Havada sesler yankılanıyor, renkler, tüm renkler birbirine giriyor, başının döndüğünü hissediyor ancak hava alamıyor. Çünkü dışarı çıkamıyor, sırasından dahi kalkamıyor, diğer öğrenciler fazla, çok fazla meraklı ve yeni öğrencinin etrafını sarıyorlar.
Eğer zihninde patlak veren savaşı görseler bunu yapmaya devam ederler mi diye kendine soruyor Ten. Nedense lise öğencilerinin şimdiden çok bencil olduklarını, bu yüzden sonucun değişmeyeceğini düşünüyor. Haklı da. Liseli öğrenciler, lisedeki öğrenciler fazlasıyla bencil, bunu sonradan fark ediyor çünkü bu ortamla çok geç tanıştı.
İçinden haykırsa da ağzını açmıyor, hiçbir şey diyemiyor. Bakışlarından kurtulmak istiyor ancak ne diyeceğini bilemiyor.
Sarışın, mavi gözlü bir kız birkaç onaylamayla birlikte sözü alıyor ve konuşmaya başlıyor. Elini Ten'e uzatıp "Ben Lucia," diyor.
Nezaket önemli, Ten'e annesi böyle öğretmişti. İnsanlara karşı saygılı olmalı. Ve mesafeli. Buysa kendi saygı kurallarından biri.
Kızın eli hala havada ve Ten ses rengi yüzünden yüzünü buruşturmamak için zor duruyor. Ama nezaket önemli. Mesafeli olmak da öyle.
"Memnun oldum," diyebildi sadece, sesi boğuk. Lucia ise biraz bozularak elini geri çekiyor. Genç adamın bu davranışı hakkında kızlar kesinlikle daha sonra konuşacak.
Birkaç kız da ismini söylüyor, Ten yüzüne zorla tutturduğu bir gülümsemeyle hepsine aynı cevabı veriyor. Çevresini etten bir duvar gibi ören öğrencilerin çoğunluğu kız ve bazılarını kendi sınıfında görmediğine kalıbını basabilir. Belki bu başka erkeklerin hoşlanacağı bir durum ancak Ten yalnızca boğuluyor. Hem diğer erkeklerin, çektiği bu ilgiden hoşlanmayacağını bilebilecek kadar gençlik filmi izledi Ten. Atılan birkaç hoşnutsuz bakışı da şimdiden yakaladı üstelik.
Hava almak uğruna en sevdiği kırmızı bağcıklarını bile feda edebilecek bir durumda ancak koridorda yankılanan çan sesi yeni bir derse giriyor olduklarını anlamasını sağlıyor. Tüm bir teneffüsü sınıfta geçirmek zorunda kalması siyah saçlı gencin düşüncelerine gölge misali çöküyor.
Yine o gençlik filmlerinden duyduğu birkaç argo sözcüğü içinden mırıldanırken çevresindekiler nihayet çekiliyor. Yeni gelen öğrenci hakkında pek bir şey bilmeseler bile ilgiden hoşlanmadığını anlayacakları kadar kendini yansıtabildi Ten. Bu durumdan da şikayetçi değil. Arkadaşa ihtiyacı olmadığını biliyor. Hiçbir zaman olmadı.
Başını hoşnutsuzlukla sırasına yaslıyor ve gözlerini kapatıyor. Eğer annesi yanında olsa bu yaptığına oldukça kızar çünkü ona göre kendi evi dışındaki tüm mekanlar mikrop yuvası. Ten evlerinin dezanfektan koktuğunu düşünür her zaman. Annesinin takıntıları.
Onu boğan tüm düşüncelerin arasına yılan gibi kıvrılan parlak rengi duyduğunda başını sırasından aniden kaldırıyor. Teneffüs boyunca göremediği beyaz saçlı öğrencinin sesi bu. Onu bulması yine zor olmuyor. Sınıf kapısının menteşelerine yaslanmış, karşısında da birlikte okula geldiği çocuk var. Yüzündeyse hoşnutsuz bir ifade.
Sonra iki çocuk da onlara baktığını fark etmiş gibi Ten'e dönüyor.
Yeni çocuğu henüz görüyorlar, diye içinden geçiriyor Ten. Ancak asıl durum düşündüğünden daha yorucu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Poupée de Cire •Taeten•
FanfictionBurada uzanıyorum, yığılmış şekilde, gel ve benim yanıma uzan Gerçek hissettiren bir hatıra olmalı benim yanımda