Günler sonra dolu dolu bir 6. bölümle karşınızdayım. Şunu da söylemek istiyorum. Böyle şeyleri pek fazla dile getirmek istemiyorum fakat, her insan emeğinin karşılığını almak ister, haliyle bende istiyorum. Okunma sayısından memnunum fakat vote ve yorum hakkında aynı şeyleri söyleyemeyeceğim. Neyse işte siz anladınız. Okuduğuz bölümleri voteleyip, fikirlerinizi yorumlarda belirtirseniz sevinirim. İyi okumalar!
5 GÜN SONRA.
İnsan, beyninin etini yiyen sorularla karşı karşıya kalır bazen. Şuan Odamın boydan boya cam olan duvarının dibine oturmuş bir yandan dışarıyı izliyor, diğer yandan o beynimin etini yiyen soruyu düşünüyordum.
Hastanede Poyrazın bana sorduğu soru beynimi yemişti. Normalde olsa pek umursamazdım fakat bu soru son zamanlarda sürekli karşıma çıkıyordu. Açıkçası Ceyhundan sonra hiç 'acaba bir daha aşık olur muyum?' yada 'olursam neler olur?' diye düşünmemiş, aklıma geldikçe zihnimin kütüphanesine sıralanan bu soruların kapağını kapatır rafa kaldırırdım. Poyraz'a gelecek olursak dün hastaneden çıkarmıştık. Artık tam anlamıyla normale dönüyordu. Çalan telefonumla gözlerimi dışarıdan alıp, düşüncelerimi def ettim ve yatağa ilerleyip telefonu aldım. Numarayı tanımıyordum. ''Efendim?'' cevap gelmedi. ''Alo, alo kimsiniz?'' ''Ada..'' ''Evet, kimsiniz?'' ''N-Nevin ben.'' ''Nevin teyze?'' Bu..Bu kadın Ceyhunun annesiydi. Aklımı yiyip bitiren sorulara iki soru daha eklenmişti. Numaramı nereden bulmuştu ve yıllar sonra beni neden arıyordu? ''Ada ben.. Yıllar sonra biraz garip ama, eğer vaktin varsa seninle biraz konuşmak istiyorum. Yüz yüze.'' derin bir nefes aldım. Sesi pek iyi gelmiyordu. ''T-tabi konu neydi?'' ''Konu.. Konu Ceyhun.'' bu isim her anılışında içim bir tuhaf oluyordu. Garipti. Kendimi toparlayıp boğazımı temizledim.''Nevin Teyze. Benim okula gitmem gerekiyor. Çıkışta sizi arasam olur mu?'' ''Peki. Telefonunu bekliyorum.'' ''Tamam, arayacağım. İyi günler.'' dedim ve cevap beklemeyip telefonu kapattım. Hayatım günden güne garip bir hal alıyordu ve ben hızına yetişmekte epey zorluk çekiyordum. Telefonu yatağa atıp küçük odaya gittim ve okul kıyafetlerimi dolaptan alıp üzerime geçirdim. Saçlarımı da sıkı bir balık sırtı ördükten sonra küçük odadan çıktım. Çantamı ve telefonumu da aldıktan sonra aşağı indim. ''Günaydın küçük hanım.'' Mutfaktan çıkan anneme gülümseyerek baktım.' "Günaydın. Yardım edilecek bir şey?'' ''Şuan yok, Git ve Denizi uyandır sen.'' kafamı salladım ve çantamı kapının kenarına bırakıp Deniz'in odasına çıktım. Kapı zaten aralıktı ama odadan sessizlik yerine gürültü geliyordu. ''Ondan ne kadar özür dilesen de boş baba, Adaya yaptıklarını ne Biz unuturuz ne de o. Bunlar küçük bir kız çocuğuna yapılacak en ağır şeylerdi ve sen hiç acımadan yaptın.'' ''Telafi etmeye çalışıyorum Deniz, görmüyor musun?'' Deniz ve Babam kendi aralarında konuşuyordu.Konu yine ve yine bendim. ''Telafi mi? Neyin telafisi baba. Adaya yıllardır çektirdiğin azap, onca döktürdüğün gözyaşı, o kız bunları nasıl unutacak? Hoş ben de unutamıyorum ya, neyse.'' Gözümden bir yaş düştü. Ama sonra toparladım. Çünkü başka çarem yoktu. Toparlayacaktım. Pişmanlığını görüyordum ama, bu benim için bir anlam ifade etmiyordu. Evet olan olmuştu, ama olanın çoğu bana olmuştu. Sorun da tam olarak buradaydı.Konuşmayı daha fazla dinlemeyip aşağı indim ve evden çıkmak için hazırlandım. Bu ev de daha fazla duramıyordum. Kimse görmeden hızlıca ayakkabılarımı giyip evden çıktım. Yürümeye, yalnız kalıp müzik dinlemeye ihtiyacım vardı. Okulla ev arası hemen hemen bir saatlik mesafe vardı. Ben evden çok erken çıkmıştım ve bu durumu okula yürüyerek gitmeye karar vererek değerlendirmek istedim. Kimseyle konuşmak istemediğim için telefonu uçak moduna aldım ve kulaklıklarımı taktım. Bu sefer bütün düşünceleri kafamdan def ederek, sadece müziğe odaklanmak istiyordum. Öyle de yaptım. Yol boyunca hiçbir şeyi, hiç kimseyi düşünmedim. Okula geldiğimde dersin başlamasına epey bir vakit vardı, oyalanmadan sınıfa çıktım. Ders saati henüz yaklaşmadığı için sınıf bomboştu. Çantamı sıraya koydum ve oturdum. Hala kulağımda takılı olan kulkalıkta çalan şarkıya odaklanmaya çalışıyordum. Ellerimi sıranın yanındaki mermere koydum ve dışarıyı seyrettim. Sınıfın görüş açısı okulun arka tarafındaydı ve burada birçok pis iş dönüyordu. Etrafa göz geçirdim. Bir grup genç banka oturmuş sigara içiyordu. Hemen çaprazında çocuğun biri kızı kenara çekmiş onu öpmeye çalışıyor, onun hemen ilerisinde ise bir çift banka oturmuş konuşuyordu. Okulun arka tarafında elbette kamera vardı fakat zeki olan öğrencilerimiz bunun da düşünmüş, bu bölümün bir fotoğrafını çekip kameranın hemen önüne yapıştırmıştı. Müdür gerçekten onun fotoğraf olduğunu bilmiyor muydu yoksa bilmemezlikten mi geliyordu orası meçhuldü. Çünkü sürekli okul duyurularında okulun arka tarafını kimsenin kullanmaya cesaret edemeyeceğini söylüyordu. Fakat gelin görün ki okulun öğrencileri sigara içme cesareti bile buluyordu. Gözlerim anlamsız bir şekilde bankta oturan gruba takılı kalmıştı. Kendimi dalgınlıktan kurtarıp gözlerimi kapatıp tekrar açtığımda, banktaki gruptan bir çocuğun bana bakıp gülümsediğini fark ettim. Göz göze geldiğimizde öpücük attı. Midem ağzıma gelecek şekilde hemen kafamı geri çektim. Bu okuldan gerçekten nefret ediyordum. Kulaklığım kulağımdan çıkarıldığında kulaklığı çıkaranın kim olduğuna baktım. Yarendi. ''Sonunda birileri beni fark edebildi.'' sanırım esaslı bir şekilde cümlede kırgınlık seziyordum. 2 gündür okula gelmiyordum ve telefon çağrılarına da cevap vermiyordum. Yalnız kalmak iyi gelmişti. ''Kızım kime diyorum. Hem benim telefonlarım neden açılmıyor?'' gözlerimi devirdim. Abartmıyor muydu? ''Yaren uzatmasak, biraz yalnız kalmak istedim hepsi bu.'' ''Pekala, öyle olsun bakalım.'' Dedi ve sıradan dargın şekilde kalkıp sevgilisinin yanına geçti. Umursamadım. Bu aralar kimse umrumda değildi. Sınıftan içeri Deniz girince kendimi her türlü konuşmaya hazırlamaya çalıştım. Çantasını sıraya fırlattı ve yerine oturdu. Sinirliydi. Derin bir nefes alıp arkasını döndü. ''Şimdi, evden neden bu kadar erken çıktığını mı konuşmalı, telefonun neden kapalı ona mı kızmalı, yoksa sana neler oluyor onu mu tartışmalı? Bunların hemen cevabını istiyorum. Süren başladı. ''İstediğimiz sorudan başlayabiliyor muyuz?'' diye sordum ve ortamı yumuşatmaya çalıştımak istercesine. ''Ada.'' anlaşılan pek becerikli olamamıştım. ''Tamam pekala. Öncelikle evden erken çıkmamın sebebi sadece kafa dağıtmak içindi. Telefonumun kapalı olması ise yalnız kalmak istediğim içindi. Bana ne olduğu konusuna gelirsekte bilmiyorum Deniz. Kafam çok karışık.'' ''Ne konuda?'' ''Bugün.. Bugün beni Nevin Teyze aradı.'' ''Nevin Teyze?'' derin bir nefes aldım. Bol bol ihtiyacım vardı. ''Şey.. C-Ceyhunun annesi.'' Deniz dondu kaldı. Beklemiyordu. Ne yalan söyliyeyim ben de. ''Ne dedi peki?'' ''Benimle konuşmak istediğini söyledi.'' ellerimle oynamaya başladım. Utanınca yada kötü olunca bunu hep yapardım. Deniz elimi tuttu. ''Gidecek misin peki?'' kafamı olumlu anlamda salladım. "Ne diyeceğini merak ediyorum. Bugün okul çıkışı buluşacağız.'' ''Tamam, bende geliyorum.'' ''Gerek yok Deniz. Kendi başımın çaresine bakarım.'' ''Hayır Ada geliyorum o kadar.'' ''Hayır gelmiyorsun. Onunla yalnız konuşmak istiyorum.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
POYRAZ ESİNTİLERİ
Ficção Adolescente''Ölüm, ayrılıkların en şuursuzu, en acımasızıdır. Aslında esas ölüm gidende değil, kalandadır. Giden bir kere ölür, kalan bin kere. Gidenin bir kere canı yanar, kalanın bin kere. Ölüme alışırsınız, dayanabilirsiniz hatta katlanabilirsiniz ama unut...