Okuduğunuz bölümleri voteleyip, düşüncelerinizi yorum kısmında belirtirseniz çok sevinirim, iyi okumlar!
Arkasına saklandığım adam gözlerimin önünde yere serilmişti. Silah sesiyle eş değer olan çığlığım yankılanıyordu. Saatlerdir içerideydik ama bir detay vardı. İki kişi değil, üç kişiydik. Poyraz, ben ve şuan karşımda duran maskeli bir adam. ''Poyraz!'' diye bağırıp hemen ona eğildim ve yüzünü kendime çevirdim. ''Poyraz buradayım, uyan lütfen.'' ben Poyraz'ı uyandırmaya çalışırken adam çoktan kaçmıştı. ''Hayır, hayır. Uyan yalvarırım uyan. '' hemen çantama koştum ve içinden ne olur ne olmaz diye koyduğum hırkayı alıp, kan akan yere bastırdım. Tek elimle hırkayı bastırırken diğer elimle de telefonumu bulmaya çalışıyordum. Yardım istemem gerekti. Çantayı ters çevirip içini boşalttım ve sonunda bulduğum telefondan rehbere girip Deniz'i aradım. ''Lütfen aç, lütfen..'' telefon çalıyordu ama açan olmamıştı. Ağlamaya çoktan başlamıştım bile. Hayatıma giren herkesi teker teker kaybediyordum. Bu sefer izin vermeyecektim. Nabzına baktım, zayıftı. Rehberden hemen İrem'i bulmaya çalışıp onu aradım, oda açmazsa ne yapacaktım, gerçekten bilmiyordum.''Dayan Poyraz, ne olur...'' ''A-alo. İrem beni dinle. P-poyraz vuruldu. Durumu iyi değil, bilinci kapalı. Ağlamayı kes ve beni dinle. İçeride biri daha var ve Poyraz'ı o vurdu. Polis, ambulans ne bulursan yolla acel..'' cümlemi bitiremeden telefon elimden alındı. Enseme dayanan silah, tüm soğukkanlılığıyla ben buradayım diyordu. Buradayım ve seninde canını alacağım. ''Kimseye bir şey söyledin mi?'' cevap vermedim. Sadece ağlıyordum.''Bir şey söyledin mi dedim!'' bağırmayla kendime geldim. ''H-hayır. Söylemedim.'' ''Güzel.'' adam silahı ensemden çekti ve karşıma geçti. ''Kan kırmızısı ne de yakışmış, eminim ölümde çok yakışacak.'' üstüme baktım. Formam kırmızı olmuştu. Kan kırmızısı. ''Bunu yapamazsın! Biz sana hiçbir şey yapmadık!'' diyerek adamı oyalamaya çalıştım. ''Öyle de bir yaparım ki.. Eğer bu gece burada kilitli kalmasaydınız ve işime engel olmasaydınız belki de şuan bu silahla karşı karşıya kalmazdın.'' haklıydı. Bu gece burada olmasaydık Poyraz sapasağlam olacaktı. Yine ve yine her şey benim yüzümden olmuştu. Adam arkasını dönüp etrafta dolaşmaya başladı. Poyraza eğildim. ''Yine herşeyi berbat ettim değil mi? Çıkacağız, söz veriyorum. Yemin ederim yaşatacağım seni Poyraz.'' diye kulağına fısıldadım. Ondan çok kendimi inandırmaya çalışıyordum. İhtiyacım vardı. ''Ş-şirine.'' duyduğum sesle hemen kafamı kaldırdım. ''Poyraz! Dayan ne olur, kurtaracağım bizi ne olur dayan.'' diyerek ağlamaya devam ettim. ''Kurtulacağım, söz.'' hırkayı biraz daha bastırdım. "İreme haber verdim. Polisler birazd..'' Duyduğum siren sesiyle gülümsedim. ''Geldiler bile..'' ''Haber vermedim demiştin! Seni küçük şeytan!'' Adam silahı bana doğrulttu. ''Biz buradan sağ çıkamazsak bile, seni de yaşatmayacaklar. Belanı bulacaksın hayvan herif.'' ''Kapat çeneni!'' ''İçerdeki şahıs, silahını bırak, ve teslim ol. Etrafın sarıldı.'' Allah aşkına bu adam ne diyordu. Poyraz burada ölümle karşı karşıya gelmişken neler zırvalıyordu. ''İçeride yaralı var!'' diye bağırdım. Birinin bir şeyler yapması gerekiyordu. Adam ani bir hamleyle saçlarımdan tutup beni ayağa kaldırdı. Çığlık attım. ''Sakın diyeyim bir hamle yapmaya kalkmayın, kızı öldürürüm!'' Çıkış kapısı hemen hemen görüş alanımızdaydı. Etrafta bir sürü Polis, kapının hemen önünde bekleyen sağlık çalışanları vardı. Ama hiçbiri bir şeyler yapmıyordu. ''Yalvarırım bırak da sağlık görevlileri girsin bari. Yoksa ölecek.'' diye ağlamaya devam ettim. ''Sevgilini bu kadar düşünme küçük.'' Sevgili? Bana o kadar uzak bir kelimeydi ki, bir an için ne anlama geldiğini bile unutmuştum. ''Rehineleri bırak ve teslim ol.'' ''Biri bir şey yapsın artık!'' diye çığlık attım. Madem kimse Bir şey yapamıyordu ben yapacaktım. Polislerin adamı oyaladığı sırada devreye ben girecektim. Adam saçımı çekti. ''Sana sus demiyor muyum!'' daha fazla dayanamayıp ayağımın tersiyle bacak arasına tekme attım. Çoktan iki büklüm olmuştu bile. Hızımı alamayıp bir de dirseğimi tam ensesine geçirmiştim. Bu onun yerde kıvranmasına yeter de artardı bile. ''Yardım edin!'' diye bağırıp Poyraz'a koştum ve hırkayı bastırmaya devam ettim. Bu sırada duyduğum iki el silah sesiyle etrafa baktım. Cam kırılma sesi gelmişti. ''Buradayız!'' diye tekrar tekrar ve tekrar bağırdım. Sonra ensemde yine bir soğukluk hissettim. Silahın soğukluğunu. ''Sevgiline elveda de bakalım küçük.'' adam cümlesini bitirir bitirmez, bir el silah sesi daha duyuldu. Bu ses, yine ve yine birimizin sonu olmuştu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
POYRAZ ESİNTİLERİ
Teen Fiction''Ölüm, ayrılıkların en şuursuzu, en acımasızıdır. Aslında esas ölüm gidende değil, kalandadır. Giden bir kere ölür, kalan bin kere. Gidenin bir kere canı yanar, kalanın bin kere. Ölüme alışırsınız, dayanabilirsiniz hatta katlanabilirsiniz ama unut...