P.E -11

50 7 1
                                    

Merhaba. İki hafta sonra yeniden buradayım. Aslına bakılırsa bugün bile bölümü yetiştiremeyebilirdim ama bazı olayların üst üste gelmesi sonucu hırsıma yenik düştüm ve yazdıkça yazdım. Aklımda olan kurgulara gelmeden önce ön bölüm gibi şeyler atıyorum. Yani bunlar aslında esas başlangıç değil. Şimdi diyorsunuz ki, 11 bölüm olmuş ne zaman esas kısımlara geçeceğiz. Az kaldı, 1-2 bölüm sonra olayların ortasında olacağız. Neyse uzatmayayım. İyi okumalar!

1 Hafta Sonra..

Yeni bir gün, ya yeni umutların, yada yeni felaketlerin habercisidir. Geride bıraktığımız her gün, her saat, her dakika hayatımızdan eksilen bir gün, bir saat ve bir dakika demektir. Bu, büyük bir kayıp.

Gözlerimi tavandan çekip yatakta doğruldum. Gördüğüm iğrenç rüyanın etkisinden kurtulamamıştım ve gece boyunca uyku tutmamıştı. Öylece duvarı izliyordum. Rüyamda annemi mutfakta kanlar içinde bulmak, hem rüyamda, hemde rüyadan uyandıktan sonra beni büyük zan altında bırakmıştı. Geride kalan bir hafta sonrasında yeniden bugün o iğrenç eve geri dönmek zorunda kalacaktım çünkü gidecek herhangi başka bir yerim yoktu. Bu bir hafta içerisinde Poyrazla gayet iyi vakit geçirmiştik. Eve yeni geldiğimizi duyan komşular eve akın etmişti, bizde haliyle bu evcilik oyununu sürdürmüştük ve bu evcilik oyunu bizi çok eğlendirmişti. Gelen misafirlere karı-koca taklidi yapıyor, onlar gittikten sonra bile bu oyunu sürdürüyorduk. Hem artık birbirimiz yönünden bir çekingenliğimiz yoktu çünkü biz artık, sevgiliydik. Bu gerçekle bir haftadır yüzümden eksiltmediğim gülümsemeyle yataktan çıktım. Odanın içerisindeki küçük ebeveyn banyosunda rutin işleri hallettikten sonra banyodan çıktım. Dolabı açtım ve üstüme bir hırka alıp dolabın kapağını kapattım, sonrasında kapıya ilerleyip yavaşça kapıyı açtım. Bu oda gerçekten çok kötü kokuyordu. Odadan çıktıktan sonra, kafasını cama yaslamış, elinde olan bardağını dudaklarına götüren Poyraz'ı gördüm. Kapıyı kapatma gereği duymadan bende kapının kenarına kafamı yaslayıp ellerimi bağladım ve onu izlemeye başladım. Sanırım bu aralar beni toparlayan, kendime getiren Bir şey, yada biri varsa o da Poyraz'dı. Bu aralar hep annemden yada Denizden konuşuyorduk. Ona her baktığımda bana bakarken yakalıyordum, üstelik gözleri dolu dolu bir şekilde. Sormak istemiyordum ama merak da ediyordum. Arafta kalmıştım. Yaslandığım yerden doğrulup yanına gittim. Beni fark ettiğinde elindeki bardağı diğerine aldı ve elini omzuma atıp beni kendine çekti. Bende kafamı yasladım. ''Günaydın, Şirine.'' dedi sakinlikle. ''Günaydın.'' diye cevap verdim bende aynı sakin ses tonuyla. Elindeki bardağı bana uzattı. Bende hiç çekinmeden bardağı elime aldım ve kahveden bir yudum içtim. ''Bugün son günümüz.'' bardağı önümdeki mermere bıraktım. ''Gitmek istemiyorum. O ev, o duvarlar üstüme üstüme geliyor. Hem burada seninle olmaya da çok alıştım.'' diye itiraz ettim. ''Her zaman, istediğin her zaman bir telefon kadar uzağında olacağım. Hatta o kadar bile değil, istediğin her an yanında olacağım. Söz.'' kafamı kaldırıp gözlerine baktım. Yine dolmuştu. Kaşlarımı çattım. ''Senin neden sürekli gözlerin doluyor Poyraz?'' ''Bilmem. Öyle mi?'' dedi ve ellerini yukarı kaldırıp gözlerini sildi. ''Bir şey var. söylemiyorsun. Sorun ne?'' ''Bir şey yok, Şirine. Sadece bazen...'' ''Bazen ne?'' ''Bazen beni nasıl böyle sevdiğini düşünüyorum. Tereddütsüz, bıkmadan. Tertemiz.'' ''Senin gibi yani?'' deyip gülümsedim. Oda gülümsedi. Bir kez daha içim ısındı. ''Hadi hazırlan da çıkalım. Kahvaltıyı yolda yaparız.'' ''Pekala. Yarım saate hazır olurum.'' dedim ve Poyraz'dan ayrılıp odaya geri döndüm. Önce kısa bir duş aldıktan sonra, iç çamaşırlarımı giyip tekrar odaya döndüm. Yazlık beyaz-mavi bir elbiseyi üstüme geçirdikten sonra tekrar banyoya girip saçlarımı kuruttum ve saçlarımı toplamak istemediğimden dağınık bir şekilde bıraktım. İşim bitince tekrardan odaya döndüm ve dolabın üstündeki eski bavulu almaya çalıştım. Kıyafetlerimizi o bavula koyup götürebilirdik, nasıl olsa ev sahibi de yoktu, bir valizden bir şey olmazdı. Biraz ağır gibiydi ve boyumun da pek yetiştiği söylenemezdi. Daha fazla uğraşmayı kesip pes ettim ve ''Poyraz!'' diye bağırdım. Poyraz odadan içeri girerken eş zamanlı olarak ''Efendim.'' diye cevap verdi. ''Bavulu alamıyorum.'' güldü. ''Bu kadar kısa kızı nerden sevdiysem.'' omzuna yumruk attım. ''Ne kısası be. Sadece biraz ağır gibi.'' ''Boş bavul mu?'' dedi ve elini bavula uzatıp kolaylıkla bavulu dolabın üstünden aldı. ''Evet biraz ağır gibi.'' üstünü toz bulutu kaplamış bavulu yatağa öylece koydu ve açmaya başladı. Bende boş durmamak için dolaba ilerledim ve kıyafetleri aldım. Poyraz bavulu açar açmaz geri çekildi. ''Hey, ne oluyor, fare filan mı çıktı.'' diye güldüm ve yanına ilerleyip bavulun içine baktım. Gördüğüm manzara eşliğinde attığım çığlık ve eş zamanlı olarak kıyafetlerin yere düşmesi bir olmuştu. Ağlamaya başladım. Poyraz yanıma gelip kafamı göğsüne yasladı ve gözlerimi kapattı. Bavulun içinde, kan revan olmuş kıyafetler ve.. ve bir kadın eli vardı. Bu.. Bu resmen vahşetti. ''Şş. Tamam geçti, tamam. Hadi gel çıkalım.'' Poyrazın yön vermesiyle odadan çıktık. Hala ağlıyordum, çünkü kendimi durduramıyordum. Koltuğa oturduk. ''Tamam güzelim, tamam geçti bak ben buradayım.'' bir hafta boyunca o odada uyumuştuk, o odada uyanmıştık. Bu. Bu kan dondurucuydu. Ayağa kalktm. ''P-Polisi arayalım. Hadi arayalım hemen!'' ''Ada, saçmalama ne polisi. Suç üzerimize mi kalsın istiyorsun. Buradan hemen gidiyoruz.'' dedi ve kolumdan tutup koltuğa oturttu. ''Sen burada bekle. Ben bavulu geri yerine koyup geleceğim tamam mı?'' kafamı salladım. Alnımı öptü ve odaya doğru ilerledi. Görüntü gözümün önüne geldikçe şiddetle ağlamaya devam ediyordum, ayrıca midem fokur fokur kaynıyordu. Her an kusabilirdim. Ağlamayla geçen birkaç dakikanın ardından Poyraz beni evden çıkardı. Yüzüme çarpan temiz hava bende ters etki yapmıştı. İyice kaynayan mideme daha fazla direnemedim ve hemen yanımda duran ağacın dibine kusmaya başladım. Midem boştu, sadece safra kusuyordum. O iğrenç tat ağzıma geldikçe kusmaya devam ettim. Poyraz bir yandan sırtımı sıvazlıyor, diğer yandan saçlarımı tutuyordu. Midemin biraz daha rahatladığı kanaatine vararak kafamı kaldırdım. Poyraz Bir peçete uzattı, ağzımı sildim. ''Burada bekle. Arabada su vardı, alıp geliyorum.'' Poyraz yanımdan uzaklaşırken yanıma bir kadın geldi. ''Kızım hayırdır, sizin evden çığlık sesleri filan duymuşlar. Heryeri de batırmışsın.'' sinirlerime hakim olamadığım anda birde bu kadın çıkınca dayanamayıp konuştum. ''Hep böyle meraklı mısınız? İnsanda özel hayat diye Bir şey bırakmıyorsunuz.'' diye kadını tersledim. Kadın ağzını beyninin mağarasına kadar açarak bana baktı. ''Kızım biz..'' ''Ne siz. Geldiğimizden beri bir gün rahat vermediniz.'' ''Nisa!'' Poyraz'ın bağırmasıyla o tarafa döndüm. Burada kaldığımız süre boyunca kendimize isim bulmuştuk. Nisa ve Arda. Aman ne hoş. ''Hayatım ne oluyor?'' ''Şey, ben, mahalleli evden çığlık sesi duymuş, bide Nisa'nın kustuğunu görünce...'' Poyraz yapay bir gülümseme eşliğinde konuştu. ''Teyzecim eşim hamile. Kesinleşince öyle sevinçten çığlık attı. Malum bu dönemlerde mide bulantısı çok olunca da böyle oldu. Biz de tam hastaneye gidiyorduk.'' Poyraz'a baktım. Ne, ben mi, hamile mi? ''Aa, öyle mi, hayırlı olsun. Neyse ben sizi tutmayayım.'' ''İyi olur.'' diye mırıldandım. Kadın bana ters ters bakarak evin etrafından uzaklaştı. Poyraz suyu uzattı. Suyun kapağını açtım ve biraz ağzıma aldıktan sonra çalkalayıp geri tükürdüm. Sürekli aynı şeyleri düşünmek istemiyordum ama, resmen felaket üstüne felaket yaşıyordum. Bu adil değildi. Poyraz'ın desteği ile yavaş adımlarla arabaya doğru ilerledik. Kapımı açtı içeriye oturdum ve kafamı koltuğa yaslayıp gözlerimi kapattım. Biraz sonra Poyraz'da arabaya bindi. ''Güzelim, iyi misin?'' kafamı olumsuz anlamda salladım. ''Bir hafta boyunca cinayet işlenmiş bir evde bile isteye yaşadık. O da yetmezmiş gibi, kıyafet koymak için açtığımız bavulun içinden bir kadın eli ve paramparça olan kadın kıyafetleri çıktı. Ha bir de şu var; Mahallenin yardımsever komşuları, evde en ufak bir ses duyunca kapıya dayandı, yalandan da olsa hakkımızda bir şeyler biliyorlar. Bilmeseler bile, bizi gördüler. Yarın öbür gün evin kapısına polis gelince evi boş bulacak, belkide bavulu görecek, bu evde bir cinayet işlendiği ortaya çıkacak ve cinayet bizim üstümüze kalacak. Neden? Çünkü o evde en son biz vardık. Ah, gerçekten şaka gibi.'' elimi tuttu ve kafamı ona doğru çevirdi. ''Öyle Bir şey olmayacak, Şirine. Ben hep yanında olacağım. En ufak bir pürüzde bile arkanda, hatta önünde, sağında solunda her yerde ben olacağım. Senin zarar görmene izin vermem. Anlıyor musun?'' ''Ben zarar görmeyeyim diye uğraşırken sen zarar görürsen ne olacak?'' ''Onuda sonra düşünürüz. Hadi uyu sen. Yolumuz uzun.'' kafamı salladım ve gözlerimi kapatıp olanları unutmaya çalıştım.

POYRAZ ESİNTİLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin