Kasım 2016
Sonbahar kasvetlidir.
Turuncu yapraklar olur yerlerde, can vermişlerdir. Yağmurlar olur, bulutlar. Renkli şemsiyeler ve kışlık montlar. Asfalt yağlıymış gibi görünür hep, arabaların silecekleri çalışır ve çokça ıslatır sonbahar. Kahve de güzel gider. Birkaç arkadaş varsa okuldan sonra yürüyüşler yapılabilir yahut evde kitap okumak da güzel bir seçenektir.
Tüm bunlara rağmen sonbahar kasvetlidir genelde. Rengi kahvemsi bir turuncudur. Bu ıslak toprak ve yapraklardan dolayı böyle düşündürtür.
Ancak Ten için sonbahar berrak kırmızı bir renkte.
Yağan yağmurların yahut su birikintilerinin içine giren lastik seslerini duydukça ve kahve kokusu da eklenince kırmızı bir renk cümbüşü oluyor Ten'in zihninde. Yumuşak ve huzur verici kırmızılar.
Okul bahçesinde yürürken çıkarttığı sesler de zihninin kırmızıya yıkanmasına neden oluyor. Araya karışan ince çizgilerde bej de var üstelik. Kuş sesleri?
Olabilir.
Daha önce yalnızca bir defa sınıfının yerini öğrenmek için gelebildiği okul koridorunu ilk günden geç kalmanın mahcubiyetini sırtlanarak geçiyor. Converselerinin bağcıklarını değiştirmekle uğraşmasaydı geç kalmazdı ancak bağcıklar havayla uyumlu olmalılar. Kendini yalnızca bu şekilde dışa vurabiliyor ve bu alışkanlığından birkaç dakika için vazgeçecek değil.
Aklında şimdiden dönmeye başlamış sayısız renkle boğuşup vitraylara vuran yağmur damlalarına odaklanmaya çalışıyor. Camların renkli olması okulun daha az ışık almasına neden olurken sonbahara artı olarak daha bir karanlık koridorlar. Ama böyle olması Ten'i şaşırtmıyor, sonuçta Saint Jeffre Lisesi manastırdan bozma bir okul. Ailesinin kendisini ani bir kararla böyle bir okula göndermesi ise ayrı bir muamma üstelik.
Farkında olmadan sınıfının kapısına geldiğinde ellerinin titriyor olması hissettiğinden daha endişeli olduğunu anlamasını sağlıyor. Endişeli, çünkü daha önce hiç bir sınıf liseli öğrencinin yapabileceği kadar gürültülü bir yerde bulunmadı. Bulunmadı, çünkü ailesi Ten'in sahip olduğu yeteneklerinden dolayı onu bu tür ortamlardan uzak tuttu. Hatta on yedi yaşına kadar süren eğitimini evde, özel öğretmenlerle aldı. Ancak şöyle bir durum da vardı ki Ten'i St. Jeffre'ye elle tutulur hiçbir neden sunmadan gönderen yine ailesi.
Ten anne ve babasının tutarsız davranışlarını yıllardır sorgulamıyor. Bunun nedeni umursamaz bir genç olması değil aksine çok sorup artık yorulmuş olması. Çünkü hiçbir zaman net cevaplar alamadı ve sürekli soru işaretlerinin ve ailesinin sahip olduğu sırların ardında kaldı. Ve bu da onu oldukça yordu.
Bu zamana kadar yaptığı gibi, ülkenin öbür ucuna gelip manastırdan bozma bir okula kaydolmasını da bu yüzden sorgulamıyor Ten.
Aklını başka şeylerle dağıtmasını fırsat bilerek kapıyı bir kez tıklatıp sınıfa giriyor.
Ten'in sınıfa girdiğini ilk olarak ayakta ders anlatan öğretmen fark ediyor. Zaten sınıfın birçoğu uykuda, bunda dersin sözel olmasının ve sonbahar yağmurlarının da etkisi var. Ten sınıfın sessiz olmasına oldukça seviniyor çünkü beklediği gibi zihni onlarca farklı tona bulanıp algılarını kapatmıyor. Toplum içine çıkarken onu en çok korkutan şey bu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Poupée de Cire •Taeten•
FanficBurada uzanıyorum, yığılmış şekilde, gel ve benim yanıma uzan Gerçek hissettiren bir hatıra olmalı benim yanımda