Kucağımdan kalktın,
Masamın üzerindeki tarçınlı kurabiyelere dadandın.
Belki de ilk defa seni ondan uzak görüyordum.
"Çikolatalı bu, değil mi?"
Başımı aşağı-yukarı salladım.
"Neden beni böylesine inceliyorsun?"
Yataktan kalkıp yanına gittiğimde parmaklarım doğruca çeneni buldu.
Kaskatı kesilmiştin.
"Kurabiye." dedim.
"Uh, ben.. Teşekkür ederim."
Omuz silktim.
Bütün bir kurabiyeyi ağzına teptin.
Onun değilken ne güzeldin öyle,
Gözlüklerin, çocuksu hallerin.
İnsanın içinden sarıp sarmalamak geliyordu seni,
Dokunuşlarımdan bu kadar rahatsız olduğunu bilmesem, yapardım da.
Cennet birkaç adım uzağımda gibiydi,
Yaklaştıkça, yanıyordum.
"Pekii," dedin kurabiyeyi yutmaya çalışırken,
"Masalın devamında ne oluyor."
"Kedi kuşu yedi işte, son. Bitti."
"Ama kediye ve adama ne oluyor, kuş öldükten sonra ne yapıyorlar.
Onların hayatı ana karakter öldü diye sonra ermiyor herhalde."
"Meraklı bir dinleyicisin Irwin, o halde devam ediyorum;
Adam kedisinin kuşu yediğini görmüş, ama bir şey dememiş. Doğanın kanunuymuş bu;
Güçlü olan küçükleri ezermiş.
Kedisini sevmeye devam etmiş.
Kedinin birkaç ay sonra yavruları olmuş.
Her ne kadar kedisinin başka kedilerle dolaşmasını istemese de
Adam onları sevecenlikle karşılamak zorunda kalmış.
Ve yaşlı, huysuz herifin teki olmuş.
Çocukların bahçesine attığı topları kesiyormuş.
Bir gün adam ölmüş,
Cesedini de kedileri yemiş.
Son."
Tepkisini ölçmek için ona baktım.
Kurabiye tabağının dibindeki kırıntıları parmağı ile almaya çalışıyordu.
"Bu nasıldı?"
"İlk sonu daha çok sevmiştim."
Güldü,
Ciddi bir bakış attım.
"Neden buradasın Ashton?
Neden ben?"
İlk bölümlere oranla betimlemelerim azaldı sanki, ne düşünüyorsunuz?
Bu arada kurgum klişe olmasına rağmen destek olduğunuz için çok teşekkür ederimm
Bir de çok özendim öteki bölümün sonuna playlist ekleyeyim mi, ne dersiniz?