Airbag - Colours
•
Üstünde kapalı tabelası olan yere ilk kez girdiğinde hissettiği şey tekinsiz bir meraktı. Şimdiyse, o kapıdan hışımla ikinci girişinde hissettiği şey korku ve saf endişe.
Ellerinin titremesine neden olan bir endişe bu. Daha önce yaşamadığına emin olduğu ve hissetmekten de hoşnut kalmadığı bir şey. Parmak uçlarının buz kestiğine kalıbını basabilir Ten fakat bu ona yeni bir şeylerin farkındalığını bahşetti. Gülüp geçtiğiniz anlarda kolayla anlayamayacağınız, yalnızca kaybetmenin kıyısını görebildiğinizde farkına varabileceğiniz türden.
Ten içten içe Jaehyun'a bu denli bağlanmış olduğunu fark ediyor kafenin üst katına uzun adımlarıyla çıkan Taeyong'u takip ederken. Jaehyun'a bir şey olabilme, onu kaybetme düşüncesinin onu bu kadar etkilemiş olması yoyolu gence oldukça değer vermiş olduğunu gösterir ki içinde bulunduğu şu birkaç dakikada da bunu tereddüt etmeden kabulleniyor Ten. Yalnızca Jaehyun için değil Taeyong'a, Hansol'a yahut Lucas'a bir şey olması durumunda da oldukça endişeleneceğini kabul ediyor. Çünkü, çünküsü basit aslında. Geçmişini ellerinde barındırıyor bu çocuklar, hiçbir zaman sahip olamadığı ailesi olmuş ve bunca senenin ardından tereddüt etmeden yine içlerine almışlar. Hem de Ten'i aramışlar onca sene, siyah saçlının yokluğunda yas tutmuşlar. Çok da dallandırmaya gerek yok çünküleri, her şey ortada.
Üst kata ulaşabildiklerinde çevreyi incelemekle uğraşmıyor Ten, gözleri koltuğun üstünde oturur vaziyette duran Jaehyun'a kitleniyor. Başında Lucas'la elinde bir bardak su var genç adamın, saç dipleri nemli, gözleri odaklanmakta zorlanıyor fakat büyüklerinin geldiğini gördüğü an kendini toparlamaya çalışıp bir gülümseme oturtuyor ince dudaklarına. Ama bu Taeyong'u tatmin etmiyor. Bedenini gün içinde ikinci kez hakimiyeti altına almış en azılı korkusu soluklarını hala kesiyor karşısında Jaehyun'u gördüğü halde. Bir türlü rahatlayamıyor beyaz saçlı olan, bir gün için bu çok fazla. O an uyumak istiyor sadece. Uyuyabilmek. Çok yorgun hissediyor.
Bunun bir getirisi gibi kendini koltuğa bırakıp Jaehyun'a sarılıyor Taeyong. Geçirdiği şey sıradan bir baygınlık olabilir, yorgunluktan kaynaklı mesela, fakat yine de Taeyong'un aklına her zamanki gibi ilk en kötü senaryo geliyor. Ve bu kez ne yazık ki senaryo iyi yönde ilerlemeyecek. Yine de şimdilik onun bunu bilmesine gerek yok, bu Jaehyun ve olaya şahit olmak zorunda kalan Lucas arasında bir sır olarak kalacak. Lucas buna itiraz etse de Jaehyun onu ikna etti, büyükleri durumun ciddiyetini bilmeyecek.
Şimdilik.
Geri çekilen Taeyong endişeli bir sesle "İyi misin, ne oldu?" diye soruyor, Ten visteryadaki koyulaşmanın farkındalığıyla içinin acıdığını hissediyor. Bu kadar etkilenmemiş olmasını, kendini ne için olursa olsun bu kadar yıpratmamasını diliyor fakat o an için bunun çok geç dilenmiş bir dilek olduğunun farkında. Taeyong yeterince yıpranmış zaten. Bundan sonrası onun alışık olduğu bir sürecin tekrarı sadece, yeterince yaşamış daha önce. Ten burnunun sızladığını hissediyor.
"Uykusuzluktan oldu, iyiyim." diye mırıldanıyor Jaehyun fakat Ten, onun ses renginin tam tersini söylediğini düşünüyor. Her zaman capcanlı olan turuncu şimdi yalnızca sonbaharı anımsatıyor; çürümüş yaprakların, seyrekleşen bahçelerin, çekilen perdelerin renginde. Biraz uzaklaşılmışlık var sanki sesinde, bunu nasıl açıklayabileceğini bilmiyor Ten, dikilmek yerine Jaehyun'un yanına gitmeye karar veriyor.
Jaehyun göz temasını yakalarken gülümsemeye çalışıyor, Ten de elinden geldiğince karşılık veriyor. "Senin için endişelendim." diye mırıldanıyor, bir defada söyleyebilmiş olsa da bunu itiraf etmiş olmak kendisi için oldukça büyük bir zorluk. Birisi için endişelenmek, hem de bu denli, ve bunu itiraf edebilmek, garip.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Poupée de Cire •Taeten•
FanficBurada uzanıyorum, yığılmış şekilde, gel ve benim yanıma uzan Gerçek hissettiren bir hatıra olmalı benim yanımda