P.E -12

53 3 1
                                    




Bir buçuk ay sonra gelen bir bölüm. Normalde bir bölümü 5 saate yazarım, bunu 1 haftada yazamadım. Araya o kadar çok şey girdi ki, 15 tatilde bol bol yazarım diyordum, bir gün boş vakit bulamadım. İşte neyse, sonuç olarak yeni bölümle karşınızdayım. Bence bu seferde oldu. Bölüm sonuna 13. bölümle ilgili kesit bırakıyorum.  Keyifli Okumalar!


İnsan bazen, her şeyden, herkesten uzak olmak istiyor ya hani, ben hep istiyorum. İnsanlardan uzakta olmak, bana her şeyden daha iyi geliyordu. Bazen, sadece huzurun olduğu bir yere gidip ömür boyu orada tek başıma yaşamak istiyorum. Ama sonra aklıma Poyraz geliyor. Seni bu kadar güzel seven bir insanı, gözlerinin içine böyle içtenlikle bakan bir adamı bırakıp nereye gidiyorsun, diye kendime kızıyorum bu sefer. Şimdi diyorsunuz ki, daha tanışalı iki ayı geçmemiş bir adamı nasıl böyle seviyorsun? İnanın, öyle bir seviliyor ki, ömrüne ömür katmak istiyorsunuz, onu sevginizle bunaltmamak için çaba harcarken buluyorsunuz bir zaman sonra kendinizi.


Kafamı kaldırıp etrafı seyrettim biraz. O adamın yanından ayrıldıktan sonra direk olarak sahile gelmiştim. Saatlerdir burada oturmuş o düşünceden bu düşünceye at koşturuyordum. Yaşadıklarımı düşünürken bazı yerlerinde kendi kendime kahkaha atıyor, bazende sadece sessiz sessiz ağlıyordum, tıpkı şuan yaptığım gibi. Aklıma gelenler kalbimi yoruyor, ağlamam için göz kapaklarımı zorluyordu. Sanki zehir dolu bir odadaydım ve o zehirden arınıp, nefes almaya çalıştıkça dahada zehirleniyor, yeni yeni keşfettiğim pencerelere yetişmeye çalıştıkça dahada yok oluyordum. Aydınlığa ulaşmaya çalıştıkça daha karanlık yollarda iz sürüyorum, bağırmaya çalıştıkça sesim kısılıyor, isyan ettikçe yok oluyordum.

Gözlerimi kapatıp birkaç saniye sonra tekrar açtım. Bu sefer görüş açıma bir sigara paketi girmişti. Paketi uzatan kişiye baktım. Paketi bana uzatan adam, otuzlu yaşlarında, pek iyi giyimli olmayan, saçı sakalı birbirine girmiş biriydi. Oturduğumuz bankın hemen kenarında karton, plastik gibi şeylerin toplandığı bir el arabası vardı. Adamın uzattığı paketi geri çevirmedim, Poyraz'a verdiğim sözü o an aklımdan sildim ve paketten bir dal sigara aldım, Adam paketten kendine de bir sigara aldı ve cebinden çıkardığı çakmağı tutuşturup sigarasını yaktı, sonra bana uzattı. Çakmağı da aldım, ama yakmadım. Gözlerimi tekrar diktim karşıya. Hava kararıyordu. Saatlerdir susmayan telefonumun yine aşina olduğum melodisini duydum. Kucağımdaki telefona kaydırdım gözümü. Poyraz arıyordu. Yine. Bu seferki görüş alanıma peçete de girdi. O an farkına vardım ağladığımın. Peçeteyi tek elimle alıp gözyaşlarımı sildim. ''Ağlamak, her zaman çare olmuyor.'' bu sefer güldüm. ''Ağlamak çare olmuyor, gülmek çare olmuyor, sinirlenmek, hatta bazen delirmek bile çare olmuyor. Ne çare oluyor peki, kim çare oluyor?'' Diye isyan ettim. ''11 yaşından beri sokaklardayım, ağlayan, isyan eden birçok insan gördüm. Hiçbiri yaralarına derman bulamıyor. Sen mi bulacaksın?'' elimdeki sigarayla ve çakmakla oynamaya başladım. ''Yarama derman bulmak istemiyorum ki. Çok fazla acıtmasın, kabuk bağlayanlar tekrar kanamasın yeter.

Arada kendini hatırlatsın, tamam ona bir sözüm yok. Ama bu kadar çökmesin üstüme. O kadar uzaktan belli olmasın yaralarımın hala taze olduğu.'' bu sefer o güldü. ''Yani sen diyorsun ki, yaşanacak bütün kötü şeyleri yaşayayım ama hepsi teğet geçsin. Yaralanayım ama ölmeyeyim diyorsun. O biraz zor işte.'' ''Neye ağladığımı, kime üzüldüğümü bile bilmiyorsun. Beni tanımıyorsun, hakkımda sadece tahmin yürütüyorsun. Tabi buda çok kolay olsa gerek.'' deyip samimiyetten uzak bir şekilde gülümsedim. ''Anlat da bileyim.'' gülümsemem yerini sırıtmaya bıraktı. ''Ben bunu sevdiğim adamla bile doğru düzgün paylaşamazken mi?'' ''O zaman sevdiğin adamı anlat.'' konuşmadım ve elimdeki sigarayla oynamaya devam ettim. Adam huysuzca mırıldandı, ayağa kalktı. ''İsmi Poyraz.''

POYRAZ ESİNTİLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin