''İlgin için teşekkürler Yoongi-ya.''Yoongi hafifçe omuzlarını silkeledi.
Hana'nın ona böyle seslenmesi hoşuna gitmemişti anlaşılan. Arabalarımız hazırlanana kadar Yoongi'yle vakit geçirmiştim. Gerçekten de harika biriydi. Tabi ani ruh değişimleri dışında. Samimiyken bir anda soğuk davranabiliyordu. Ve bunu üstlenmek zorunda olduğu sorumlulukları ve kendi istediği şeyler yüzünden yaşadığı çatışmaya bağlıyordum. Yerinde olmak istemezdim sanırım. Eh, tabi öyle muhteşem bir bedeni görmezden gelemezdim ama içinde bulunduğu durum en az benimki kadar karmaşıktı.Ona tanıştığımız gün neden onu abisi olarak görmemi istediğini sormuştum. Gülerek, ''Sadece tepkini merak ediyordum.'' demişti. Hislerinin karşılıklı olup olmadığını merak etmiş. Onunla tanışıp ondan ekilenmeyen biri olmuş muydu ki?
''Dikkatli olun.'' dedi Yoongi Jungkook'a ithafen.
Müstakbel eşinin güvenliği için düğüne kadar Jungkook'un bize eşlik etmesini istemişti. Başta Hana buna gerek olmadığını, klanımızda yeterince güvende olduğunu söylemişti ama Yoongi'yi ikna edememişti.
Aslında Jungkook'u Hana'yı değil de beni koruması için gönderdiğini düşünüyordum. Sonuçta başımda büyük bir bela vardı. Eminim Hana klan topraklarına ayak basar basmaz soluğu babamın yanında alacak, ona olan her şeyi anlatacaktı. Muhtemelen ya beni merkeze en uzak olan köylerden birine yollardırdı ya da düğün olana kadar o kokuşmuş yapıda geçirirdim günlerimi. Kellemi uyaracak değillerdi ya! Yoongi buna izin verir miydi?
Düğünü düşündükçe at sürüsü tarafından ezilmiş gibi hissediyordum.
Yoongi'nin Hana'yı kabul etme ihtimali bile midemi bulandırıyordu.
''Ah, her şey için teşekkürler! Her ne kadar bizi cinayetle suçlasan da güzel bir geziydi.''
Hana dirseğiyle ona serçe vurdu.
''Iseul! Onunla böyle konuşamazsın.''
Iseul suratını asıp mırıldanarak özür diledi.
Oysa yüz ifadesine bakılırsa Yoongi bu durumdan hiç de şikayetçi değildi.''Sizi memnun ettiğime sevindim hanımefendi.'' dedi hafifçe önünde eğilerek.
Iseul gülmeye başlayınca o da güldü.
İkisi ne zaman bu kadar samimi olmuşlardı?
Hana'yla Iseul arabaya bindiğinde dışarıda Yoongi ve ben kalmıştım. Hana'nın delici bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum.
''Endişelenme Jimin-ah.''
Ona sarılmak istiyordum. Ama etraf bu kadar kalabalıkken yapamazdım.
''Sana sarılmak istiyorum.'' dedim fısıldayarak.
Hafifçe gülümsedi.
''Seni öpmek istiyorum.''
Aniden böyle bir şey söylemesi beni utandırmıştı. İstemsizce ellerimi yüzüme götürüp avuç içlerimi yanaklarıma bastırdım.
''Iseul'e benziyorsun bu halinle.''
Gerçekten benziyordum. Konuşmamızı duysa o da aynı tepkiyi verirdi. Hatta kulak tırmalayıcı bir çığlık atıp birkaç kez zıplardı.
''Seni özleyeceğim.''
Gülümsemesi yok oldu. Yanlış bir şey mi söylemiştim?
''Arabayı daha fazla bekletmesen iyi olur.''
Onun da 'ben de seni özleyeceğim' demesi gerekmez miydi?
Gözlerimin dolduğunu fark ettim Yoongi'nin görüntüsü bulanıklaşırken.
''Sakın ağlama.''
Bana doğru birkaç adım atınca geri çekildim.
''Biraz daha oyalanırsam geceye kalacağız. Her şey için teşekkürler, Bay Min.''
Cevap vermesine fırsat vermeden arabaya attım kendimi.
Kız kardeşlerim sorgularcasına bana bakıyordu. Hana varken ağlayamazdım.
Iseul başını omzuma koyup elimi sıktı. Sanırım şimdilik bununla idare etmek zorundaydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Clan - Yoonmin
Fanfiction''Oysaki Jimin-ah demeyi sevmiştim. Bana yakışıyordu. Ve onu farklı şeyler yaparken de söylemek isterdim.'' | Clan Serisi - Ⅰ