Düzenlendi~27.06.2019
İyi okumalar...
***
Güneş usul usul Mardin'i aydınlatırken bir çok kişi uykudaydı. Bazıları hariç. Berfin bahçe kapısını açıp son kez arkasında duran, doğup büyüdüğü konağa bakarken sızlayan burnunu çekip gözlerini sildi. Üst katta açılan kapı ile kenara saklandı. Mirza abisi her gün bu saatte kalkar kahve içerdi. Mutfağa giren abisinin arkasından son kez bakıp fısıldadı
"Seni çok seviyorum abi, özür dilerim, affet beni."
Mirza hissettiği ürperti ile arkasına baktı ama kimse yoktu. Fazla irdelemeden kahvesini yapmaya başladı.***
Genç kadın içinde ki huzursuzluk ile gözlerini yeni güne açmıştı. Doğrulup etrafa baktı. Odasındaydı. Kalkıp giyindi ve elini yüzünü yıkayıp odadan çıktı. Bu gün konak her zaman ki halinden biraz daha sessizdi çünkü yeğenleri evde yoktu.
Daha 7 yaşındaydı bu konağa geldiğinde. Anne ve babasını konaklarında çıkan yangında kaybetmişti ve amcası Mahmut Ağa'nın yanına yerleşmişti. Amcası o kadar iyi biriydi ki ona kendi evlatlarından iyi bakıyordu, keza yengesi Asiye Hanım da öyle. Çünkü kızları yoktu ve kız çocuğu hasretini yeğeninde gidermişti Mahmut Ağa ve karısı. Hep derdi yeğenine, "Sen gelince bizim çocukların kazma olduğunu anladım. Sen ise naif bir çiçek gibisin kızım."
Mutfakta yardımcılara yardım ederken yengesinin hıçkırıkları ile hızla dışarı çıktı.
Yengesi merdivenlerde oturmuş elindeki telefona bakarken ağlıyordu.
"Yenge? Niye ağlıyorsun?"
"Ah yavrum benim, nasıl kıyılır ki sana?"
"Yenge ne oluyor Allah aşkına, ne diyorsun?""Baran -"
"Ne olmuş Baran... abime?"Amcasının üç oğlu vardı, Yusuf, Mirhan ve Baran. Abi demek bir tek kişi de zordu. Baran da. Küçükken oyunlar oynarken Baran hep onun oyunlarını bozardı. Zeynep ağlayınca da gelir onu teselli ederdi. Çocukça hisler onu şimdiye kadar bırakmamış ve artık çocukça değil gibi görünüyordu.
"Kız kaçırmış!"
"Ne?"
"Bu sabah erkenden Şadoğlu Konağından kaçırmış kızı. Amcanlar sabah fark etti de çıktılar ama onlar bulamadan kızın abisi bulmuş. Şimdi de karar verilmiş. Ah oğlum, yaktın kendini de bizi de, ne diye yaparsın bunu?"
Titreyen elleri ve dolan gözlerini saklama çabasına girmeden bulunduğu yere çöktü.Mardin de doğup büyümesi ve ağa yeğeni olması sebebiyle töreleri bilirdi. Bu tip durumlarda kaçıran adamın, kardeşi veya ablası, kaçırdığı kızın abisi veya kardeşine verilir, berdel yapılırdı. Bir tür anlaşma gibi. Ama sorun şu ki Baran'ın kız kardeşi yoktu. İşte o zaman ölüm... Her iki genç de kızın abisi tarafından öldürülürdü.
Baran'ın ölme düşüncesi karnına yumruk yemiş gibi hissetmesini sağlarken aklına hiç başka birini sevdiği düşüncesi gelmemişti bile.
"Şimdi ne olacak yenge?" Asiye Hanım karşısındaki gözü yaşlı kıza bakıp gözlerini yumdu ve kızı göğsüne çekti. Bu haberi ona nasıl verecekti ki?
"Şunu bil ki amcan istememiş kızım, yemin ederim amcan Baran'dan bile vazgeçmiş, ama hüküm verilmiş kuzum. Engel olamamış amcan."
"Yenge korkutma beni lütfen."
"Berdel istediler."
"Ne? Senin kızın yok ki yenge, bu ne demek oluyor?"
"Senden haberdarlar kızım, seni istemişler."Duydukları boğazında bir düğüm oluştururken başını elleri arasına aldı. Nasıl bir girdaptı bu böyle.
Kabul etmeme gibi bir şansları var mıydı? Eğer kabul etmezse her ikisi de ölürdü ve aşiretler arası kan davasına dönerdi bu. Belki bundan sonra kaç masumun daha canı yanar, kanı dökülürdü. Omzuna yüklenen yükün ağırlığı altında neredeyse ezilecekti genç kız. Tanımadığı biriyle bir evlilik ve ömür boyu sürecek olan. Bilirdi çünkü buralarda boşanma yoktu. Bir genç kız gelinlikle girdiği evden ancka kefeni ile çıkardı.
İdrak ettikleri ile sarsak adımlarla odasına çıkarken gözyaşları hız kazanmış hıçkırıkları birbirini takip ediyordu. Pencere kenarına gelince aşağıda ağlayan yengesine baktı,
Boğazından kaçan hıçkırık ile kapının açılması eş zamanlı olmuştu.
Önde amcası arkada abileri konağa girerken hepsi birer pimi çekilmiş bomba gibiydi.En arkada da Baran. Yüzünde morluklar vardı.
Ayşe, yani Yusuf'un karısı annesinde olduğu için henüz gelmemişti. Mirhan yukarı doğru bakıp genç kızı görünce başını olumsuzca sağa sola sallayıp başını yere eğdi. Amcası da kıza bakıp başını aşağı gel manasına salladı. İçini çekerek pencereden uzaklaştı.
Aşağı indiğinde amcası sinirli bakışlarını Baran'dan çekip şefkatli gözlerle Zeynep'e bakıp konuşmaya başladı
"Prensesim , emanetim affet bizi ama elimizden bir şey gelmiyor anlıyorsun değil mi beni kızım?" Buruk bir tebessüm ile başını sallayıp göz ucuyla Baran'a baktı, yere bakıyordu belli ki bazılarının hayatını kararttığı için üzgündü ama o kimseyi düşünmediyse Zeynep'in de onu düşünmesine gerek yoktu.
"Anlıyorum amcacım senin üzülmene gerek yok sebep olanlar üzülsün."
Amcası gözünü kapatıp başını salladı
"Bu akşam istemeye geliyorlar. Mirza ağa hemen olsun istedi."Bu kadar çabuk mu? Diye düşündü. Mirza Ağa bu kadar çabuk mu istemişti?
Boğazında düğümlenen yumruyu yutkunup
"Tamam o zaman ben hazırlanayım " diyip Yusuf abisine döndü."Abi Ayşe yenge ne zaman geliyor ?"
"Aradım güzellik kardeşi Ömer getiriyor yolda." Başını sallarken ona dolu gözlerle bakan Mirhan abisine gülümsedi.Gözyaşlarını içine akıtıp usulca oradan uzaklaşıp odasına doğru yol aldı. Daha merdivenin ortasında iken Mirhan abisinin bağıntısını ve kırılma sesleri duydu.
"Allah belanı versin Baran ! O kız şimdi ne halde haberin varmı lan?! Zeynep'in bu hale gelmesine sebep oldun şimdi mutlu musun he? Söyle mutlu musun ?" Daha fazlasına dayanamadı genç kız, hemen odasına koşup kendisini banyoya attı. Aradan geçen zamandan sonra kapı tıkladıktan sonra yavaşça açıldı. Ablası gibi gördüğü Ayşe yengesiydi gelen
"Zeynep, hadi kalk bir şeyler ye, seni hazırlayalım saat 3 daha yapacağımız çok iş var zaten 6,7 gibi gelirler." Başını salladı ve yemeğini yiyip ayağa kalktı. Yengesin onu hazırlamasına izin verirken bomboş bakışlarla karşıya bakıyordu, birden kendisine sarılan genç kadın ile gözyaşları bunu bekliyormuşcasına aktı.Yaklaşık bir saat sonra hazırdı genç kız.
Zümrüt yeşili yarım kol dizlerinin üstünde biten bir elbise ile çok güzel olmuştu, iri dalgalar halinde omuzlarına dökülen kahverengi saçları ve çikolata rengi gözleri beyaz teniyle mükemmel bir uyum içindeydi.
Yengesi kapıyı açıp çıktı ardından da genç kız. Aşağı indiğinde direkt olarak mutfağa gidip su içti, boğazı kurumuştu. Yusuf abisinin 6 yaşındaki oğlu Mete Han yanına gelip
"Hala, dedem dedi ki içeri gelsin misafir geliyormuş." dedi.Mete'nin yanına gidip diz çöktü ve ona sarılıp yanağını öptü. Çocukları çok seviyordu, geri çekildiğinde yanağını siliyordu çünkü Mete Han beyimiz öpülmekten hoşlanmıyordu
"Tamam paşam sen git ben geliyorum" diyip onu yolladı. Derin bir iç çekip yavaş adımlarla, göreceği şeyden korkarak bahçeye çıktı ve çıkar çıkmaz kapı çaldı.Amcasına baktığında onlar da kapının yanına geliyordu yavaşça kapıyı sonuna kadar açtı .
İlk gördüğü kara gözler oldu, sinirle parlayan kara gözler...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERDEL (Tamamlandı)
Ficción GeneralTek bir gece, sadece bir gecede tüm hayatınızın değiştiği oldu mu? Ya da tüm hayallerinizin yıkılıp mutsuzluğa sürüklendiğiniz? Sabah olduğunda artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını bildiğiniz oldu mu? O'nun oldu. Zeynep Hanoğlu. Farklı duygu...