~ 8.BÖLÜM ~

632 55 4
                                    

BÖLÜM ŞARKISI: Opeth - Harvest

Biliyordum.

Yani, biliyor sayılırdım; değil mi?

Çatıdan düşen adamdan sonra izin alıp okuldan çıkmıştım. Eve gitmiş, ardından sahile inmiştim. Ağabeyim beni orada ziyaret ederek, daha ilk cümlelerinde ölmediğinden bahsetmişti. Öz Koruyucular'ın dünyası ile gerçek dünya arasında gidip geldiğini söylemişti. Bu, ağabeyimin ilk başta söylediği anın aksine; şu an tam olarak kafama dank etti. Ağabeyim ölmemiş ise ve bu dünyada da yaşıyorsa, şu an neredeydi?

"Hayır, hayır biliyorum." dedim afallamam sürerken. Boğaç'ın yakasını bıraktım, bir kaç adım geriledim.

"Ne diye-"

"Öz Koruyucular'ın dünyasına nasıl gidebilirim?" dedim onun sözünü keserek.

Kaşları hafiften çatıldı, sağ elini havaya kaldırıp öylece durdu. Etrafına bakındı, ardından tekrar bana baktı.

"Gidebilmen için Öz Koruyucu olman lazım. Sen hala yarımsın."

"Ama-"

"Hey, hey! Dur bir dakika!" diyerek ellerini göğsüne kaldırdı. "Sorularını gidip ağabeyine sor. Sizin dünyanız hakkında sana bilgi veremem."

Olduğum yerde kaldım, ardından ufak bir kahkaha yuvarlandı dudaklarımın arasından. Parmaklarımı saçlarıma geçirip, alnımı gerdim. Gülmemi durdurdum.

"Delireceğim. Anlıyor musun?! Delireceğim! Biri bana olup biten her neyse anlatsın ve bu biri, şu an karşımda sen olduğun için, sen oluyorsun!"

Koridorda sesim yankı yaptı, Boğaç sağ elinin işaret parmağını dudaklarına bastırıp "Sessiz ol." der demez bir sınıf kapısı açıldı. Aynı zaman diliminde kendimi yangın merdiveninde buldum. Boğaç, kolumu kavrayıp son anda bizi buraya sokmuştu. Girer girmez de elini kolumdan çekerek benden uzaklaştı.

"Sessiz ol," diye tekrarladı kendini. "Sorularının cevaplarını elbet bulacaksın Lamiya ama onları cevaplamak için ben yanlış kişiyim."

Nefes nefese kalmıştım fakat bir dakika gibi bir süre sonunda sakinleşerek, "Tamam." dedim. Kollarımı göğsümün altında birleştirdim. "O zaman bana kendinden bahset. Sen kimsin Boğaç? Annenle baban Korku Avcısı mı yoksa benim gibi genler yüzünden mi bu haldesin?"

Duygularını çözemediğim bakışlar, gözlerimin üzerinde bir an olsun gezinmeden kalakaldılar.

"Ben de ne zaman soracaksın diye bekliyordum." dedi en sonunda.

"Hazırlığını yapmışsındır o zaman?"

Gülümsedi. Onunla tanıştığımdan bu yana sanırım ilk defa gülümsüyordu, ruhuma elektrik vermişler gibi bir ürperti gezindi içimde.

"Sana neden kendim hakkında bir bilgi vereyim? Biz düşmanız."

"Çünkü benim, senin hakkında bilgi alabileceğim neresi varsa orayı bilmiyorum."

"Ağabeyin," dedi. "Ona sor."

"Onun nerede olduğunu sana sormuştum, söylemedin."

Ona 'mecburdum' ve bu beni sinirlendirmekten öteye gitmiyordu. Kendimi çaresiz hissetmek, berbat bir şeydi.

"Doğru, benden ve ağabeyinden başka kimsen yok."

O an aklıma Hayal Gölge'm geldi.

"Hayır," dedim dudaklarım yukarı doğru kıvrılırken. "Başka biri var."

Yangın merdiveninin kapısını açtım ve Boğaç'ı orada bırakıp dışarı çıktım.

"Kimmiş o?" diye seslendi arkamdan. Döndüm, ona baktım.

LAMİYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin