3.Bölüm- Melodi

166 12 2
                                    

         Sabahın körü denebilecek bir saatte uyandım. Gökyüzü sis bulutlarıyla kaplıydı. Penceremi kapatıp, çalışma masamın üzerinde duran açılmış bir paket bitter çikolatadan bir bar koparıp ağzıma attım. Dişlerimle onu ezerken aynanın karşısına geçip saçlarımı düzelttim. 

     Aynaya bakmak beni her zaman mutlu etmişti. Orada herkesin bana uygun gördüğü kavramlar dışında kendim için yeni tümceler türetebiliyordum. Hey yakışıklı! veya Selam şeker çocuk! gibi şeyler değildi tabii ki. 

       Soğuk suyu yüzüme çarpıp derin bir nefes aldıktan sonra odama geri dönüp üzerimi değiştirdim. Yeşil beyaz çizgili Lacoste kazağımı ve siyaha dönük kot pantolonumu giyindim. Anahtarımı cebime atıp okula gitmek üzere yola koyuldum. 

       Üniversite binasıyla evimin yürüme mesafesi yaklaşık 13-14 dakika arasıydı. Bu boşluğuda kulaklıklarımı takıp kendimi müzik ziyafetine boğmakla tamamlardım.

       Müziği karışık sıralamaya aldıktan sonra ilk gelecek şarkıyı beklemeye başladım. Birden en sevdiğim şarkı olan Hoobastank- The Reason denk geldi. Beynimde dün akşam Nil'in söylediği sözler dolanmaya başladı.

    I'm not a perfect person 

ben mükemmel bir insan değilim 

There's many things I wish I didn't do 

keşke yapmasaydım dediğim bir sürü şey var 

       Bir anda aklıma gelişiyle tüylerim ürpermişti. Hızla şarkıyı değiştim. Şizofreni hastalığı beni dün gece ki hale soktuğuna göre hastalığım hızla ilerliyordu. Ya da işin aslı başka bir şeydi.

       Sokağın köşesini döndüğümde durağın önünde telefonunu kurcalayan uzun boylu arkadaşım Behlül'le karşılaştık. 

      "Selam." dedi sırıtarak.

      "Selam." diye yanıtladım bende.

Beraber yürümeye başladık. 

       "Sınavda kopya verirsin dimi kanka?"

Şaşkınlıkla ona baktım. Sınav olduğundan haberim bile yoktu.

       "Sınav mı?" diye sordum.

Bir anda kaygı dolu bir suratla başıyla onayladı.

       "Ekonomi dersinden. Sakın unuttum falan deme. Sınıf hayal kırıklığına uğrar."

   Kahkaha attım.  "Herkes bana güvenerek mi çalışmadı yine yani."

     Yeniden başını salladı. "Ee inek olmanın dezavantajları birader."

Omuz silktim ve adımlarımız sürerken okul bahçesinden içeri girdik.

       Demir kapının ötesinde duran yan sınıftan tatlı bir kız bana selam verdi ve bizimle yürümeye başladı. Behlül şaşkın şaşkın bakışlar atarken onun haline kıkırdadım. 

      "Günaydın." dedim kıza siyah saçlarını örmüş ve sol omzuna atmıştı.

      "Naber?" diye sordu cüssesiyle alakalı olmayan kalın bir sesle. Siyah mat ojeli parmaklarını kulaklarının ardından çıkan bir tutam saçına dolamıştı.

       "İyiyim senden?"

Güldü, "Bende iyidir." dedi erkeksi bir tavırla. Nedense hoş duruyordu. Okul binasının içine girdiğimizde Behlül spor salonuna yürüdü. Beraber merdivenlerden çıkmaya başladık. Sınıflarımız farklı olduğu için yönlerimiz biraz değişti.

       "Belki sonra kafeteryada görüşürüz." dedi kapının önünde. Bende ona gülümseyerek yanıt verdim.

                                                                               ♥ ♥ ♥

Öğleden sonra sınav bitmişti ve herkesin kötü geçmişti. Bende bir şeyler içmek üzere kafeteryaya indim. Orada sözleştiğimiz gibi oturmuş beni bekliyordu. Hâlâ ismini bilmiyordum. Birden başıma şiddetli bir ağrı giriverdi.       Masasına doğru yürüdüğümde hemen yanındaki iskemleyi oynatarak boş olduğunu işaret etti. Gidip yanına oturdum. Gözleri kızarmış ve makyajı silinmişti. Birkaç dakika önce hüngür hüngür ağlamış gibi bir hâli vardı.

        "Merhaba." dedi kısa bir şekilde. 

Gülümsedim, "Selam, iyi misin?" dedim dudaklarımı büzerek.

         "Boş ver."

Omuz silktim. "Peki ala."

Birden sırıtır gibi oldu, "Öküzsün."

           "İsmin ne senin?"

           "Melodi."

Başımı salladım, "Ben de Deniz."

          "Kremalı kahve içer misin?"

Umursamaz bir el işareti yaptım, "Neyin var dökül bakalım."

    Birden saçlarıyla oynamaya başladı ve dudağını büktü. Gözpınarları ıslanmaya başladı.

          "Arkadaşım komada. Yaklaşık üç gündür hiçbir yaşamsal faaliyet göstermiyor."

    Gerçekten içime bir hüzün çöktüğünü hissettim.

           "Üzüldüm. Ama her şeyin yoluna gireceğine inan."

           "Peri masallarına en son dört yıl önce babamı kaybetmeden de inanırdım."

Dışarıdan hiçte böyle bir hayata sahip biri gibi durmuyordu. Sanki sen çok farklısında.

           "Masalın ana karakterlerini öldürsen bile o masal diğer karakterlerle devam eder."

        Bir anda saçıyla oynadığı elini masaya bıraktı. İçli bir soluk aldı.

         "Biliyor musun?" dedi. "Hiçte söyledikleri gibi tuhaf biri değilsin."

      Gözlerimi kocaman açtım. Başımın ağrısı şiddetlenmeye ve etraftaki görüntü şeffafımsı olmaya başladı. Yutkundum.

         "Ne demek istiyorsun?" dedim en sonunda kelimeleri zar zor bir araya getirerek.

         "Arkadaşım komada." diye  mırıldandı yeniden. "Canım yanıyor."

Hayat ÇizgisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin