EMİR'İN GÖZÜNDEN
NOT>>>> Yeni bir bölümle karşınızdayım canlar. Umarım bölümü beğenirsiniz. Çok heyecanlı yeni bir bölüm daha sizleri bekliyor. Bir sonraki bölüm hakkında düşüncelerinizi ve tahminlerinizi paylaşmayı unutmayınız. Multi deki şarkıyla (Keti=Gülmüyor yüzüm ) beraber bölüm daha güzel oluyor keyifli dinlemeler ve okumalar. Voteleri unutmayalım kuzular *-*
Salona gittiğimde Melek sırtında havluyla pencereden bakıyordu. O benim kadar ıslanmamıştı, yine de hasta olmasın diye yatak odama gidip elime beyaz bir V yaka tişört ve bir pijama aldım.
"Bunları giymelisin, üstündeki ıslak kıyafetlerinle hasta olmanı istemiyorum Angel."
Hiçbir şey dememişti. Hala az önceki gibi pencereden bakıyordu. Hızlı adımlarla buzdolabından nutella kavanozunu alıp Melek'in yanına gittim. Sağ elimdeki nutellayı kaldırarak;
"Giy yoksa hepsini ben yerim" deyince Melek bana bakıp gülümsedi. O güldüğünde benim küçücük dünyam kat ve kat büyüyordu. O gülünce kendimden geçiyordum. Melek bir gülüyor; tamam diyorum hayat bitti hadi kapatıp gidelim.
Melek koltuğun kenarında giyinmeyi bekleyen kıyafetlerimi alıp odama gitti.
"Siktir , odayı ne hale getirmiştim" diye söylenmeye başladım. Ben söylenirken Melek odadan seslendi:
"Emir bu odayı bu hale getirmek için çok mu uğraştın ?"
"Ee... sen odayı boş ver, bir kadın tutup hallederim ben."
"Peki o zaman" deyince Melek, odanın kapısının açıldığını duydum. Arkamı döndüğümde tatlı bir cadı gördüğümü söyleyebilirdim. Bol tişört ve pijamalarım ona o kadar çok yakışmıştı ki, tıpkı annesinin kıyafetlerini deneyen küçük kız çocukları gibi duruyordu.
"Biraz büyük sanki" dedi tişörtün kenarlarından tutup iki tarafa çekerken.
"Yani, ama diyebilirim bu pijamalar bana bile böylesine yakışmıyordu Angel."
"Ciddi misin sen yoksa alay mı ediyorsun ?"
"Alay eden biri bu şekilde bakmaz."
"Yaaa! Nasıl bakarmış canım ?"
Yine canım demişti. Can Yücel'in dediği gibi "Sen oradan bir canım dersin; benim kalbim kaburgamın altına sığmaz burada." Ne de doğru söylemişti. Aşk buydu demek. Böyle hissetmek, delicesine istemek, kimseyle paylaşamamak...
"Hı ?" Diye sorarken yüzüme eğilip baktı.
"Bilmem" diyebildim sadece. Dört beş ay önceki Emir'den eser yoktu. Biri gelip şuan böyle biri olacağımı söylese dalga geçtiğini sanıp güler geçerdim.
"Samet'e ne oldu Emir? Yani o olaydan sonra ne kitap evine geldi ne de arayıp sordu."
"Hiç bilmiyorum Angel. Bütün bu olanlara rağmen Seda'yı bile arayıp sordum. Ama onun dahi haberi yok nerede olduğundan."
"İlk kez Samet'ten korkuyorum. Stüdyodan o son çıkışında deli gibi bakmıştı bana." (Melek)
"Ben olduğum sürece saçının tek bir teline bile zarar gelmeyeceğine emin olabilirsin."
"Buna adımın Melek olduğu kadar eminim."(Melek)
"O zaman güneş batıp karanlık yüzünü gösterdiğine göre bir akşam yemeği iyi olur, ha ne dersin? "
"Aç olan karnıma çok iyi olur derim" dedi elini karnına koyarken.
"Ne zaman doymuştun ki ?" Dediğimi duyduğu an yine karnımı çimzirdi.
"Alıştın bakıyorum bu çimzirmeye."
"Tabi alıştım." (Melek)
"Bir elleme çabaları falan. Yakışıyor mu hiç senin gibi güzel bir kıza"
"Emir! Bir daha yapmamı istemiyorsan bence sus." (Melek)
"Tamam tamam kızma kuzum."
Bir yarım saat geçtikten sonra çalan zille kapıyı açtım. Burnuma gelen eşsiz ve benzersiz yemek kokularıyla kapıdaki adama hızlıca parasını verip gönderdim. İstanbul'un bitmek bilmeyen trafiği karşısında yemeğimizi yedik. Ben daha çok Melek'i izledim diyebilirdim. Zaten yemek boyunca hapşırıp durdum. Bulaşıkları da makinaya beraber dizdikten sonra televizyonun karşısına geçip oturduk. Melek'in kolu koluma değdiğinde Melek hemen bana dönüp;
"Senin ateşin mi var, çok sıcaksın Emir" dedi. Gözleriyle bir şeyler anlatmaya çalışırcasına bakıyordu yüzüme.
"İyi misin ?" diyerek dudağını alnıma değdirdi.
"Emir yanıyorsun, çok fazla ateşin var."(Melek)
"Ne demek istiyorsun Angel" diyerek ibne ibne yüzüne bakıp gülmeye çalıştım.
"Bu halinde bile böyleysen Emir" diye söylene söylene mutfağa geçti. Her hareketine kadar izliyordum onu. Çekmeceleri, dolapları karıştırışını, elindeki bezi ıslatıp, derecenin yerini sormadan nasıl her yerde onu aradığını.... her şeyini izliyordum.
"Dereceyi arıyorsan ketılın yanındaki tabağın içinde" dedim yattığım yerden.
"Nereden bildin ?" Dedi tek kaşı havada şaşırmaya devam ederken.
"Neler bildiğimi bir bilsen bunları dinlemezdin."
"Yok canım, sende kalsın" dedi. Elindeki soğuk bezi alnıma koyup sol kolumu kaldırmaya çalıştı.
"Bir kol bu kadar ağır olmamalı" deyince zor da olsa kahkaha attım. Kolumu sıktığımın farkında bile değildi.
"Bak kolunu kaldır yoksa o koca popona koymak zorunda kalırım." (Melek)
"Hey, ben bebek değilim" diye çıkışınca kolumu kaldırıp dereceyi sıkıştırdım. {Bebeklerin ateşi yüksek olunca popolarına derece sıkıştırılabiliniyormuş, o yüzden böyle yazdım. :) }
Gerçekten de ateşim çok yüksekti. Dereceyi koyduktan on beş saniye sonra ses çıkarınca Melek hemen koltuk altımdaki dereceyi eline aldı.
"Otuz sekiz derece ateş mi ? o.O " (Melek)
"Emir ne yapacağım ya havaleye dönüşürse? İlaç falan bulmam lazım. Beni burada bekle ve ben gelene kadar yerinden kalkma" deyip beni avuçlarımdan öptü.
Hızlıca evden çıktı ama farkında değildi ki üstünde benim pijamalarımın olduğundan. Yarım saate yakın zaman geçmişti ki zil çaldı. Anahtar almamış mıydı çıkarken? Yavaş adımlarla sessiz evin koridorunda kapıya doğru yürürken kendimi biraz olsun daha iyi hissediyordum. Melek'in geldiğini düşündüğümden kapı deliğinden bakmadan direk kapıyı açtım. Gelen Seda'ydı.
"Niye geldin? "
"Seni merak ettim, iyi misin ?" (Seda)
"İyiyim Seda git !"
Sesinden sarhoş olduğu çok belliydi. Ne desem anlamayacaktı. Anlamayacağı gibi gitmeyecekti. Elleriyle yüzümü okşamaya başlayınca güçlükle ittim Seda''yı.
"Emir yeter artık ben kimse için bu hallere gelmedim, kimseyi böyle sevmedim anla artık ne olur."
"Seda sana en başından beri aramızda abi-kardeş ilişkisinden başka bir ilişkinin olmayacağını söy......."
Lafımı bitirmeme izin vermemişti ki bir anda dudaklarını dudaklarımda hissettim. İğrenç bir şekilde içki tadı vardı. Ne yaptığını sanıyordu bu? Daha kendimi Seda'dan çekemeden Melek'in merdivenlerden çıkarken söylendiğini duydum.
"Geldim Emir geldim. Ne olur yerinden kalkmamış ol ne o..." diye cümlenin cümlenin sonuna gelirken kafasını kaldırıp, kapının önünde Seda ile öpüşen beni görmüş olmalı ki buruk bir sesle;
"Emir.." dedi. Anında Seda'yı kenara itip Melek'e döndüm.
"Bak gerçekten sandığın gibi değil, o... o sarhoştu ve ne yaptığını bilmiyordu" deyip yanına giderken elindeki ilaç poşetini yere düşürdü. Arkadan Seda seslendi ama ona dönüp "kapa çeneni Seda yoksa ben kapatmak zorunda kalacağım" dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANGEL
Novela JuvenilSıkı sıkıya sarılmanız gereken insanlar var. Ölüm var, yanlızlık var.. Onların kapısını çalan ölüm bir pişmanlık hikayesine dönüşüyor. Zamanınız varken ders çıkaracağınız bir kurgu. Keyifli okumalar. Ölüm var,sarılın. ❤