~ 4. BÖLÜM ~

1K 81 11
                                    

Bölüm Şarkısı: Honey Bee - Madrugada

Genç adam büyük bir gürültüyle yere çakıldı. Başımı hemen sınıf arkadaşlarıma doğru çevirdim. Birkaç kız çığlık atmış, herkes irkilmişti.

"O da ne öyle?" diye bir çığlık, tam kulağımın dibinde kopunca titredim. Halüsinasyon değildi, hayır bu sefer değil.

Coğrafya hocası hemen genç adamın yanına koştu, dizlerinin üzerine çöktü. Adamın solgun yüzlü kafasını dizlerinin üzerine çektiğini gördüm.

"Hemen!" diye bağırdı ortalığa. "Çabuk, biriniz revire gitsin!"

Orta boylarda bir çocuk, zayıf bacaklarının üzerine abanarak okula koştu. Yere düşen adam ve coğrafya hocamızın çevresine bir halka çizdik. Herkes fısır fısır konuşuyor, beynim uğulduyordu. Çatıya baktım, Boğaç yoktu. Sonra yerde, şala benzer üçgen bir bez parçası gözüme çarptı. Adam, yere düşerken bunu düşürmüş olmalıydı. Eğildim, yerden aldım. Üzerinde eğri büğrü bir yazı ile "KORKU AVCISI" yazılıydı. Üçgen bezi avuçlarımın arasında büzdüm, hırkamın cebine koydum. İçten içe dudaklarımı ısırsam ve zihnimde dönüp duran, Korku Avcısı lakabını çözmeye çalışsam da dışarıdan oldukça normal duruyor olmalıyım.

Uzak bir köşeye gittim, olayları izlemeye başladım. Çocukla birlikte revir geldi. Ambulansı aradılar, herkes telaşlıydı. Kimdi bu adam? Okulun çatısında Boğaç ile birlikte ne işleri vardı?

Gözlerimi kapadım, açtığım an karşımda ağabeyim belirdi. Onu en son anneannemin evinde, koridorda görmüştüm. Ayakları o günkü gibi çıplaktı. Siyah gömleğinin kolları dizlerine kadar çekili, saçları darmadağınıktı. Kollarını bana uzatmadı bu sefer, yanıma iyice yaklaştı. Yüzüme yüzünü eğdi, pür dikkat ona bakıyordum.

Ağzı oynamadığı halde, "Korku avcılarına dikkat et." dedi.

"Korku avcıları da kim?" deyiverdim.

Ağzını oynatmadan, zihnime yine fısıldadı: "Düşmanlarımız."

Ve gözlerimin önünden, gerisinde simli buharlar bırakarak kayboldu. Kendime geldiğim saniyeler sonunda alnımda biriken ter damlaları, yanaklarıma doğru süzülüyorlardı. Elimin tersiyle yüzümü kuruladım. Kalbim büyük bir hızla atmaya devam ediyordu. Arkama dönüp baktım, kimse yoktu.

Ambulansın siren seslerini duyduk. Adamı bir sedyeye koydular, okuldan çıkarıp ambulansa bindirdiler. Fısıldaşmalar büyük bir hız kazanmıştı, hiçbiri ne yazık ki umurumda değil.

"Herkes okula!" diye bağırdı coğrafya hocamız.

Herkes içeri geçti, ben de ayaklarımı sürükleye sürükleye okula girdim. Nefes aldığımı hissetmiyor, merdivenlerden çıkarkenki kalabalıkta boğuluyordum. Kendi katımıza çıkınca, doğru lavaboya gittim. Kapıyı kapattım, havalandırmanın çıkardığı o korkunç gürültüye rağmen ayna karşısına geçtim. Suratıma su çarptım, ayıldım. Yüzümü kaldırdığım an, aynada annemle babam donuk suratlarla beni izliyorlardı. Sonra gülümsediler, ellerimi yüzüme götürüp yutkundum. Aynaya bakmadan yüzümü peçeteyle kuruladım ve orayı terk ettim. Bu tür halüsinasyonlara bir noktadan sonra alışsam da o kadar da normal olmadıklarının farkındaydım.

Sınıfa girdim, çantamı titreyen ellerimle toparladım. Bu günlük bu kadar aksiyon yeterdi, izin alıp eve gitmem ve uyumam gerekiyordu. Çantamı omzuma attığım sıra Ela yanıma geldi.

"Nereye?"

"Eve gideceğim." dedim titreyen çenem fark edilmesin diye dişlerimi sıkarken.

Endişeli suratına gözlerimi kaçırarak baktım. Başımı aşağı yukarı oynattım ve sınıftan çıktım. Müdür yardımcısı birden önümde bitti. 

LAMİYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin