Oops! Justin sinirlice geldi. "Dostum o kızı bırakman gerekiyor." dedi. İkimizde aynı anda "Nedenmiş?" diye sorduk. "Ariana gerçekten sinirleniyorum ve-" hemen sözünü böldüm. "Sinirini evine getirdiğin kızlar yatıştırabilir Justin." dedim.
Justin Francisco'yu itti ve elimden zorla ve sertçe tutup dışarı çıkardı. Duvara sertçe yasladı ve "Beni dinle Ariana." dedi. Üstümden ittim ve "Böyle duracaksan ve gerçekten güzel bir açıklaman varsa dinliyorum Justin." dedim. Elini duvara geçirdi ve "Evet var!" diye bağırdı. Yüzüne nefretle baktım ve "Benim sana aşık olduğumu söylemiştim ya, değilim Justin. Her gün farklı bir kızla beraber olan birine aşık değilim." hızlı ve sertçe cevap verdi "Sen bana aşık olduğun için alışkanlıklarımı değiştirecek değilim." Düşünmeden "Ben de değiştirdiğim alışkanlıklarım için sana hesap verecek değilim." dedim. Afalladı. Oww doğru yerden yakalamıştım.
Gülümsedim ve Justin'in arkasındaki Francisco'ya iyice gülümseyip el salladım. Yanına yürüdüm ve içeri girdik. O gün onu görmedim. Ben de bir saat daha oyalanıp Co'ya numaramı verip çıktım.
Eve geldiğimde kimse yoktu. Not dışında tabiki. Annem bir arkadaşı için hastaneye gitmiş falan. Yukarı çıkmayacaktım çünkü Justin'i yine bir kızla görmek istemiyordum. Ama üstümü değiştirmem gerekiyordu ve zorunlu olarak yukarı çıktım. Tahmin ettiğim şey olmamıştı ve mutluluk veriyordu. Üstümü değiştirip makyajımı sildim. Aldığım kitaplardan birini okumaya başladım. Sıkılınca bıraktım ve saat 4'tü.
Kendimi Justin'e karşı özür borçlu hissediyordum ama onun hissetmediğini düşündüm. Sonra haklı olduğum kanaatına vardım.
4 hafta sonra
Yaz tatilinin son bir ayına girmiştim ve gerçekten güzel bir arkadaş edinmiştim. İsmi Chole'ydi. Fransisco'yla da arkadaştık ve yanlış bir haraketi olmamıştı. Justin ise beni hiç tanımıyor gibiydi. Yük kalktığına sevinmem gerekirken sevinemiyordum. Ama ona aşık olmadığımı kavrayabilmiştim.
Peki neden böyle davranıyordum? Sadece bilmiyorum, iyi bir dost gibiydi. Benim bu düşüncelerimi annem böldü. Bana kahvaltı hazırladığını söyledi. Her pazar diyete ara verdiğimi bildiği için hazırlamıştı. Aşağı indim ve annemle kahvaltı yaptım. Su içerken annem Justinler'e gideceğimizi söyledi. O an boğazımda kaldı. "Ben gelmiyorum" dedim. Annem "Baban kesinlikle senin gelmeni ve Justin'le de tanışmanı istiyor. Seninle onun tanıştığınızı bilmiyor." dedi. Masadan kalktım ve odama çıktım. Kapıyı kitledim. Gerçekten istemiyordum. Bana bir duvar kadar soğuk biriyle anlaşmak istemiyordum. O an aklıma bir fikir geldi. Oldukça güzel giyinip gidecektim. Mantıklıydı. Canını yakmak için de Fransisco'nun beni aramasını isteyecektim. Güzel fikirdi! Anneme indim ve geleceğimi söyledim. Sonra Justin'in duyma ihtimaline karşı Co'yu banyomda aradım. Olanları anlatınca kabul etti. Ben de teşekkür edip kapadım. Elimde saks mavisi bir elbise vardı. Bunu giyip biraz da makyajla gerçekten güzel olurdum. Aslında az makyaj en iyisiydi. Böylelikle iddialı olmuş olurdum. Kıyafeti odama koydum ve roman okumaya başladım.6 saat sonra
8'de orda olacaktık. Yani çok kalmayacaktık. Bu iyi bir şeydi. Chole'ye olanları anlattım. Mantıklı buldu ama aramızı belki düzeltmeyebileceğini söyledi. Amacım zaten bu değildi. En son kıyafetmi giydim. Çok az makyaj yaptım. Büyük ihtimalle iş hakkında konuşulacaktı. Bu yüzden düzgün şeyler en mantıklıları olacaktı. Elbisenin az detaylı olması ve hem gündeliği hem de sıradışılığı birleştirmesi benim için uygundu. Saçımı açık bıraktım ve uçlarını maşa yaptım. Yemekli bir şey olacağından kalıcı bir ruj sürdüm. Ve hazırdım. Aşağıya inince babamı gördüm ve hemen sarıldım. Onu çok az görüyordum ve bu nadir zamanlardan biriydi. O da karşılık verdi ve ayrıldık. "Küçük bebeğim gerçekten çok güzel olmuş." dedi. Gülümsedim. En sonunda çıktık. Karşımızdaki ev sadece Justin'in eviydi yani babasının evi farklıydı. Arabayla gittik. Oraya gittiğimizde kapıyı bşr hizmetli açtı. Sonra altın renklerle beyazın bulunduğu kocaman salondan geçip yukardaki yemek odasına geçtik. Burasında da vişne çürüğü koltuklar ve beyaz bir masa vardı. Yeterince büyüktü. Justin'in babası ve annesi bizi burada bekliyordu. Babasının elini sıktım ve annesine sarıldım. Justin bizden sonra bir kızla geldi. Aoww!!!
Bu
Beatrice
Olamazdı!Gerçekten gözlerime inanamadım. Sonra bozuntuya vermedim ve el sıkıştım. Justin'e de sadece soğuk bakışlarımı yolladım. O sırada telefonum çaldı ve tam zamanında arayan Fransis'in telefondaki fotosuna gülümseyerek baktım. Açmam gerektiğini söyleyip yemek odasının balkonuna çıktım. O sırada arkamda bir nefes hissettim. Bu çocuk hangi bahaneyle buraya gelmişti! O sırada Fransis'le konuşmaya başladım:
Ariana böyle.
Francisco böyleBebeğim bu akşam babamın saçma bir iş yemeğine gelmek zorundayım. Yani bugün beraber çalamayacağız.
Ariana o çocuğa dikkat et.
Tabiki sevgilim. Yarın akşam gidebiliriz.
Ari kapatıyorum çok oyalanma ve dikkatli ol.
Tamam bebeğim. Ben de seni seviyorum.
Yavaşça arkamı döndüm. Justin'i görünce ileri adım attım. O da aynı yere attı. Başka yere attım yine aynısını yaptı. Denizdeki gibi olmasın istiyordum. "Bay Bieber, Tris'in sevgilisi mi demeliyim? Çıkar mısınız?" dedim. Şeytanice güldü. "Bu seni rahatsız etmiş olamaz, değil mi?" dedi. Haklıydı, o benim neyimdi ki? Sonra kulağıma "Her intikamın kendince bir evresi vardır. Unutma, Tris'inki bitince seninki başlayacak, Bayan Grande" dedi. "Sabırsızlıkla bekliyorum Bay Bieber!" dedim ve içeri geçtim.
Sakince yemeğimizi yedik. Sonrasında salona geçtik. Tris ve Justin, Justin'in odasına geçti. Ben burda kaldım. Kısa bir süre sonra bir iki bağırışma sesi geldi. Kimse umursamadı. Ben Justin'in annesiyle sohbet ediyordum. O sırada ağlayan bir Tris gördüm. Salondan dışarı geçti.
Pattie "Aslında Justin'le konuşabilirsin. Kişilikleriniz birbirini anlayacak durumda." dedi. Justin Tris'in arkasından gelmişti. Bir hışımla çıkıp 2-3 dakika sonra döndü ve geri odasına döndü. Pattie gitmemi ve ona ne olduğuna bakmamı söyleyince mecburen kabul ettim.
Kapıyı çaldım ve bir ses gelmeyince içeri girdim. Sinirli olmadığını tahmin etmiştim. Ayrıca mutlu görünüyordu. Beni görünce "Ne var?" manasında bakışlar attı. "Annen zorladı yoksa gelmezdim." dedim imalıca. "Git ve sinirli olduğumu söyle." dedi. Emir vererek konuşmasına sinir oldum ve "Emirleri sevmem. Ayrıca sıkıcı konuşmalardan bunaldım. Sana meraklı değilim." dedim.
Bu çocuk niye böyle olmuştu anlamıyordum. Armut koltuklardan birine oturdum ve telefondan mesajlara baktım. Co'dan 3 mesaj ve Chole'den 2 mesaj vardı. Co biraz romantik bir şey göndermişti. Chole de gece kulübünde onu beklediğini yazmıştı. Bu oyun hoşuma gitmişti. Bildirimleri okuyunca kitaplığa yöneldim. Yukarılarda sevdiğim tarz vardı. Ve ben başımı yukarı kaldırarak bakıyordum. Arkamdan geldi ve kitabın birini alıp bana verdi. Soğukça "Sağol." dedim ve incelemeye başladım. Sanki özellikle seçmişti. Kötü bir erkek ve iyi kız hikayesiydi.
Yine de kitabı aldım ve okumaya başladım. Kitap okurken ses çıkarmalarını sevmezdim ama benim için sorun değildi. Müzik son ses olsa yine de okuyabiliyordum. Özel bir yetenek! Justin kıkırdadı ve "Sanırım kitabı sevdiniz Bayan Grande." dedi. Umursamadan okumaya devam ettim ve sonunda dayanamayıp "Seni bana karşı bu kadar nefrete sürükleyen ne?" dedim. Ciddi ve soğuk bakışları geri döndü ve "Seni bana karşı nefrete sürükleyen neyse, benimki de o." dedi. Bunun altından çıkan anlam Francisco'ydu. Kaşlarımı kaldırdım. Çok saçma diye mırıldanıp kitabımı okumaya devam ettim. "Saçma olan bir şey yok, Ariana. Tek yaptığımız saçma bir oyun ve saçma bir hata. Ben Tris'ten böyle de intikamımı alabilirdim ama seni seçtim. Senin de mutlu olmanı istedim. Benim gibi biri alışkanlıklarını sadece birinin söylemesiyle bırakmaz. Ve sen, alışkanlıklarımdan kurtulmam için çok saçma bir yol tercih ettin ve lanet olsun o çocuğu bırakmadığın sürece bende hiç bir şekilde bunlardan vazgeçmiycem!" dedi. Son cümleleri biraz bağırarak söyledi.