Mirror | Fourteen

661 105 65
                                        


"Çok üzgünüm Sydney."

"Olma," diye mırıldandım yavaşça.


Bir anlamı yoktu benim için üzülmenin. 

Bu sadece beni daha fazla üzerdi. 


Koyalım kafalarımızı uyuyalım derdim,

Ama bu gece çok yoğundu duyguların, 

Uyuyamazdın sen.


"Benimle gel," dedim,

"Sana bir şey göstereceğim." 


Kolundan tutup penceremin önüne sürükledim seni. 

Ardından penceremi yukarıya doğru kaydırıp dışarıyı işaret ettim.


Sen şaşkın şaşkın dışarıya bakmak ile yetinirken yatağımın altından kısa bir süre önce aldığım şarap şişesini çıkardım, 

Pencereden çıkıp çatıya tırmandım.

"Gelmeyi düşünmüyor musun?" 


Pencereden kafanı çıkardın.

"Beni öldürmeye çalıştığını düşünüyorum bazen." 


En sonunda çatıda yanımdaki yerini aldığında gülümsedim.

Kenardaki battaniyelerden birisini uzattım ve şarap şişesini açtım ve uzattım.


Birkaç yudum alıp gök yüzünü izledin.

Tıpkı on beşimizdeki gibi, tıpkı on ikimizdeki gibi.


Herkes tarafından tanınıyordun

Ama kimse tarafından gerçekten bilinmiyordun.


Herkes sende olmanı bekledikleri kişiyi görüyordu.


Alex en yakın arkadaşını, Anne babasından sonra ailesinin sorunlarını sırtlanan genci, öğretmenler başarılı bir öğrenciyi, kızlar ise dünyanın en güzel gülüşüne sahip çekici bir oğlanı, beyaz atlı prenslerini.


Onu olduğu gibi gören tek bendim.

Ashton en basitinden bir insandı.

Giydiği siyah kotlar, gömlekler veya tişörtler, güzel sesi, saçları bunu değiştirmiyordu.

O sadece kalbi fazlası ile kırık, hassas bir çocuktu.

Aşıktı ve çoğumuz gibi problemli bir ailesi vardı.


Birde, çok güzeldi.


Şişeyi bana uzattığında onu dudaklarımla buluşturdum.

Ilık ılık boğazımdan kayıp giden sıvı, damarlarıma hayatı aşıladı.

Tıpkı seni her izlediğimde olduğu gibi. 


Sen gökyüzüne bakarken seni izlemeye devam ettim, 

Şişeyi yine sana uzattım 

Ardından telefonumu çıkartıp Sinatra'nın şarkılarından birini açtım.

Ellerimi dizlerime vurarak bir ritm tutturdum. 


"Gerçek olamayacak kadar güzelsin.

Tıpkı el değmemiş cennet gibi.

Senden gözlerimi alamıyorum.

Sana dik dik bakıyor oluşumu affet."


Üzerimde yıldızlar ışıldıyordu,

Ama hiçbiri senin kadar gözlerimi almıyordu.


Söylediğim şarkıya eşlik etmemiştin. 

Oysa ki bu şarkıyı sevdiğini biliyordum.

Her ne kadar bateri çalıyor olsan da, 

İçinde bir yerlerde haykıran caz müziğin ezgisine kendini kaptırabiliyordun.


"Belki,"  dedin gökyüzüne bakmaya devam ederken

"Farklı hayatlarda, daha şanslı olabilirdik."


"Hangi hayatlardan bahsediyorsun?

Senin bok böceği benim bok olduğum mu?"


Kahkaha attın. 

Yemin ederim ki, kulaklarımın duydukları en güzel seslerdi. 


"Belki de yanlış insanların kurbanlarıyızdır?"


Alexis'in hayatımıza hiç girmediğini düşündüm. 

Onun ilk aşkın olmadığını,

Tıpkı böyle bir yaz gecesinde birbirimizi seviyor olduğumuzu.

Tebessüm ettim.


" O halde seni sevmeme izin ver bebeğim, 

Seni sevmeme izin ver."






Kent teyk may ayzz of yuuuu @Eştın


Mirror | IrwinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin