Bölüm 5~
Genç karşısında nefes nefese kalmış 5 liye baktı, ayakta zor duruyorlardı, ama bu onun umrunda bile değildi. Kılıcını hızla onlara savurdu önce biri, sonra diğeri... Hepsi yere düşmüştü, kan yavaşça sızarken çocuk arkasını döndü ve kılıcını masada duran havluya silip önündeki şişeden su içti. 'Bunu yapmak zorunda mısın gerçektende Xiu?' Xiu yüzüne çarpık bir gülümseme koyup sese doğru döndü. 'Yeni halimi sevmiyor musun artık dostum? Eskiden beni hep cesaretlendirirdin Luhan, olmam gereken biri oluyorum değil mi?' Xiu önündeki çocuğun omzuna çarparak odadan çıktı. Bu lanet binadan nefret ediyordu, tek başına yemekten nefret ediyordu, buranın en değerlisiymiş gibi el üstünde tutulmaktan nefret ediyordu. Evet, ülkenin en büyük evinde kalıyordu, bir ucundan diğer ucuna yürümek en az 5 saatinizi alıyordu, ama yine de düşününce eskiden olduğu gibi yeraltında sıradan bir şekilde yaşamayı tercih ederdi. Yediği lapayı ve soya filizini bile özlemişti. Hiçbir şeyin tadı yoktu burada, belkide onun değişmesi için gereken buydu, değişim onu böyle yapıyordu. Xiumin günden güne gözündeki maviliğin canlanıp alevlendiğini hissediyordu, içindeki o öldürme duygusunu bastıramıyordu. 5 adamlarını daha katletmişti, pişman mıydı? Hah unutmuştu bile. Adları neydi? Ne zamandan beri onların bir üyesiydiler? Umrunda değildi. Nasılsa Kris onları sırf içindeki öldürme güdüsü güçlensin diye yollamıştı değil mi? İnsanı duygularının köreldiğini hissedebiliyordu, anıları gittikçe kayboluyordu, herkesi unutuyordu, her şeyi unutuyordu, onu unutuyordu... Odasının kapısını hızla açıp üstündekileri bir kenara fırlattı, kan üstüne sıçramıştı, lanet varlıklar! Sinirle banyoya gidip ılık suyun kendini sakinleştirmesine izin verdi. Tüm kan lekelerini, tüm kinini sökmek istercesine derisine işkence ediyordu, kendinden nefret etmek istiyordu ama bunu bile yapamıyordu. Canı bile yanmıyordu, hiçbir şey hisssetmiyordu... Havluyu beline sarıp buharın içinden sıydırldı ve aynaya baktı.Eskisi gibiydi, herkesin masum diye adlandırdığı yüzü oradaydı işte, ama gözleri içindeki mavi alev onu farklı gösteriyordu. Sinirle elini aynaya vurdu, parçalar etrafa saçılıp tuz buz olurken, elinden akan kan onu kendine getirmişti. Biraz daha dedi, içindeki o ufak insanlık parçası da kaybolunca herşey düzelecekti, istenilen biri olacaktı, o zaman özgür olacaktı...
'Sorun ne Luhan?' Kris kaşını kaldırmış karşısındaki çocuğu süzüyordu, bakışlarında bir korku vardı ki korku Luhan için sık rastlanan bir duygu değildi. Çocuk kafasnı kaldırıp soğuk bir gülümseme yolladı. 'Bugün 5 kişi daha öldürdü, kendi adamlarımızı.' Kris sadece omuz silkmekle yetinmişti, umrunda değildi ki. 'Kendini kaybedeceğini düşünmüyor musun?' Kris koltuğuna biraz daha yayılmıştı. Korkmak mı? Aslında istediği buydu değil mi? 'Pek sayılmaz, olması gereken bu Luhan, tereddüt etmesini istemiyorum.' Luhan karşısındaki adama biraz baktıktan sonra 'Onu öldürmediğini biliyorsun değil mi? Onları köşeden izledim, onu kolayca yere sermişken arkasını dönüp gitti.' Kris kafasın salladı. ' Biliyorum. O yüzden kontroünü kaybetmeli Luhan, insanı hiçbir yanı olmamalı. Hem...' Luhan cümlesine devam etmesi için beklerken Kris gözlerini ona dikmiş delici bakışlar atıyordu. 'Tek korktuğum kişi o değil.' Luhan ani bir yutkunma gereksinimi hissetti. 'Ne demek istiyorsun?' Kris ellerini birleştirdi ve karşısındaki sarışın çocuğa dikkatle baktı. Ona çok değer verirdi, en değerlisiydi, Xiu dışındaki en değerlisi, en çk güvendiği insan ama onu tanıyordu, kimseye bağlı kalmayacağını her an ihanete meyilli olduğunu, onun iki yüzünü de biliyordu. 'Sana gerçekten güvenmek istiyorum Luhan.' Çocuk yine çarpık gülümsemesini yüzüne kondurmuştu. 'Bir kere ihanet ettim diye hemen adım çıktı öyle mi?Hemde bunu sizin için yapmışken?' Kris gerildiğini hissetti, doğru onu seçmişti, Neffinleri bırakıp onu seçmişti. 'Yani eğer şansın olursa hepsini kolayca öldüreceksin öyle değil mi?' Luhan donuk gözlerini ona dikmişti. 'Ben yolumu seçtim Kris, artık izninle. Sana birşey kanıtlamak zorunda değilim. ' eğildi ve odadan çıktı. Kris onun bu tavrına alışıktı, ona hep yakınmış gibi konuşurdu ama aralarındaki soğukluk kolayca hissedilebilirdi. Ama yinede Luhan'ı severdi işte, onu oğlu gibi görürdü. Neden bu kadar endişe ediyordu ki? Sefil olan onlardı, Neffinler. Lanet köhne yeraltı şehrinde sürünüyorlardı, müritleri kendisinin 1/3 ü ancak vardı, Xiumin onun tarafındaydı... Onların elindeki herşeyi almıştı ama yine de neyden bu kadar korkuyordu ki? Suho'ya gününü gösterecekti, Neffinleri yenecek ve herkese kudretini, Kraus'ların gücünü gösterecekti...
'Korkuyor musun?' Kız kocaman olmuş gözleriyle önündeki çocuğa bakıyordu. Çocuk kafasını hayır anlamında salladı, korkuyordu evet hemde çok ama elini önündeki böceğe doğru uzattı ama hayvanın ani hareketiyle korkup arkaya düşmüştü. Kız olanları başta şaşkınlıkla izledikten sonra gülmeye başlamıştı. 'hahahahaahhah... sen aahahaha-' Çocuk sinirle yerinden kalkarak yürümeye başlamıştı. Kız bunu fark edince gülmesine son verip arkasından hızlıca ilerledi. 'Hey!' Çocuk ona bakmıyordu, onunla dalga geçmemeliydi, böceklerden korkuyordu ne var yani? Kız hızla çocuğun koluna girdi 'Xiuminaagggg' gözlerini kısıp şirin bir şekilde ona bakıyordu, dudaklarını büzmüştü. Bu çocuğu güldürdü. Kızın yanaklarını elinde olmadan sıkmıştı. Kız ona gülümseyerek 'Ben seni böceklerden korurum merak etme' diyerek göz kırpmıştı. Xiu ona göz devirerek yürümeye devam etti. 'Şakaydı tamam tamam özür dilerim, Xuiiiii' Çocuk her defasında kırılmasada ona tabır yapıyordu çünkü kızın onun peşinde koşturmasını seviyordu. İçinden gülerek yürümeye devam etti, Minah'ı böyle görmek onu eğlendiriyordu...
Xiumin yatağından hızla doğruldu, rüya görmeyi bırakmalıyıdı artık. İnsani duyguları kaybolduğu halde neden rüyalar peşini bir türlü bırakmıyordu. Derin bir nefes aldı, yüzünü yıkarken elinin sızlamasıyla yüzünü ekşitti. Kan bandajdan çıkmış damlıyordu, hızla dolaptan sargı bezini çıkarıp tekrar sardı. Bu kadar güçlüyken, insanlar ondan korkarken kendini bile iyileştirememesi gülünç bir durumdu. Yixing... Evet onu öldürmeliydi değil mi? Böylece günü kopyalayabilirdi, yüzüne çarpık bir gülümseme ekledi, aciz olmayı sevmiyordu, insan gibi zayıf olmayı istemiyordu...
supernaturel~
Xiu çok cani oldu ya kısmet :O Yixing'e saygılar öpüldünüz hehe :*
Bu arada geçmişten olanda daha 11-12 yaşlarındalar şimdi ise 20-21 civarı ;) Yani Jongin'den 2 yaş büyük ikiside.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tattoos~
RomantizmKim Jongin, 18 yaşında lise son sınıfa giden normalinde normali bir gençken, karşılaştığı mavi gözler ve onun seçildiğini iddaa eden siyahlılarla karşılaşınca hayatına dair bildiği herşey değişir. Hiçbir zaman dövmelere ilgi duymayan bu çocuk, göğsü...