8. bölüm gururla sunar.. hikayeyi voteleyip görüşlerinizi yorum kısmında belirtirseniz çok çok sevinirim. Bu arada mutlu yıllar...
''Evladım, delirdin mi sen! Kızın kafasında saç bırakmamışsın resmen. Üstelik bir de yüzünü gözünü çizmişsin!'' ''Ama hocam..'' ''Ne hocası Ada, kızım ne zaman akıllanacaksın sen?'' Neler mi oluyordu?
Müzik odasında 3 saat boyunca kilitli kalmıştım. Üstüne üstük birde kapı kilitlendikten sonra camın dışından simsiyah perde gibi bir şey örtmüşlerdi ve 3 saat boyunca karanlığa mahkum bırakmışlardı. Karanlıktan korkmazdım, ama yinede bir tuhaf olmuştum. 3 saatin sonunda Deniz beni merak edip müzik odasına geldiğinde kapının kilitli olduğunu anlayınca beni zorda olsa müzik sınıfından çıkarmıştı. Sonrasında kantine girerken o gün Asyayı tartaklayan, isminin Rana olduğunu öğrendiğim kızın bana gülerken gördüğümde ve üstüne birde ''Karanlık nasıldı?'' diye sorunca beni müzik odasına kilitleyenin o olduğunu anlayıp kantinin ortasında bir güzel benzetmiştim. Hak etmiş miydi? Kesinlikle. Yine olsa yine yapardım. Rana'nın ağlaya ağlaya koşup olanları müdüre anlatması sonucu müdür bey beni odasına çağırmıştı. Sonuç olarak şuan harika bir azar yiyordum ve sanırım bu sefer azarla kalmayacaktı. ''Ama hocam dinlemiyorsunuz ki..'' ''Yeter! Okuldaki eşyalarını toplayıp arkadaşlarınla vedalaşsan iyi olur.'' aniden kafamı kaldırdım. ''Ne! Beni kovuyor musunuz? Bunu yapamazsınız! Beni dinlemediniz bile!'' sinirden ne yapacağımı şaşırmış durumdaydım. Her an yeni bir kaos çıkabilirdi. ''Çıkabilirsiniz.'' yanımdaki salak pis pis sırıtırken arkama bağladığım ellerimi çözdüm. ''Madem artık bu okulun öğrencisi değilim, o zaman bunu yapmaya hakkım var.'' dedim ve Rana ya dönüp sert bir tokat yapıştırdım. Müdür ayağa kalktı, Rana ise koltuğa düştü. ''Size iyi günler.'' dedim, odadan dışarı çıktım ve lavaboya ilerledim. Lavaboya girdikten sonra bir musluğu açtım ve ellerimi yıkadım. Ellerimi musluğun kenarlarına koyarken aynaya baktım ve biraz kendimi inceledim. Resmen okuldan atılmıştım. Kahkaha atmaya başladım. Saçmaydı ama içimden sadece gülmek geliyordu. Lavabodaki kızlar bana deliye dönmüşcesine bakarken kahkaha atmaya devam ettim. Komikti. Kahkahayı kestikten sonra musluğu kapattım ve ellerimi kurulayıp çıktım. Sonrasında alt kata inip dolabımı kilitli olmadığı için sadece kolu çevirerek açtım ve içindeki eşyaları dolabın içindeki çantaya doldurdum. Dolabı kapatmadan kattan ayrıldım ve sınıfa çıktım. Kapıyı çalmadan içeri girdim. Ders boş olduğu için rehberlik hocası derse girmişti. Tüm sınıf bana dönerken ses çıkarmadan sırama ilerledim ve Poyraz'dan çantamı isteyip çantanın içine sıranın üstündeki defter ve kitabımı koydum. Tüm sınıf bana manasızca bakarken rehberlik hocası konuştu. ''Ada, neler oluyor?'' arkamı dönüp gülümsedim. ''Gözünüz aydın, okuldan atıldım.'' Poyraz ve Deniz aynı anda ayağa kalkmış, tüm sınıfla beraber ''Ne!'' diye ufak çaplı bağırmışlardı. ''Ada, ne diyorsun sen?'' ''Duydun işte Deniz, okuldan atıldım.'' ''İyi de neden?'' ''Sevgili müdür bey Ranaya yaptıklarımı duyunca beni dinlemeden okuldan attı.'' dedim ve çantamı alıp sınıfın çıkışına yöneldim. ''Size iyi dersler.'' dedim ve sınıftan çıktım. Daha merdivenlere yönelmeden biri kolumu tuttu. Arkamı dönüp kolumu tutan kişiye sonra onun arkasındaki kocaman bir orduya baktım. Kolumu Poyraz tutmuştu. Arkasında ise Deniz, Miraç, Derin, Asrın, Yaren ve Artun vardı. Hepsi benim için bir orduya bedeldi. ''Neler olduğunu anlatacak mısın, Şirine?'' kolumu bıraktı, bende tam olarak arkamı döndüm. ''Sınıfta ne anlattıysam o Poyraz. Aksi bir şey olmadı.'' bir an aklıma Ranaya attığım tokat geldi ve güldüm. ''Kızım okuldan atılmışsın hala gülüyorsun. Şunun şurasında Üniversite sınavına ne kadar kaldı ki zaten.'' ''Ne yapayım Yaren, ağlayayım mı? Atıldım işte, okulu yıksam ne fayda edecek ki.'' ''Müdür beni dinlemedi dedin?'' ''Evet dinlemedi. Sadece Rana'nın anlattığı kadarını biliyor. Rana da tam olarak, durduk yerde kantinin ortasında ona saldırdığımı söylemiş.'' hepsi küçük çaplı bir şok geçirirken Deniz atıldı. ''Ne demek dinlemedi! Ne halt yemeye müdürlük yapıyor o zaman.'' İkizim sinirlenmişti. Müdürün odasına gidecekken kolunu tuttum. ''Boşver Deniz. Uzatmanın alemi yok. Oldu bitti.'' ''Kızım okuldan atılmışsın bu ne rahatlık.'' ''Sende mi Asrın?Allah aşkına bu saatten sonra bir şeyi değiştiremem. Bu okulda, içindeki insanlarda zerre kadar umrumda değil. Ben eve gidiyorum, sonra görüşürüz.'' dedim ve el sallayıp önce kattan, sonra bir dakika bile burada durmak istemediğim için okuldan ayrıldım. Artık hiçbir şey düşünesim gelmiyordu. Hayatımın ilk gününü de mahvetmiştim sanırırm. Hava güzel olduğu için yürümeye karar vermiştim. Çantamdan telefonumu ve kulaklığımı çıkardıktan sonra kulaklığımı taktım ve rastgele bir müzik açtım. Yavaş yavaş yürümeye başladım. İnsanlardan bir kez daha nefret etmeye tetiklenirken aklıma gelen kişilerle nefret kelimesi beynimden siliniyordu. Deniz, Poyraz, Yaren ve Artun hatta daha yeni tanımama rağmen Miraç, Derin ve Asrın. Benim için hepsi özeldi. Deniz herşeydi zaten. Yaren Deniz kadar yakınım, ağladığımda güldüğümde hep yanımda olan bir insandı, Artun da öyle. Onlar için yapmayacağım şey yoktu desem anca olurdu. Miraç, Derin ve Asrınla yeni tanışmıştık ama iyi insanlardı, hakkımda hiçbir şey bilmeseler bile yanımda olmaya çalışıyorlardı. Poyraz ise... O hayatımda tanıdığım en güçlü insandı. Fiziksel olarak değil, ruhsal olarak. Neredeyse benimkilerle yarışacak derecede şeyler yaşamıştı. İnsanın babasını gözünün önünde kaybetmesi berbat bir şeydi. Hele de 6 yaşındaki küçük bir çocuk için. Onu seviyordum. Bu arkadaşlık olarak sevgi değildi ama sevgililik anlamında bir sevgi de değildi. Benim için özel bir insandı hepsi bu. Yavaş yavaş eve yaklaşırken bunları düşünmeyi bırakıp esas düşünmem gereken şeye odaklandım, okuldan atıldığımı annemlere nasıl söyleyecektim? Kapının önüne geldiğimde geri geri koşmak aklıma gelmemiş değildi. Ama en sonunda dönüp dolaşacağım yer kürkçü dükkanı olduğu için fazla uzatmadım ve kapıyı çaldım. İkinci vuruşta kapı açıldı ve annem beni karşısında görünce şaşırmadı değil. ''Anne naber?'' dedim ve gülümseyip içeri girdim. Ortamı yumuşatmaya çalışıyordum. ''İyiyim de, senin bu saatte okulda olman gerekmiyor muydu?'' çantamı yere bırakıp salona geçtim ve oturdum. ''Teorikte evet.'' dedim ve tavana bakmaya başladım. Söylemeye çekindiğim bir şey olduğunda bunu hep yapardım. ''Sen niye tavana bakıyorsun bakayım? Yine ne yaptın Ada?'' kafamı koltuğa yasladım bu sefer. ''Her seferinde beni bu kadar iyi tanımayı nasıl başarıyorsun?'' dedim ve ofladım. Annem koltukta yanıma oturdu ve kafamı kendine doğru çevirirp duvardaki saate baktı. "Anlatmaya başlamak için 10 saniyen var küçük cadı.'' yine ve yine ofladım. ''Hazır mısın? Ama hemen kızmak yok.'' ''Ada.'' uyarı sinyallerini aldıktan sonra bütün olayı baştan sona anlattım. ''İşte bende kızı dövünce, kız gidip müdüre her şeyi anlatmış ama eksik tabiki. Müdürde çok sinirlendi ve 'bu kaçıncı olayın, ne zaman akıllanacaksın sen' diye bütün azarları sıraladı ve sonrada okuldan...'' Annem pür dikkat beni dinliyordu. ''Okuldan ne, uzaklaştırma filan mı aldın?'' derin bir nefes aldım. ''Aslında.. Okuldan... Atılmış olabilirim..'' annem birkaç dakika boyunca cevap vermedi. Ben bu sessizlikten korkmaya başlarken annem ''Ne!'' diye evi inletecek şekilde bir niğdada bulundu. Ben bağırmadan etkilenerek yerimden sıçrarken annem ayağa kalktı ve salonun içinde dolaşmaya başladı. Sanırım biraz fazla sinirlenmişti. Ben olduğum yerde dudağımı ısırırken annem evin içinde dolaşmaya başladı. Sessiz geçen birkaç dakikanın ardından ''Odana çık.'' dedi sessiz bir şekilde. ''Ama anne..'' ''Ada, odana çık dedim.'' bu sefer biraz daha sert konuştu. Bende oturduğum koltuktan kalktım ve salonun çıkışına yöneldim. Annem hala salonu ortasında geziniyordu. Fazla uzatmadan odama çıktım ve kapıyı kapattım. Durumun ciddiyetinin yeni yeni farkına varıyordum. Okuldan atılmıştım, belki üniversite sınavı benim için Bir şey ifade etmiyor olabilirdi evet ama ailem kazanmamı istiyordu, her aile gibi. Onları üzmek istemiyordum, zaten sadece liseden kurtulmak için çalışıyordum fakat artık gideceğim bir lise de kalmamıştı. Zaten okulun bitmesine 1 aydan az bir süre vardı. Ben üniversite sınavı ne zaman onu bile bilmiyordum. Yine ve yine bunu umursamayıp kütüphaneye doğru ilerledim ve elime yarıda kaldığım kitabı alıp okumaya başladım. Güzel bir kitaptı. Böyle güzel yazan insanlar olduğu sürece ben hep kitaplara aşık olacaktım sanırım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
POYRAZ ESİNTİLERİ
Teen Fiction''Ölüm, ayrılıkların en şuursuzu, en acımasızıdır. Aslında esas ölüm gidende değil, kalandadır. Giden bir kere ölür, kalan bin kere. Gidenin bir kere canı yanar, kalanın bin kere. Ölüme alışırsınız, dayanabilirsiniz hatta katlanabilirsiniz ama unut...