'Hey sen çaylak, başkalarının konuşmasını dinlemek kaba bir hareket bilmiyor musun?' Bu sözle herkes kapıya yönelmişti. Süper dedi Jongin, fena kapaklanmıştı. Kapıyı hafif aralayarak elini ensesine koydu ve ufak - ki şu an komik durduğuna emindi- bir gülümsemen koyarak yüzüne 'Aslında Suho'yu arıyordum ve ımmm kayboldum.' dedi. İnandırıcıydı değil mi? Hem yalanda değildi. Kız ona ters bir bakış attıktan sonra kapıdan ona çarparak çıktı. 'Ben takip et bay meraklı.' Jongin diğer ikilinin sert bakışlarını görmemiş ngibi yapıp kızın peşine takıldı. Dertleri neydi bunların? Bir buz kütlesinden daha soğuklardı, tabi kendileri dışında diye geçirdi içinden Jongin. Kızın arkasından dikkatle yürümeye çalışıyordu, sanki bir adımını ters atsa cezalandırılacakmış gibi hissediyordu. O korkak biri değildi, Jongin kesinlikle korkak biri değildi, pakala... Karanlıktan, yüksekten, hayvanların yarısından, okuldaki şu adını hala öğrenemediği gözlüklü kızdan, kandan... Liste böyle uzarken kendi kendine hıhladı, gerçekten de hiçbir şeyden korkmayan Bay Kim Jongin, mükemmel. Derin bir nefes alıp adımlarına konsantre olmaya devam etti. 'Baekhyun'a söylemeliyiz, burası labirentten farksızdır bir daha dışarı tek çıkma, en azından burayı avcunun içi kadar iyi bilene kadar.' Jongin onun görmeyeceğini bilse de kafasını sallamıştı. Koridorun ucunda Baekhyun görünmüştü. 'O Minah! Koluna noldu?' Çocuk koşarak kızın yanına geldi, bakışları oldukça endişeli duruyordu. Kız ona gülümsedi 'Ah önemli değil Baekkie ama pansuman işi sana düştü sanırım yine.' diyerek çocuğun saçlarını karıştırdı. Woaa buz kütlesi ona oldukça sıcak davranıyordu, küçük kardeşini sever gibiydi... Baek gülümseyerek kafasını salladı. 'İşin bitince yanıma uğra, oldukça ciddi görünüyor. Lay halledemedi ha?' Kız kafasını hayır anlamında salladı. Sonra çocuk Jongin'e dönmüştü. 'Jongin sen burada ne yapıyorsun?' Jongin ağzını açmışken kız ondan önce davranmıştı. 'Babamı görmek istiyor.' Baek anladığını belirtircesine kafasını salladı. 'Üzgünüm ama o 1 saat kadar önce müritlerle toplantı için ayrıldı, işinin erken biteceğini de sanmıyorum.' Mınah, Jongin'e döndü. 'Şansı küs burada değilmiş.Ne soracaktın bana da sorabilirsin?' Jongin bir süre ona baktıktan sonra 'Ailem... Onlar ne olacak?' Minah yüzünü ondan ayırıp Baekhyun'a döndü. 'Bakkie bizimkilerin yanına bir uğramalısın, Sehun ve Lay seni arıyordu.' Baek şaşırarak kafasın salladı ve hızlı adımlarla oradan ayrıldı. Kız onun gittiğini görükten sonra derin bir nefes aldı.' Bunu sormayı yeni mi akıl ediyorsun?' Ona küçümseyen bir bakış attı, bu kızın derdi neydi cidden? 'Üzgünüm hergün böyle şeyler yaşamıyorum.' Kız güldü, işte bahsettiği buydu, bu ani değişimler... 'Pekala Jongin. Bir süre oğulları oduğu gerçeğini unutarak yaşamak zorundalar.' Düşündüğü gibiydi onu unutturmuştu bile çoktan. 'Yani beni unutturdun öyle mi?' Kız kafasını salladı. 'Başka soru?' Jongin tereddüt etse de 'Şu çocuk...' Kızın gözlerinin içine bakıyordu 'Xiumin denen...' çocuğun adını duyduğunda kızın gözleri belli belirsiz bir büyüme yaşasa da eski soğukluklarına geri döndüler 'Ne olmuş ona?' Jongin kızın sesinin eski gergin haline döndüğünü hissedebiliyordu. 'Sadece madem düşmanım o onun hakkında daha çok şey bilmeliyim. O da eskiden buradaydı hatta hepiniz ona çok yakındınız. Ve anladığım kadarıyla sen-' lafını biteremeden kızın sesiyle susmak zorunda kalmıştı. 'Onu soracağın son kişi benim Jongin. Şimdi o lanet çeneni kapa ve dinlen. Yarın bu vakti yerde sürünürken çok arayacaksın. Uyarmadı deme.' Kız arkasını dönüp diğerlerinin yanına doğru yol alırken Jongin ise sadece arkasından bakakalmıştı. Süper dedi kendi kendine. Bir saniye odası neredeydi ki?
Etraftan çınlayan seslerle Jongin yastığı yüzüne biraz daha bastırdı, ama ses gittikçe yükseliyordu. Sinirle tepinerek yataktan isteksizce doğruldu daha ayağa kalkmasına fırsat vermeden biri içeri dalmıştı. Jongin telaşla yorganı üstüne sardı. Minah küçümseyen gözlerle ona bakıyordu. 'İlk günden tembellik mi yapacaksın çaylak? Kaldır o güzel kalçanı da hazırlan. 5 dakika içinde kapıdan çıkmış ol, gelmezsen sensiz giderim.' diyerek kapıyı kapatıp çıkmıştı. Jongin ise şaşkın gözlerle bir süre kapıya baktı. *Sana da günaydın* diye geçirdi içinden, tanrı aşkına kapının bunun için yapıldığını sanıyordu, insanların müsait olup olmadığını sormak için sormak için vurulsun diye yapılmamış mıydı? Hala kapıya bakarak dalmışken bir anda yerinden sıçradı. Geriye kaç dakikası kalmıştı 3 mü? Dün Baek'in ona verdiği kıyafetlerden birini eline geçirip giydi. Mükemmel, sanki üstündekiler tam ona göre yapılmıştı. Aynadan kendine bir gülümseme yolladı. Sonra ise hızla dişini fırçalayıp kapıdan fırladı. Minah ise duvara yaslanmış gözleri kapalı duruyordu. '2 dakika geciktin. O yüzden 1 saat daha fazla çalışacaksın.' diyip çocuğun önünde yürümeye başladı. Neydi bu bir çeşit ceza kampı falan mı? Jongin gözlerini devirip kızı takip etmeye başladı.
Etraf tahtadan yapılma insan figürleri ve yine tahta kılıçlarla doluydu, oklar, hedef tahtaları, birkaç kalkan... Rönesans döneminden fırlama şövalye filmlerinden birinin içindeydi sanki, elinde olmadan bir hayranlık edası çıkmıştı ağzından. Kız önündeki çocuğa bakıp gülümsedi, eğlenceli olacak gibiydi. Tahta kılıçlardan birini aldı ve çocuğa fırlattı. Jongin kendine habersiz gelen tahta parçasını son anda fark edip eliyle tuttu. 'Vay canına reflekslerin fena değil çaylak.' Jongin gözlerini devirmekle yetindi. 'Çaylak demesen olmaz mı?' Kız kaşlarını kaldırıp kafasını hayır anlamında salladı. 'Beni o elindeki değilde gerçek kılıçla hakladığın zaman demeyi bırakacağım çaylak.' diyip çocuğa göz kırptı. Aman ne güzel!
'Şimdi çaylak...' Kız ona bakıp gülümsemesini genişletti. Ve masadan o da bir tahta klıç aldı. ' Bana en iyi darbeni göster.' Jongin kaşını kaldırıp ona baktı. Ne yani kadına şiddet mi uygulamalıydı. Birini öldürmek falan tamam ama bu? 'Kadınlara vurulmadığını sanıyordum?' Kız gözlerini kapayıp derin bir nefes aldı. 'Ciddi misin?' Jongin şaka yapıyordu ve hızla kılıcı kaldırıp kıza doğru bir darbe savurdu ama sonuç : başarısız. Kız hızla ondan uzaklaşmış ve ayağına bir darbe atarak onu yere kapaklamıştı. 'Düşün Jongin, benim zayıf noktamı düşün, sana arkadan saldırmam için yol bırakma.' Jongin yerden zorla doğrularak ona bir atak daha yaptı ama yine başarısız. Sonraki de, bir sonraki de.... Saatlerce yaptığı tek şey darbeler yiyip yere kapaklanmaktı. Dizleri aşınmış, hali kalmamıştı. Ama karşısındaki kız durmak bilmiyordu. Jongin tüm bunları nasıl atlatacaktı ki? Son bir darbeyle daha yere düştü ama bu sefer kalkacak gücü bulamamıştı ve gözleri kapanarak onu derin bir karanlığa çekti.
supernaturel~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tattoos~
RomanceKim Jongin, 18 yaşında lise son sınıfa giden normalinde normali bir gençken, karşılaştığı mavi gözler ve onun seçildiğini iddaa eden siyahlılarla karşılaşınca hayatına dair bildiği herşey değişir. Hiçbir zaman dövmelere ilgi duymayan bu çocuk, göğsü...