Saat akşam altı sularıydı . Hazırlanıyordum . Emre'nin ışıkları kapalıydı . Uzunca bir süre evini gözetledim . Bir hareket yoktu . Hazırlanıyordur diye düşündüm ve elbisenin çift çaprazlı bağlarını bağlamaya devam ettim.
*Emre'nin anlatımı
Yatağın bit köşesine büzülmüş vaziyette yatıyordum .Işığı açmaya bile mecalim yoktu .Vücudundaki kirli kanın dolaşımını hissediyordum . Damarlarım çekilmişti sanki , bu ağrı hiç dinmeyecekmiş gibiydi . Yanımdaki telefona uzanabildim sadece.Ualş'ı aradım:
-Ulaş ?
-Ne var ?
-Senden bir ricam var.
-Emre ne istiyorsan söyle , seninle uğraşacak durumda değilim.
-Bu önemli bir mesela Ulaş.Ayça'nın evinin iki sokak aşağısında bir liman var. Oraya gel.
-Gecenin bu saatinde ne işim var orada?
-Bi' kere de uzatma be adam. Gel dedim önemli işte.
Bir saat sonra Ulaş limana gelmişti. Emre'nin hali perişandı. Üzerinde ince mi ince bir palto vardı. Ulaş Emre'nin bu haline şaşırdı.
-Ne bu hal?
-Ulaş , bir saat sonra Ayça'yı ofisin önünde karşıla. Ona elbisesinin çok yakıştığını söyle. Hatta ona o elbiseyi senin aldığını .Ona bir sürpriz hazırladığını söyle.
-Emre sen iyi misin? Bunları neden yapayım?
-Onu sevmiyor musun?
-Çok seviyorum ama...
-İtiraz yok git ve onu orada yalnız bırakma.
-Peki sen ne olacaksın , burada böyle tek başına . Gel en azından seni evine bırakayım .Hasta mısın?Bu haline anlam veremedim.
-Vakit geçiyor , bırak şimdi beni evden çıkmıştır Ayça .Hadi koş yetiş!
Ayça kırmızı elbisesiyle göz kamaştırıyordu .Kapıda on beş dakika kadar bekledi. Birden gözlerini iki yumuşak el kapadı.
-Emre kendini böyle şeylerle affettiremezsin . Tam on beş dakika oldu .Hadi aç gözlerimi de içeri girelim .
-Emre olduğumu kim söylemiş?
Gözlerini açan Ayça karşısında otuz iki diş sırıtan Ulaş'ı görünce şaşkına döndü.
-Emre nerede?
-Ne Emre'si. Sana aldığım elbise ne kadar da yakışmış.Umarım beğenmişsindir.
*Ayça*
O an gözüm karardır. Hayallerim , hepsi birer çöp olmuştu .Başımdan kaynar sular döküldü. Bin bir umutla giydiğim bu elbise Ulaş'tandı. O an içimden ne geliyorsa onu yapmak , partiyi ,yemeği , ödülü her şeyi bir kenara atıp Emre'ye koşmak istedim .Elimdeki çantayı bir kenara bıraktım , ayakkabıları da fırlattım bir kenara . Koşmaya başladım , sanki kurtuluşa eriyormuş , içimdeki tüm düğümleri kırıyormuşum gibi ... Ulaş'ın arkamdan bağırışlarını duyabiliyordum . Ama ne o ne de ayaklarıma batan taşlar beni durduramadı . Koştum , koştum ve sonunda mahalleye yaklaştıkça her köşesinde yaşadığım eşsiz anılar aklıma geldi .Önce yaşlar dökülmeye başladı gözlerimden , sonra yavaş yavaş yutkunmaya başladım . Yüzüme çarpan hava bir türlü boğazımdan geçmiyordu , geçemiyordu .Nefes alamıyordum , kalbimdekileri artık daha fazla içimde tutamazdım . Bağırarak ağlamaya başladım .Sanki canımdan can koparıyorlarmış gibi , sanki ruhumu bedenimden ayırıyorlarmış gibi. Ayaklarım kanlar içinde çaldım kapısını sanki alacaklı gibi. Öyleydi de zaten , ondan çok alacağım var . Hayallerim var , umutlarım var , aşkım var. Kapıyı yavaşça açtı .Halime acımış gibiydi:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayatımı Değiştiren Adam
Storie d'amoreHer aşk kalpte yaşanır , kalp atmayı bırakınca son bulur mu? (Hikaye "Kal Ho Naa Ho" filminden alıntıdır.)