Annem ve babam içmekten gözleri yuvalarında duramayan bir ifadeyle içeri girdiler. Annem beni karşısında görünce kendini toparlamaya çalışarak yarım ağız dolusu sırıttı.
"Ah..Biz uyudun sanmıştık..."
Başımı salladım, "Arkadaşım buradaydı. Yeni yolcu ettim."
Babamla beraber şaşkın bir ifadeyle bana doğru baktılar.Sonra birbirlerine bakıp gözlerini kocaman açtılar. İşte yine başlıyoruz.
"Kimmiş bu arkadaş?" diye sordu babam ceketini askılığa asarken.
Derin bir soluk alıp aklıma gelen ilk ismi söyledim, "Melodi. Yanında kedisinide getirmişti ve hayvancağız yabancıladı tabii. Koltuklara biraz zarar verdi."
Annem parmaklarını şakaklarına bastırarak, "Tatlım senin Melodi isminde bir arkadaşın yok." diye mırıldandı. Ah harika anne .Oğlun bir şizofren.
"Hayır var. Hatta onu sizinle de tanıştırabilirim."
Babam elini ağzına kapayarak esnedi, "Gerek yok Denizcim hadi artık uyuyalım olmaz mı?"
Başımı sallayıp odama yürümeye başladığımda annemde kanepelere doğru gidip neler olup bittiğini anlamaya çalışmaya başladı. Koridordan odama doğru yürürken bir an için Nil'in odamda olmasını diledim. Odamın kapısı yarı açık haldeydi. İçeri girdiğimde tamda pencerenin önünde silueti durmuştu. Bir anda heyecanla soluklarımı bastırmaya çalıştım ve odanın kapısını kapattım.
"Her şey yolunda mı?" diye sordu pencerenin önünden tek bir adım atmadan. Birkaç dakika içinde saçlarını örmüştü. Sağ omzuna attığı örüğü onu çok çekici göstermişti.
"Evet. Sayende." diye mırıldandım.
"Sayemde." diye yineledi sırıtarak. Seni çokbilmiş sevimli ukala.
Bir of çekerek kendimi yatağıma attım. O da usulca iskemleme oturdu. Kollarımı başımın altına sabitleyip tavana bakmaya başladım.
"Bir daha asla televizyonu açmayacağım." dedim icat edilmiş en zararlı şeymiş gibi.
Omuz silkti, "Sen bilirsin. İzlemek zorunda değilsin."
Ona doğru döndüm, "Orada televizyonun içindeki adamlar benimle konuşuyordu. Bu seni korkutmadı mı? Neden hala buradasın?" dedim meraklı bir ses tonuyla.
Suratını buruşturdu, pürüzsüz yüzü keskin hatlar kazanmıştı.
"Bak şunu söylemeliyim ki ben..." diye başladı dudaklarını ıslatarak uzun bir cümle kuracakmış gibi. Ama vazgeçti ve yalnızca gözlerini devirdi, "Neyse boş ver."
Olduğum yerde doğruldum ve aynı tonla bir başka soru sordum, "Kimsin sen? Anlat bana."
Birkaç saniye gözleriyle suratımı süzdükten sonra, "Bilmiyorum." diye mırıldandı.
"Kendime geldiğimde, varlığımı hissetmeye başladığımda buradaydım. Bildiğim bir adres yok."
İç geçirdim. Dalga mı geçiyorsun sen?
"Şimdi kalkıp ben uzaylıyım demeyeceksin herhalde." dedim şakayla karışık bir sesle.
Yutkundu, "Uzaylı değil tabi ama... Senin gibiyim işte."
Güldüm, "Peki peki. Bildiğin hiçbir adres yoksa buradan çıkıp nereye gidiyorsun?"
Sanki beklediği bir soruymuş gibi hemen cevap verdi, "Uyumaya. Sürekli uyurum ben. Özellikle bu hafta çok uyudum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayat Çizgisi
Paranormalİnsanlar neden hep pahalı şeyleri elde etme yarışındalar? Neden sürekli birbirlerine bir etiket yapıştırma gereksinimi hissediyorlar? Bu kitapta herkes kendinden bir şey bulacak. Size yapıştırılan etiketi sökmenin zamanı geldi! Belkide onlar yanılıy...