planları çok basitti, iki genç beraber Hogsmade'in ücra bir köşesine -James'in meraklı bakışlarından uzak-  gidip  biraz zaman geçireceklerdi, ki en çok istediği şey buydu zaten. Ancak görünen o ki, Sirius'un kutsal saçları bundan çok daha önemliydi.

Remus tam erkekler banyosuna dalıp ona sert bir fırça çekmeyi düşünüyordu ki, Sirius Black Gryffindor ortak salonuna teşrif etti.

"Çok özür dilerim Aylak!" diye soludu. "Süper bir duş köpüğü eklemişler, masaj falan yapıyor-"

"Sen saçını da mı yaptın?" Diye ciyakladı Remus. "Saçını yapmışsın!"

"Diyorum ki o köpüğü beraber denemeliyiz."

Remus Sirius'un koluna yastıkla sert bir şekilde vurdu. Yanaklarının ısınmaya başladığını hissediyordu bile. Alt dudağını düşlerken gözlerini yere dikti.

Sirius ise suratında kocaman bir sırıtmayla genç çocuğun belini kavradı. "Ne oldu utandın mı?"

Remus, onun deri ceketinden gelen klasik Sirius Black kokusuyla yaşadığı baş dönmesinin etkisinden kurtulmaya çalışırken Sirius'u itekledi. "Gidiyor muyuz gitmiyor muyuz?"

***
İşler çok farklı gelişti.

Hogsmade o gün, her zamankinden de kalabalık gibiydi. İki genç deli gibi çevrede geçindikten sonra, kendilerini yakınlardaki bir Muggle köyünde, bir kafede bulmuşlardı kendilerini.

Sirius homurdandı. "James götü yanan horoz gibi peşimizde. Rahat nefes aldırmıyor."

"Bu sefer bu tabirine katılmak zorundayım," dedi Remus. Armut koltukta onun yanında oturmuş, kahvesini karıştırıyordu. "Tuhaf davranıyor. Yani James tuhaflığı değil gerçekten tuhaf."

Sirius başını hızlı hızlı salladı. "Bu çocuğa temiz bir dayak lazım."

Remus dayanamayıp gülümsedi.

"İşte Aylak, sonunda gülümsüyor!" Sirius'un sesi zafer tınısıyla doluydu.

"Kes sesini."

Sirius yavaşça Remus'a doğru eğilip yumuşak dudaklarına sevgi dolu bir öpücük kondurdu. Kahve ve çikolata kolan nefesinin tatlılığıyla sersemlemişti.

Remus, utanmış şekilde başını yana çevirirken, üzerinde gri gözleri hissedebiliyordu.

Oysa Sirius başını sağa çevirme zahmetine girseydi, kafenin camına yapışmış Lily Evans ve James Potter'ın onları izlediğini rahatlıkla görebilirdi.

Until The Day I Die (Moony x Padfoot)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin