Yağmur bulutları seyrek, yüklerini yakında salmayacakları belli. Yine de varlıkları fark ediliyor ve hava önceki güne göre saha serin. Ten bunu ağrıyan omuzları sayesinde pek de hoş olmayan bir şekilde anladı. Gördüğü rüyalar onu bunalttığı için gece penceresini açmıştı ve uyandığından beri tüm vücudunun kaskatı kesildiğini hissediyor. Bu yüzden yalnızca birkaç defterin bulunduğu çantasını taşımak bile oldukça zahmetli bir iş onun için.
Kulaklıkları takılı olduğundan birkaç öğrencinin ona "Günaydın," deyişlerini duymuyor ve haliyle cevap da veremiyor. Farkında olmasa bile ilk günlerinden pek de iyi bir izlenim bırakmadı St. Jeffre öğrencileri arasında. İzlediği filmlerin de kazandırdığı şeyler olmadı. Ten'in sadece daha fazla kafası karıştı.
Başı önüne eğik sınıfa giriyor ardından boş olduğuna sevindiği sırasına oturuyor. Getirisi olmayan yeniliklerden, gereksiz değişikliklerden hoşlanmaz. Buna okul sırası da dahil.
Kulaklıklarını çıkarttıktan sonra kapüşonlusunu sonradan eklendiği belli olan askılıklara asmak için kalkıyor ve yanında başka birinin varlığını hissetmesi çok da uzun sürmüyor.
Sarışın kız, kapalı günün aksi bir neşeyle "Günaydın Ten," diye şakıyor. Ten'in zihnindeki renkle yüzünü buruşturmasını engelleyen tek şey sesini benzettiği içecek.
Çilekli limonata rengi.
Birkaç kez dışarıda gördüğü, annesinin içmesine izin vermediği ve tadının çileğe mi yoksa limona mı benzedigini bir türlü öğrenemediği içecek.
"Günaydın...?"
Lucy?
Luna?
Lu-?
"Lucia."
Kız kendisi cevap veriyor, dünkü gibi bozulmaktan da geri durmuyor.
Ten'in isim hafızası pek de iyi değil. Bu konuya canını sıktığı da söylenemez. Umursamıyor.
Bunu fark eden kız somurtarak sırasına dönerken Ten bu kez yanında başka birilerinin varlığını hissediyor.
Sağ tarafına çekinerek baktığında kumral genci görüyor, askıya astığı hırkasının cebindeki yoyoyu alma derdinde. Soluna döndüğündüyse ilk gördüğü renksiz saçlar oluyor. Ve kendisine çekinmeden bakan simsiyah gözler.
Ten nedensizce nefesinin teklediğini hissediyor.
Bakışlarındaki ağırlığa bir anlam veremezken diğer yanındaki gencin, kulağına gereğinden fazla yaklaşarak "Merhaba," diye fısıldadığını boynuna değen nefesi sayesinde anlayabiliyor. Tüm bedenine yayılan ürpertiyle yeniden ondan tarafa döndüğünde karşılaştığı şey kocaman bir gülümseme.
Ten henüz bakır saçlı gencin ses rengini idrak edememişken bu kez beyaz saçlı olan "Ten," diyor.
Ve zihninde yine o renk hüküm sürüyor.
Yaprakları solmuş leylak renginde. Bitkin, belki canı sıkkın.
Kekelemek o an için çok büyük bir problem değil ve Ten de "Merhaba," diyor. Kendi ses rengini ayırt edemiyor, hiçbir zaman edemedi, eli boynunda. Birkaç adım geriliyor, şimdi iki genç adam da tam karşısında.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Poupée de Cire •Taeten•
FanfictionBurada uzanıyorum, yığılmış şekilde, gel ve benim yanıma uzan Gerçek hissettiren bir hatıra olmalı benim yanımda