Multi: Mısra Dinç
Bölüm Şarkısı: Katy Perry- Part Of Me
*Ben zaten bir hiçim!*
Keyifli Okumalar...
Ben acının en ağırını hor görülmüş ruhumda hissediyordum. Bazen o kadar dayanılmaz olabiliyordu ki... Tek çözüm oyuna perde kapanmadan veda etmek gibi görünüyordu. Fakat son sahnenin umudu hala bazılarının yüreğinde iken bunu yapmak çok güçtü, hele de nefesime düşman olan Azrail'in pençeleri altında olan savunmasız bir kız çocuğunun gözlerinde ki o kırılgan ve muhtaç bakış varken.
Bana muhtaç küçük bir beden, bir ruh.
Ne kadar garipti ama. Ben kendime bile dert iken bir başkasına devaydım. Ben kendime bile düşman iken bir başkasına dosttum. En kötüsü de ben kendimden bile nefret ederken bir başkasına sevebileceği tek kişiydim.
Ben Mısra. Mısra Dinç. İtalyan bir annenin ve Arnavut bir babanın tek çocuğuydum. Ölü bir anne ve babanın kızı. Annesine tıpatıp benzeyen ve ona özlem duyan biri. Babasına aşık ve ona kavuşmak isteyen biri. Ben buydum. Ben kötü denmeyecek kadar iyi; iyi denmeyecek kadar kötüydüm. Ben araftım, hayat gibi.
Odanın kapısını aralayıp dışarıya çıktığımda içimde ki huzursuzluk şiddetini artırmış ve beni koyu renklerin hüküm sürdüğü bir aleme sürüklemişti.
Koridorda yürümeye başladığımda diğerlerinin meraklı bakışlarının altında her adımımı sağlam atmaya çalışıyordum. Bakışları çok rahatsız ediciydi ve bu kendimi sorgulama isteğimi artırıyordu. Neydim ben onlara göre?
Koridorun sonunda ki odaya geldiğimde derin bir nefes aldım. Hemen ardından aralık olan kapıyı geçebileceğim bir şekilde itip içeriye girdim. İçeride yaklaşık yirmi kız vardı ve aralarında ki konuşmaları dinlediğimde çoğunun yabancı bir dilde veya bozuk aksanlı bir Türkçe konuştuğunu anladım. Kızların çoğu beyaz tenliydi ve bu bende kuzeyli oldukları izlenimini uyandırdı. İsviçre'de olmamız da bu tezimi doğrular nitelikteydi.
Odanın kapısının kapanmasıyla bakışlarımı kızlardan alıp arkama döndüm. Yeşil gözlü, otuzlu yaşlarının başında gibi görünen bir adam daha önce fark etmediğim masaya doğru yürüdü ve bakışları kızların hepsinin üzerinde gezdikten sonra önüne döndü. Masanın üzerindeki koli bandıyla çepeçevre sarılmış paketlerden birini kaldırıp tekrar bize döndü.
"Yeni gelenler bir adım öne çıksın," dedi. Bir adım öne çıktığımda etrafıma baktım. Benimle birlikte iki kız daha öne çıkmıştı. Kızın bana baktığını görünce her ne kadar bakışlarımı kaçırmak istemezsemde önüme döndüm. Adam baştan aşağıya bizi inceliyordu. En sonunda bakışlarını vücutlarımızdan çekti ve dudaklarını yalayıp bize baktı.
"Bu seferlik sizler herhangi bir şey taşımayacaksınız ama burada kızların yanında durup malı nasıl zulaladıklarını öğreneceksiniz," Susup arkamda bir yere bakıp bir baş işareti verdi. "Simge kızlara göz kulak ol. Ziyan etmesinler, Egemen bey bu konuda çok hassas."
Simge denen kadının, "Peki, Sıraç. Sen merak etme," demesiyle arkama döndüm. Simge, hemen hemen benim boylarımda kumral bir kızdı. Konuşması ve görünümü o kadar zıttı ki ona şaşkınca bakmaktan alıkoyamadım kendimi. Benden en fazla 4 yaş büyük olabilecek kız sanki kırklı yaşlarının başındaymış gibi bir sese sahipti. Onunda bana bakmasıyla içimden bir ürperti geçti. Gerçekten çok korkutucu bakışlara sahipti. Yutkunup önüme döndüm.
![](https://img.wattpad.com/cover/71448598-288-k679812.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüme Koşmak #Wattys2018
Mistério / SuspenseÖlüm... Her ne kadar sonu ifade etse de sonsuzluğu barındıran yegane unsur. Kiminin başlangıcı, kiminin sonu. Dibe vuruş gibi. Bir daha hiç gökyüzünü göremeyecek olup o güzel şarkıyı, melodiyi duyamayacakmışız gibi. Bazen de...Umudun yeniden filizl...