BÖLÜM 23

69 2 0
                                    

                                                                     EMİR'İN GÖZÜNDEN

        Samet'in kütüphanesini yok ettikten sonra stüdyoyu büyütüp oldukça ferah ve rahat bir mekan tasarladık. Bütün bunlar olup biterken Melek ile fark etmeden koca bir hafta daha geçirmiştik. Ertelenen çekimleri de bugüne ayarlamıştık.

     Arabanın kapısını hızlı bir şekilde kapatıp Melek'i almaya gelmiştim. Melek'in burada Aslı ile birlikte kalması kötü değildi ama evlerimiz ve stüdyo Aslı'nın evine oldukça uzaktı.

    İkinci defa bastığım zile karşılık Aslı uykulu gözlerle karşımdaydı. Geçen bu süre zarfında Aslı utangaçlığını yenip, abi-kardeş gibi ikili diyaloglar kurmaya başlamıştık.

    "Günaydın uykucu" dedim davetsiz bir şekilde içeriye geçerken.

   "Gün-ay-dın" diye hece hece söyleyip odasına giden Aslı'ya ;

   "Melek ne..."

   Tabi yarım kalırdı sözüm. Aynı şeyi bir başkası bana yapsa kapıyı bile açmayacağımı kendi kendime itiraf ettim.

   "Günaydın yakışıklı" deyip kapı kenarından önce kafasını sarkıttı Melek. Ardından hızlı bir şekilde üzerime doğru heyecanla koşan Küçük Bey'i de kucağıma alıp Melek'i boynundan öptüm. Bu onun en hassas yerlerinden biriydi ve gıdıklanmasına rağmen çok hoşuna gittiğine kalıbımı basardım.

    Sabah öpücüğünden sonra yüzünü daha da sevimli hale getiren Melek;

   "Erkencisin" dedi.

   "Bugün seni görmek için geç bile kaldım."

   "Biliyor musun? " dedi alt dudağını ısırırken.

   " Neyi" dercesine soru soran gözlerle ona baktım.

   "Bende senin en zayıf noktanı buldum." (Sinsice güldü)

   "Sabah sabah bu kadar iddialı olmanı neye borçluyum sevgilim."

   "Buna" deyip sakallarıma hafifçe dokunmaya başladı. Ellerinin her dokunuşunda her hareketinde içimdeki karıncalanma hissini ilk defa bu kadar seviyordum. 

    Tabiri caizse kirli sakallarıma insanların dokunmasından bugüne kadar nefret ettiğim gerçeğini saklayamazdım. Fakat Melek'in dokunuşları baş döndürücü ve bir o kadar da rahatlatıcıydı. 

    "Bak bence şansını zorlamamalısın hayatım" dedim imalı gözlerle bakarken.

    "Tamam, tamam. bıraktım" dedi kendimi kanıtlamaya çalışırcasına ellerini kaldırarak.

    Ben bu kadını , evet tam da bu kadını seviyordum. En içten asla ulaşamayacağınız yerimden, delicesine, kör olmuşcasına seviyordum. Kaybettiğim kendimi ilk kez bulmuş gibi seviyordum. Ve ben çok şanslıydım. Çünkü "kadınım" dediğim  insan da en az benim onu sevdiğim kadar seviyordu beni.  Bu iğrenç dünyada onunla yaşamaya razıyken onsuz buradan gitmek kulağa çok saçma geliyordu. Yok oluşumuz bile aynı anda olmalıydı. Çünkü AŞK tam da buydu.

     "Emir beni duyuyorsun değil mi sevgilim" diye elini iki yana sallayan Melek (kadınım) düşüncelerimi tam bitmesi gerektiği yerde bölmüştü. 

     "Sadece seni çok seviyorum bunu unutma miniğim" deyip ellerimle yanaklarını kapatırcasına alnından öptüm.

     "Seni çok seviyorum ama biraz daha bu şekilde oyalanırsak çekim yine iptal olacak." (Melek)

ANGELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin