İki gün sonra Lucy'nin evine doğru yola çıktılar. Genç kız arabanın camından dışarı bakıyordu. Ortamda gergin bir sessizlik vardı ve bu Luka'yı düşündürüyordu. Genç kızın elini tutarak sessizliği bozdu.
"Söz veriyorum kısa bir yemek olacak, seni üzmelerine izin vermem" dedi. Beth'in bir şey söylememesi onu huzursuz etti.
"Bana güveniyorsun değil mi Beth, benim için bir tek sen varsın. Kimsenin seni üzmesine izin vermeyeceğim" diyerek tekrarladı. Beth ise ceavp olarak sadece adama sarıldı. Araba büyük ve gösterişli bir evin önünde durdu. Birlikte eve doğru yürümeye başladılar. Kpıyı kahya açtı ve onları içeri aldı. Evin girişinden başlayarak gördüğü her şey fazlasıyla gösyeriş budalası bir kadın tarafından dizayn edildiği belli oluyordu. Eşyaların çoğu altın işlemelerle süslüydü. Kahya oldukça büyük bir kapıyı açtı ve onları içeriye buyur etti.
"Hoş geldiniz lütfen içeri buyrun" diyen Lucy anında Luka'nın yanında belirmiş hatta koluna girmişti. Genç adamı yanağından öptü. Bakışlarıyla adeta adamı yer gibiydi. 'Tanrım bir insan nasıl bu kadar iğrenç olabilir ki?' diye düşündü Beth. O sırada kendine uzanan eli gördü. Arthur ona elini uzatmış hoşgeldin diyordu. Genç kız istemese de uzatılan eli sıktı. Yüzünde sahte bir gülümsemeyle teşekkürlerini iletti.
"Hoşbulduk. Bu nazik davetiniz için teşekkürler."
Lucy ise sırıtarak konuşmasını sürdürdü.
"Hadi oturalım. Sakın kendinizi yabancı hissetmeyin lütfen! Kendi evinizmiş gibi rahat olun" diyerek Luka'yı ikili koltuklardan birine oturttu, kendisi de hemen yanına. Beth sinirden köpürmek üzereydi. Ama ne kadar sakin kalırsa geceyi o kadar kolay geçireceğini düşündü. Lucy eliyle işaret ederek ona tek kişilik koltuğa oturmasını söyledi. Sanki kendisi oturamazmış gibi.
Luka ve Arthur sohbete başlamıştı. Arthur'un ticari gemileri ve Luka'nın öğretmenlik yaptığı okul hakkında konuşuyorlardı.
"Bu kadar zenginken neden öğretmenlik yaptığını anlamıyorum. Sonuçta ailenin tek erkek varisisin." diye aklındaki soruyu sordu.
"Sadece mesleğimi seviyorum nedeni bu" dedi.
Bu adam Luka ile uğraşacağına karısıyla ilgilense daha iyi olur. Çünkü kadın ne kocasına ne de Beth'e aldırmadan resmen genç adama kur yapıyordu. Birden bir ses Beth'in dikkatini çekti. Ses arkasından geliyordu. Dikkatli bakınca orada bir kuş gördü
"Kuşunuz mu var?" diyerek Lucy'ye döndü. Kadın gayet kibirli bir tavırla soruyu cevapladı.
"O bir papağan canım. Afrika'ya yaptığımız bir gezideyken almıştım. Onu çok severim. Çok zekidir ayrıca ne dersen onu tekrar eder." dedi ve kuş o anda 'Aptal sarışın' diye ciyakladı. Beth önce ne dediğini tam anlamamıştı ki kuş tekrar etti.
"Aptal sarışın aptal sarışın aptal sarışın" diye üç kez daha ciyakladı.Beth'in beti benzi attı. Kuş ona aptal sarışın diyordu. Ona dediğine çok emindi çünkü sahibinden de duymuştu. Döndü ve ters ters Luka'ya bakmaya başladı. Genç adamın bakışlarından da aynı şeyi düşündüğü belli oluyordu. Lucy papağana bu cümleyi öğretmişti çünkü; onların yemeğe geleceklerini biliyordu ve Beth'in duymasını istiyordu. Genç kadın şuh bir kahkaha attı.
"Bu cümleyi nerden öğrendin Percy; seni yaramaz" diyerek gülmeye devam etti. Ancak kocası nedense bu durumdan rahatsız görünüyordu. Bir zaman sonra kahya gelip yemeğin hazır olduğunu söyledi. Lucy hemen kalkarak tekrar Luka'nın koluna yapışıp konuştu.
"Hadi yemek odasına kadar bana eşik et. Arthur sende Elizabeth'e eşlik et hayatım." dedi ve Luka'yı kolundan çekiştirmeye başladı.
Beth Arthur ile yalnız kalmıştı ve b durum onu tedirgin etti. Aklına hemen nişan günü olan tatsız anılar geldi. Arthur genç kızdaki duygu değişimini anlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞIMARIK ✔(Düzenleniyor.)
Fiction HistoriqueElizabeth partide sıkıntıdan ölüyordu. Üstüne bir de aptal adam Philip onu taciz etmeye kalkınca işler çığırından çıktı. Luka ise en yakın arkadaşının isteği üzerine geldiği partide nefes alamıyordu. Bunun için de tek kaçacağı yer balo salo...