Sabah uyandığımda kalktığım yere inanamadım. Odamda değildim, buna kesinlikle emindim. Fakat nerde olduğumu kestiremiyordum. Sonra ayağa kalktım ve etrafa baktım.
BURASI JUSTİN'İN EVİYDİ! Buna neden şaşırdığımı ben bile bilmiyordum. Ama bildiğim tek şey artık bu kötü çocuğa aşık olduğumdu. Alttan dünyanın en güzel yemek kokuları geliyordu. Aşağı indim ve Justin'in yanına gittim. Onu hayranlıkla izledim ve ne ara bu hale geldiğimizi düşündüm...
1 yıl önce
Yeni bir hayat, yeni arkadaşlar, yeni öğretmenler. Milyonlarca yeni yer ve alışacağım noktalar. Bütün bunlardan ne korkuyor ne de kormuyordum. Sadece oraya gidince çevremi genişletmek ve 1 tane gerçek dost bulmak istiyordum. Mümkün müydü? Tabiki, fakat zor olacaktı. Ama her zamanki gibi deneyecektim. Aşağıdan annemin sesini duydum ve çocukluğumun geçtiği bu anı yüklü odaya son bir kez daha baktım. Gözlerimin dolduğunu hissediyordum. Aşağı indim. Anneme baktığımda onun da gözlerinin dolduğunu farkettim. Dışarı çıktık ve babamı gördük. Babam ne üzülüyor ne üzülmüyordu. Duygularını yüzünden anlayamamıştım. Arabaya binince eve son kez baktım ve telefonumdan sevdiğim bir şarkıyı açıp kendimi gözyaşlarıma ardından da uykuya bıraktım.
1 gün sonra
Sonunda sıkıcı bir yolculuk bitmiş ve yeni eve gelmiştik. Yeni eşyalarla birlikte, başbaşaydık annemle. Babam da şirkete gitmişti. Bu adamın ne zaman uyuduğunu bile bilmiyordum. Eşyalar zaten olduğundan hemen odama gittim. Odam tam istediğim gibi mavi tonlarındaydı. Yine aralarında istediğim tonlarda pembeler vardı. 3 gündür en azından buna sevinebilmiştim. Jeff'ten ayrılmanın suçluluğu hala üstümdeydi. Taşınacağımızı ve böyle devam ettiremeyeceğimizi söyledim. Jeff'in duygusallığını biliyordum ama bir şekilde söylemeliydim. Aşk mesafe tanıyor muydu Ariana, gibi laflar etti. Kendimi hazırlamıştım, yapacağım bir şey yoktu. Çok umursamamıştım ama vicdan azabını şimdi şimdi çekiyordum. Yine de onu bırakıp yatağıma uzandım ve dinlenmeye başladım.
2 saat sonra
Ancak iki saat kadar uyuyup uyanmıştım. Duşa girmem gerekiyordu. Fakat aşağı inip markete inmeye karar verdim. Oldukça bol bir kazak ve siyah bir pantolon giyip, uzun saçlarımı krem rengi bir tokayla bağladım. Aşağı indim. Aşağı indim ve taş bir çocuk gördüm. Umrumda bile olmadan yürüdüm. Bu tarz "taşlar" genelde umursanmayınca sinirlenir, sonrasında o kızın peşinden koşardı. Yani demek istediğim, umursamayacaktım.
Yoluma devam ettim. Bu sıra da beklemediğim bir şekilde önüme geçen ve sinirle yürüyen çocuğa baktım. Cidden çok yakışıklıydı. Ama ellerine düşmemek gerekti. Sırf bu yüzden böyle yapmıştım, sinirlendirmiştim. Yürüdüm ve marketin olduğu yere girdim. Arkamdan geldiğini anlayınca gülümsedim. Cipslerin olduğu bir reyonda durdum. 5-6 tane alıp devam edecektim. Ki bir ses beni durdurdu. O çocuktu "Bu kadar yiyerek nasıl zayıf kalabiliyorsun, merak ettim." dedi. Bendeki siniri yatıştırarak arkamı döndüm. Zaten sinirlenmem için söylemişti. Gülümsedim ve "Sevgilimden ayrıldığımda genelde böyle çok yemek yiyorum bayım. Ayrıca yemeği düzenli yerseniz çok veya az olması önemli değildir." dedim. Arkamı döndüm ve ilerledim. Sanane gibi saçma ve çocukça bir cevaptansa, bu daha mantıklıydı. Hem sananeye göre daha yatıştırıcıydı. İlerledim ve dondurma reyonunda durdum. Çilekli ve çikolatalı dondurmalardan aldım ve kasaya ilerledim. O sırada hala arkamdan geliyordu. Ben parayı tam verecekken o uzattı ve kasiyere bir bakış attı. Büyük ihtimalle arkadaşıydı. Kasiyer "Bu seferki güzelmiş." dedi beni kafasıyla göstererek. Bunun da altında kalamayacağım için "Adını bilmediğim biriyle yatıp kalkmam tatlım. Kusura bakma ama ben öyle biri değilim. Kasiyerin elinden parayı alıp sinirli taşa verdim ve "Sana kötü bir cevap vermediğim için yumuşak biri sayılmam. Bu bir daha tekrarlanırsa emin ol bu parayı eline vermem." dedim. Taşımız çatlayacakken kasiyere parayı verip eşyaları aldım ve çıktım. Tamam çocuk taş olabilirdi, ama ben basit bir kız değildim. Beni elde etmek için tahmin etmeyeceği kadar çok çalışmalıydı.
Şarkıyla okumalısınız lan çoksel olmuş içime sindi ilk defa....