"Bir zamanlar
Sürü halinde yaşayan,
Serçeler varmış.
Bu serçeler bir kış
Göç etmeye karar vermiş.
Normalde bunu hiç yapmazlarmış,
Çünkü onlar tıpkı penguenler gibi,
Birbirlerine sokularak ısınırlarmış.
Sevgileri, onları sıcak tutarmış.
Bu kış bunu yapamayacaklarını anladıklarında,
Güneye doğru yola koyulmuşlar.
Derken küçük serçelerden birisi;
Bir evin tellerine takılmış.
Sürü, onu fark etmemiş.
Uçup gitmişler.
Ev sahibi kuşu görmüş.
Tellerin arasından çekip çıkarmış,
Küçük serçeyi avuçlarına almış.
Adamın elleri sıcacıkmış.
Serçenin küçük kalbi öyle bir atıyormuş ki, adamın elleri arasında,
Adam bile hissedebiliyormuş.
Serçe çok korkmuş,
Ne hissettiğini bilmiyormuş çünkü.
Uçup gitmek istemiş,
Gidememiş.
Kanatları kırılmış çünkü,
Ama adam onu avuçlarına aldığında,
Kalbinin de kırıldığını hissetmiş.
Adam bir süre sonra serçeyi yere bırakmış.
Sürüsünün göç ettiğini bilmiyormuş.
Nasıl olsa yaşar, diye düşünmüş.
Serçenin onun ellerinin sıcaklığına muhtaç kalacağını bilmiyormuş.
Zaten adam kedileri severmiş, bir kedisi varmış.
İstese de onu alamazmış.
Serçe de istese bile bir kedi olmazmış.
Ama kedileri bilirsin,"
Saçlarının kıvırcıkları ile oynadım.
Karakterlerimi yerlerine oturtup oturtamadığını merak ediyordum.
Kıskançlıktan söyleyeceğim şeylere ne tepki vereceğini merak ediyordum.
"Sürekli dışarıda sürterler."
Gözlerini açıp kaşlarını çattın.
Güzelliğin bende sonsuza dek ağlama isteği uyandırıyordu.
"O sıralar da evde değilmiş.
Serçe aylar boyunca pencerenin önünden adamı ve kedisini izlemiş.
Kedi yumuşacıkmış,
Sevencenmiş.
Kedi yine dışarıya çıkmış.
Mart ayı gelmiş."
Ashton kıkırdadı.
Gamzelerini öpmek istedim.
"Adam pencereyi açmış.
Serçe kısa bir süreliğine içeriye girmiş.
Kedi geri gelince,
Serçeyi yemiş.
Son."
"Tanrı aşkına!" dedin gülerek,
Benim yanımda ilk defa gülüyordun.
"Sen berbat bir hikaye anlatıcısısın."
Omuz silktim.
"Bir elmayı ısırmadan, onun kurtlu olup olmadığını anlayamazsın."
Bir sürü kurgum var ama uyduruk bir masal yazamadım,,,
GÖRÜŞLERİNİZİ BELİRTİN LÜTFENNN