Lay bir süre ona ve karşısında bayılan kıza bakmakla yetindi. Yaratıcı? Sivri dişler? Kan? Ve Chen?! Lanet olasıca bir vampir mi olmuştu yani?!
~~
Sehun ortamın gerildiğini hissederek birçok kişiyi hızla odadan çıkarmıştı, Suho gelince bu olanlara ne diyecekti kim bilir!
Lay bir süre ona bakan gözleri umursamadan kendi içinde savaş yapmakla meşguldü. Derin bir nefes aldı, ağzındaki o eşsiz kan tadı hala dururken açlığının daha da güçlendiğini hissediyordu, bu yüzünü ekşitmesine sebep olmuştu, gerçekten eğer vampirler hep böyle bir iç güdüyle yaşıyorlarsa onlara empati duymayı düşünebilirdi, kendininde artık onalrdan biri olduğunu düşününce... 'Bunu Minah mı istedi?' Odada kalan 3 çift gözünde ona dikkatle baktığını görebiliyordu. Sehun Minah'ın elini tutmuş buruk bir gülümsemeyle kafasını salladı. Kızın hala yaşadığını belli eden minik nefes alışları odayı doldururken, Lay'in duyabildiği sadece damarlarında gezinen kanın sahibinin kalbiydi, bu açlığın daha da körüklerken hızla yerinden doğruldu. 'Bu duygu...' gözlerini Chen'e dikti. '...hiç geçmez mi?' Chen'in dudakları yukarı kvrılmıştı, yeni doğanlar için bunun ne kadar ızdırap verici olduğunu tahmin edebiliyordu, hatta şu anda nasıl onlara saldırıp kanlarının son damlasına kadar emmediğini bile anlamıyordu, aile sevgisi böyle bir şeydi demek, Lay asla ailesine zarar vermezdi. 'Biraz kan içinde hafifleyecek ama asla son bulmayacak üzgünüm.' Lay derin bir nefes daha aldı. 'Bunu yapmasan iyi olur sadece açlığını arttıracak.' Lay'in ona ter bir bakış atmasıyla ellerini yana kaldırdı. 'Sadece uyarmak istemiştim sert çocuk.' Aldığı cevap ise göz devirmesi olmuştu.
Lay gelip kızın yanında durdu, yüzü çok solgun görünüyordu ve bunu kendisinin yaptığını bilmek onu kahrediyordu. Onun vampir olmasına neden izin vermişti ki? Onlardan nefret ederdi, annesini öldüren iki yüzlülerden nefret ederdi, Chen'den nefret ederdi ya da onun aptal sürüsünden... Ve şimdi Lay'i de onlardan biri yapmıştı. O zaman ondan da mı nefret edecekti? Ama Lay ölebilirdi, aslında buna seviniyordu da, sonunda sorumluluklarının olmadığı, göz yaşı dökmek zorunda kalmadığı, sevdiklerinin arkasından duygusuzca yolunu devam etmemeyi, sadece normal olmayı... bunları istemişti ve ölüm bunu ona verecekti ama Lay bencil olmayı yıllar önce bırakmıştı, ailesi için arafta yanacaksa onu da yapacaktı ya da nefret edilecekti ama umurunda değildi, sadece bunların bir an önce bitmesini ve bir vampir avcısından bu ızdıraba bir son vermesini isteyebilirdi, bunu yapacaktı evet ama önce herşeyi çözmeliydiler, aciz olmayacaktı, olmayacaklardı, belki de vampir olması onlara üstünlük sağlayacaktı. Chen'e güvenmiyordu ama Lay bunu yapabilirdi, bir plan kurmalı ve bunu en yararlı şekilde kullanmalıydı.
'Hala gücün duruyor mu? Bakman gerekmez mi?' Lay'in gözleri titremişti. Evet güçleri... Yavaşça Minah'ın boynunda bıraktığı çirkin ize baktı, canı çok acımış olmalıydı. Elini kızın bonununda ilerletince iz hızlıca yok olmuştu, anlaşılan vampir olan bir Neffin güçlerini hala elinde tutabiliyordu. 'Şahane!' Chen gülerek yerinde sıçramıştı. Harika şimdide ucubenin gözünde denek olmuştu. 'Ne zaman kendine gelir?' Chen bir süre kıza bakarak sustu. 'Bilmiyorum fazla kan kaybetti ama takviye sayesinde iyi olacaktır.' Kafasını salladı, acaba uyandığında bu kırmızı gözleri görünce ne düşünecekti?
Minah yavaşça gözlerini araladı, kendini çok güçsüz hissediyordu. Ne olmuştu en son? Lay... Gözlerini biraz daha aralayınca başında birinin varlığını hissetti. Bu kırmızılık...Onları biliyordu, daha küçük bir çocukken onu korumaya çalışan annesini de onun gibi gözleri olanlar götürmüştü, geceleri kabusu olan o kırmızılık... Gözlerini iyice açınca ona hüzünle bakan kırmızılıkları artık tam seçebiliyordu,, çocuğun kolunu tutarak doğrulmaya çalıştı. 'Canın acıyor mu?' Minah yavaşça kafasını salladı. Elleri istemsiz olarak gözlerinin yanına gitmişti, aslında daha önce hiç fark etmemişti ama güzellerdi, kırmızılığı insanı cezbediyordu. 'Sana yakışmış.' Sesi çok güçsüz çıkıyordu. Çocuk hüzünlü bir gülümseme gönderdi ona. 'Bana kızgın mısın? Sadece buna izin veremezdim Lay...' Minah gözyaşlarının damladığını hissedebiliyordu, çocuk ise eliyle onları tek tek sildi. 'Hayır değilim, bunun senin için ne kadar zor olduğunu biliyorum ve iyiki gelmişim diyorum, bu haldeki sende olabilirdin değil mi?' Gülmüştü ama bu Minah'ın ağzından hıçkırıkların dökülmesine sebep olmuştu. Çocuk ona sıkıca sarıldı. Bir süre öyle kaldılar. 'Zor değil mi?' Lay anlamamıştı. 'Zor olan ne?' Minah kendini uzaklaştırdı ve kırmızı gözlerine baktı. 'Kan arzusu?' Lay gözlerini kaçırmıştı. 'Biraz zaman ihtiyacı var.' Minah anlayışla kafasını salladı. 'Diğerleri nerede?' Lay derin bir nefes aldı, doğru ya bunu yapmamalıydı, içine dolan güçlü açlık arzusu yüzünden yüzünü buruşturdu. 'Sorun ne?' Lay sadece kafasını salladı. 'Yok bir şey. Suho geldi onu görmeliyim sanırım.' Minah yerinden doğrulmaya çalıştıysa da Lay onu durdurmuştu. 'Dinlenmelisin.' Arkası dönüp çıkacakken 'Yakında görüşmek üzere.' dedi. İkisi de biliyordu ki artık Lay buraya ait değildi, onun yeri Neffinlerin dünyasına çok uzaktı artık...
~~
Yaa çok mu ağır gidiyoruz sıkıldınız mı? Açıkçası dediğim gibi sayfayı açıyorum o an ne gelirse aklıma yazıyorum. Öneri ve eleştirilere açığım. Buralar uzadı sanki ama napim uzun hoş bir yansıtma olsun istedim ama beceriyor muyum '?' bende. Hayırlısı yorum bekliyorum ^^
supernaturel~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tattoos~
RomanceKim Jongin, 18 yaşında lise son sınıfa giden normalinde normali bir gençken, karşılaştığı mavi gözler ve onun seçildiğini iddaa eden siyahlılarla karşılaşınca hayatına dair bildiği herşey değişir. Hiçbir zaman dövmelere ilgi duymayan bu çocuk, göğsü...