Bölüm 13 ~ // Atılan Yüzük //

16.2K 801 31
                                    

"Artık bana neler olduğunu anlatacak mısın?" Genç kız gözlerini aralayarak annesine baktı. Dün eve ağlayarak girmş merdivenden hızla çıkarken annesine çarpmıştı. Annesi Elizabeth'in ağladığını görünce endişelenmiş ama Beth onu yalnızca sinirlerinin boulduğunu sonra konuşmak istediğini söyleyip başından savmıştı. Görünen o ki fazla ikna edici bir konuşma olmadığından annesi sabahhın neredeyse ilk ışıklarıyla başında bitmişti. "Anne dün söyledim ya önemli bir şey yok sadece biraz morelim bozuk. Son zamanlarda hayatım hızla değişti. Bİraz bunaldım hepsi bu." Annesi inanmadığını belli eden bakışlarla onu süzüyordu. "Bak canım unuttuysan hatırlatayım, ben annenim ve seni en iyi tanıyan insanların başında gelirim o kadar ki senin kolay kolay ağlamayacağını da gayet iyi bilirim.. Küçükken bile canın çok acımadıkça ağlamazdın." Yatağın kenarına oturdu. Kızının saçını okşamaya başladı. Beth yine ağlayacağını anlayınca göz yaşlarını tutmak için ellerini yumruk yapıp sıkmaya başladı. "Hadi kızım bana canını bu kadar neyin acıttığını anlat ki bir çare bulalım." Ama Beth'den tek kelime bile duymadı. Onu konuşturamayacağı ortadaydı. Galiba bu iş Melinda'ya kalmıştı. Hemen onu çağırması için haber gönderse iyi olurdu. "Pekala konuşmak istemiyorsan sen bilirsin. Seni daha fazla yormayacağım. Sen biraz uyu iyi geleceğine eminim." diyerek yataktan kalktı. Kapıdan çıkmadan önce döndü kızına baktı. Onu bu kadar üzen şeyi çok merak ediyordu ama biraz sabretmesi gerekiyordu. Odadan çıkarak Melinda'yı çağırması için birini bulmaya gitti. Annesini üzmeyi istememişti ama olanları ara olanları ona anlatmakta istemiyordu. Anlatsa muhtemelen fazla abarttığını düşünüp o gereksizin tarafını tutacaktı bundan adı kadar emindi. Annesi gittikten sonra biraz dah uyumayı denedi ama başaramadı. Yatakta dönüp durmak canını sıkmıştı. Kalktı. Ayanaya baktı. Bİr önceki geceyi ağlayarak geçirdiğinden tek kelimeyle berbat görünüyordu. Gözleri kıpkırmızı göz altları ise dayak yemiş gibi mordu. Bir an düşündü gerçekten ben neden bu kadar ağladım ki hem de değmeyecek biri için. Bu adam gerçekten beni aptal bir sarışına döndürdü. Hem de sulu göz bir aptal. Bu durum böyle sürmez ben aptal değilim ve bir an önce o gereksizden kurtulmalıyım. "Ne dedin sen?" Beth bir anda sıçramış ve korku dolu gözlerle kapıya dönmüştü. Melinda bir eli kapı tokmağında kalakalmıştı. Ne onun geldiğini ne de kapıyı açtığını duymamıştı. "Neden cırlıyorsun ki aklımı aldın." "Sende akıl var mıydı ki? İki gün seni görmüyorum ve sen nişanlından ayrılıyorsun öyle mi?" "BU kadar asabi olma bu öylece verdiğim bir karar değil tamam mı? Benim içinde zor oldu." "Eminim olmuştur. Peki nişanı bozma gerekçen ne merakla bekliyorum. Sakın bana nişan gecesiniş bahane etme yemem." Yİne elleri belinde sanki dövecek gibi Beth'e bakıyordu. "Önce oturmak ister misin yoksa öyle dikilip konuşmanın sonunda beni dövecek misin?" derken eliyle koltuğu gösyterip oturmasını işaret etti. Kendide diğer koltuğa oturup ona yemekte olanları anlattı. Melinda papağana olanları duyunca kahakahalara boğuldu. "Gülme lütfen! Zavallı hayvanın hiç suçu yokken onu canından ettim. Kendimi çok kötü hissediyorum." "Niye ona suni teneffüs yapmayı bile düşünmüşsün ya." dedi ve yine gülmeye başladı. "Gül gülebiliyorken gül, benim ne halde olduğuma aldırmadan en gül. O adam beni gerçekten aptala dönüştürdü. O hayatımda yokken gayet mutluydum. En zor matematik problemlerini çözüyor dilediğimce yaşıyordum oysa onu tanıdığımdan beri sakar, aptal bir dengesiz oldum ama yeter o gereksizi hayatımdan çıkaracak ve eski güzel günlerime döneceğim." Melinda susmuş tuhaf bir şey görmüş gibi bakıyordu. "Hayatımda hiç bu kadar aptalca bir şey daha duymadım." diye konuştu. "Sen de mi of Tanrı'm çıldıracağım şimdi. Sen de bana aptal diyorsun bu ne ya!" "Yapma bu kadar dramatize etmeye gerek yok senin bu aptallık dediğin şeye biz aşk diyoruz canım." oturduğu yerden usulca kalkıp arkadaşının oturduğu tekli koltuğun önüne geldi ve diz çöküp genç kızın ellerini tuttu. "Sen ne kadar kabul etmek istemesende o gereksiz dediğin adam aşık olmuşsun." Genç kız arkadaşının inkar edercesine bakan gözlerini görünce derince bir iç çekip konuşmasına devam etti. "Bak Beth sen benşm çocukluk arkadaşımsın. Hayatımdaki en önemli insanlardan birisi. Seni nasıl sevdiğimi biliyorsun değil mi? Bu yüzden sana yalan şeyler söyleyemem ya da seni avutacak kelimeler. Benim söyleyeceğim sadece şudur. Sen bu adama aşıksın ve bence aşkına sahip çıkmalısın." Beth'in gözünden yaşlar akmaya başlamıştı. Gerçekten sulu gözün teki olmuştu. Melinda cebinden çıkardığı mendiller arkadaşının gözyaşlarını nazikçe sildi. "Ne yapmak istediğini iyice düşün. Gerçekten ayrılmak istiyor musun iyice emin ol. Ben Luka'nın seni bırakmayacağına eminim.."Beth hırsla arkadaşının sözünü kesti. "Luka o kadına aşık benş sadece iyi bir evlilik yapmak uğruna kullanıyor ve ben buna tahammül edemem. "O kadına aşık olduğunu da nerden çıkardın o sırtlana kim aşık olur ki?" diyen Melinda dediklerinin düşüncesi ile yüzünü buruşturmuştu. Bir an gözlerinin önünde birbirlerine aşkla bakan Luka ve Lucy'i görünce yüzündeki ifade daha kötü oldu. Kafasındaki aptalca düşünceleri geri göndermek ister gibi başını iki yana salladı. Beth ise arkadaşının ne düşünlerinden ne de yüzünde oluşan o ifadeden haberi vardı. "Sana herşeyi anlatmadım.o evden çıktıktan sonra Luka'ya o kadına aşık olup olmadığını sordum o da bana cevabını bildiğim soruları sormamam gerektiğini söyledi." Melinda ise omzunu silkerek konuştu. "Eee bu ne demek ki. Yanş ona aşık olduğunu bundan mı çıkardın? "Sence!" "Ooooo sende belki de cevap sana aşık olduğuydu ki bence öyle bence o sana ilk görüşte aşık oldu." "Off öyle şeyler sadeced kitaplarda olur Melinda." "Öyle mi? Ama Nikholas'ı ve beni unutuyorsun. Biz birbirimize ilk görüşte aşık olmuştuk." ukala ukala gülerek Beth'e baktı. "Bu sayılmaz siz ikiniz normal değilsiniz o yüzden sizi saymıyorum." "Hadi ordan bende burada oturmuş sana laf anlatmaya çalışıyorum. Dizlerim tutuldu senin yüzünden. Neyse neyse ben aşağıya iniyorum. Yiyecek bir şeyler hazırlatacağım. Yedikten sonra da biraz dolaşırız." Beth'in itiraz etmeye başladığını görünce sinirle konuşmasına devam etti. "Hiç zahmet edip de çeneni daha fazla yorma tatlım itirazın reddedildi. Şimdi o kıçını koltuktan kaldırıp hazırlan ve aşağıya in senş bekliyorum." dedi ve odadan çıktı. Genç kız istemeye istemeye hazırlanmaya başladı. Melinda'nın ne çenesiyle uğraşacak hali ne de sabrı da vardı. Aşağıya indiğinde oturma odasından gelen erkek sesiyle irkildi. Bu o gereksizin sesiydi. Sesi çok sinirli geliyordu. Ne dediğini daha iyi anlamak için kimsenin onu görmeyeceğinden emin olduğu bir şekilde kapının yanına iyice yaklaştı. Luka sinirle konuşmaya devam ediyordu. "Sen söyediklerinden emin misin?" Israrla Melinda'ya yanıldığını kabul ettirmeye çalışıyordu. "Tamam o gece fazla iyi gitmedi.. Tamam hiç iyi gitmedi ama nişanı neden bozmak istiyor anlamadım. Hem ben Lucy'e aşık olduğumu söylemedim ki. Bu çok saçma." İyice bunalan Melinda sonunda patladı. "İyi de Beth'e de onu sevdiğini hiç söylememişsin. Ben sürekli senden yana oldum fakat yeter Beth benim kardeşim gibidir ve senin onu daha falza üzmeni istemiyorum. Şimdi karar ve Beth buraya gelince ona onu sevdiğini söyleyip af dileyeceksin." "İyi ama neden af dileyeceğim anlamadım. Saçma sapan kıskançlık krizlerine giren o, alttan alansa neden hep ben oluyorum. Ona Lucy ile aramda bir şey olmadığını asla da olmayacağını söyledim. Bu konuda söyleyecek başka bir şeyim yok." "Ondan özür dilemeyecek misin?" "Hayır!" "O zaman o da senden ayrılır. Nikholas da senş bir güzel benzetir." "Sen şimdi beni tehdit mi ediyorsun?" Genç adam çok kızmıştı. Bunlar ne anlama geliyordu böyle. "Nasıl istersen öyle kabul et. Beth'i üzmene izi vermeyeceğimi söylemiştim." Genç adam sinirle soluyup elini beline koyarak konuştu. "Söylesene sen ve o arkadaşın arada bir şey mi kullanıyorsunuz da böyle tuhaflaşıyorsunuz." "Yeter!" diyen Beth odaya hışımla daldı. "Yeter!Duydunuz mu yeter artık. Benim adıma sürekli kararlar almanızdan bıktım usandım artık." Yanağına düşen bir tutam saçı sinirle kulağını arkasına sıkıştırıp bakışlarını genç adama çevirip işaret parmağını da sallayarak konuşmasını sürdürdü. "Senden hiçbir şey istemiyorum anladın mı? Ne özür dilemeni ne de beni sevdiğini söylemeni. Hiç birini istemiyorum. İstediğim tek şey hayatımdan çıkman anladın mı? Sanki seni hiç tanımamışım gibi, bu saçmalıkların hiç biri yaşanmamış gibi hayatımdan çıkmanı istiyorum. Seni unutmak istiyorum. Hepsi bu." dedi ve parmağını bu kez de Melinda'ya doğrulttu. "Senden de artık vazgeçmeni istiyorum. Benim mutlu olmamı istiyorsun biliyorum ama ben bu adamla olmak istemiyorum ve artık kimsenin bana karışmasını da istemiyorum. Anlaşıldı mı?" Melinda ve Luka onu sessizce dinlediler ama Luka'nın vazgeçmek gibi bir niyeti yoktu. Odanın ortasında sinirle duran Beth'in yanına giderek tam önünde durdu. Ne söyleyeceğini bilmez gibi bir hali vardı. Tam Beth arkasını dönüp gitmeye niyetlendiği zaman genç adam onu kolundan tutarak durdurdu. Melinda'ya dönerek "Bizi yalnız bırakır mısın?" diye konuşunca Beth'in itiraz belirten sesini duydu. "Hayır seninle yalnız olmak istemiyorum." Beth bir yandan konuşuyor bir yandan da adamın kıskacından kurtulmaya çalışıyordu. Ama boşuna kürek çektiğinin farkında değildi. Zira adam Beth'in iki katındaydı. Luka ise Beth'e aldırmadan tekrar odayı kendi sesi ile doldurdu. "Lütfen Melinda." "Tamam çıkıyorum. Ama senden nazik ol." Yavaşça kapıya doğru ilerledi. Beth buna çok içerlemişti. Oysa arkadaşı ondan yana olmalı onu bu gereksiz ile yalnız bırakmamalıydı. Fakat genç kız odadan çıktı ve kapıyı da kapattı. Beth Luka'nın gözlerine bakamıyordu. Bakarsa o güzel siyah gözlerine kapılmaktan her şeyi unutmaktan kokrkuyordu. Luka diğer eliyle kızın çenesini tuttu ve onu gözlerine bakmaya zorladı. "Lütfen Beth gözlerime bak bak ve gerçekten ayrılmak istediğine beni ikna et. "Ne o bugün çok kibarsın hı. Sürekli lütfen lütfen deyip duruyorsun lakin boşuna. Evet senden ayrılmak istiyorum sırf iyi bir evlilik yapıp ailesini ve yakınlarını memnun etmek için benimle evlenmek isteyen birisini istemiyorum." Genç adam sabırsızlanmaya ve de sinirlenmeye başlamıştı. Ne kadar alttan almaya çalışsa da bu kız insanı çileden çıkartıyordu. "Ne oldu daha düne kadar halinden memnundun. Sürekli beni takip edip baştan çıkararak bizi bu evlilik işine sen soktun. Şimdi niye yan çiziyorsun." Genç kızın cevabını ağzına tıkarak konuşmasına devam etti. "Sakın bana Lucy'i bahan etme sakın. Sana onunla aramda bir şey olmadığını söyledim. Evet bir zamanlar vardı fakat bu adı üstünden uzun zaman önceydi yani geçmişte kaldı. Ama ben senin derdini biliyorum. Sıkıldın değil mi? Şımarıklıklarından birisi de bu." "Ben şımarık değilim." Genç kız çırpınmaya başlamıştı. O çırpındıkça Luka onu daha sert tutuyordu. "Evet güzelim şımarıksın hem de fazlasıyla ama artık büyümenin vakti geldi." dedi ve kızı kendine doğru zorla çekmeye başladı. Başına gelecekleri anlayan Beth ise kendini uzak tutmak için bütün vücuduyla savaşıyordu ama savaşı Luka kazandı. Beth'i öyle hırslı öpüyordu ki kızın dudakları acıyordu. Bir şey bulup kurtulmalı ama ne derken yine dizini adamın bacakları arasında yerleştirdi ve sertçe vurdu. Aynı anda Luka onu sinirle itip acıyla bağırarak elini kasıklarına götürdü. "Seni aptal sürtük bunu bana ikinci kez yapıyorsun. Derdin ne?" derin bir nefes alıp acıyla yüzünü buruşturdu. "İlerde çocuklarımın olması için onlar bana lazım" diye bir nefeste konuştu. Nasıl da vurmuştu ona öyle. Kızın ufak tefek görüntüsü altında tam bir kaplan yatıyordu ve her seferinde bunu Luka'ya göstermeden duramıyordu. "Hı.. Öyle mi o zaman sende benden uzak dur yoksa bir dahakine işimi garantiye alır onları patlatırım" diyerek sırıttı. "Ben artık sana katlanamam tamam istediğin oldu buraya kadar. Bitti.. Umarım seni bir daha görmem." diye konuştu. Acının biraz da olsa gittiğini hissedince ayağa kalkıp parmağındaki yüzüğü kızın yüzüne doru fırlattı ve sonrada arkasına bile bakmadan çekip gitti. Genç kızın sonunda istediği olmuş ondan kurtulmuştu. Sevinmesi mutlu olması gerekirken neden içinde böylesine büyük bir acı vardı. Gözlerindeki yaşlar usul usul akmaya başlamıştı. Neden ağlıyordu ki şimdi? Elini kaldırıp parmağındaki yüzüğe baktı. Nişan gecesinden beri yok sayıp hiç bakmadığı yüzüğü ne kadar da güzeldi. Şimdi onu Luka'ya geri vermek zorundaydı. Yere baktı Luka'nın çıkarıp attığı yüzük tam ayaklarının dibindeydi. Yaşlardan zor gördüğü gözleriyle eğildi ve el yordamıyla yüzüğü arayıp buldu. Yüzük sanki avucunun içini yakıyordu. Daha fazla kendini tutamadı ve olduğu yere yığılıp sanki mümkünmüş gibi daha da çok ağlamaya başladı. Zaten Luka ile birlikte olduğundan beri gözlerindeki pınar durmadan akıyordu. Odaya gelen annesi kızının halini görmemiş gibi yapıp konuştu. "İstediğin oldu artık ondan kurtuldun. Peki neden ağlıyorsun?" Beth annesine bakamıyordu. Yaşlardan donuklaşan bakışlarıyla hala elindeki yüzüklere bakıyordu. Ondan cevap gelmeyince annesi söylenmesine devam etti. "Sana neden ağladığını sordum. Niye cevap vermiyorsun?.. Ben tahmin edeyim istersen. Imm verecek cevabın yok değil mi? Çünkü ona aşıksın. Ama şımarıkça kaprislerinle onu kaçırdın şimdi ise pişmansın değil mi?" Hırsla yürüdü kızının yanına gelip önünde durdu. "Tebrik ederim tatlım çok iyi bir iş çıkarttın." dedi kapıya doğru yürürken bir anda arkasına döndü. "Onun yüzüğünü geri vermelisin biliyorsun değil mi?" dedi ve hışımla salondan çıktı. Onları sessizce dinleyen Melinda Beth'in yanına gitti. Arkadaşına sıkıca sarıldı. Gözyaşları tükenene kadar bekledi. Ertesi gün genç kız için daha da zordu. Annesi yetmezmiş gibi babası da genç kıza yüklenmiş şımarıklıklarına son verip Luka il konuşup her şeyi düzeltmesini emretmişti. Beth babasının tavrına inanamamıştı. Oysa babası her zaman ki gibi onun yanında olmalıydı nasıl olur da biricik kızının gidip bir erkeğe yalvarmasını isteyebiliyordu ki. Bu işte kesim annesinin parmağı vardı. Beth bundan adı gibi emindi. Ama onların bilmediği bir şey vardı ki genç kız sonuna kadar gidip ondan özür dilemeyecekti. Hayır onu ne kadar sevse de bunu yapmayacaktı.

ŞIMARIK ✔(Düzenleniyor.)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin