Bölüm 14 : Yeni Ev Part IV

279 30 13
                                    

'Artık burada kalamayacağını biliyorsun değil mi?' Suho karşısındaki kırmızı gözlere bakarak sordu. Lay yavaşça kafasını salladı, bunun elbette farkındaydı, muhtemelen onun gibi pis bir yaratığın kamplarında olmasından iğrenen yüzlerce kişi olmalıydı... 'Merak etme Chen'i gözetip vampirleri hepsini safımıza çekeceğim.' Lay yerinden kalkıp eğilip büyüğüne selam verdi. Odadan çıkacakken adını duymasıyla durdu. Suho karşısında ki evsiz kalan çocuğa baktı, o alev kırmızısı gözlerde ki acıyı görebiliyordu, onu yanında tutmak istiyordu, Lay onun oğlu sayılırdı ama sahip olduğu o ince duvarı sarsacak başka bir darbeyi daha kaldıramazdı, insanlarının güvenini kaybetmemliydi. Çocuğu tutup sıkıca sarıldı, aslında vampirlerin ne kadar vahşi ve cani olduklarını görmüştü, şu an Lay'in daha yeni dönüşmüş olmasına rağmen son damlasına kadar emmemesine şaşırıyordu. Lay asla kimseye zarar vermezdi, ne normalken ne de vampirken... 'Üzgünüm evlat, seni özleyeceğim.' Lay'in yüzünde bir tebesüm oluştu. 'Teşekkürler.' Ve çıkmıştı, artık evim diyebileceği hiçbir yer yoktu, o tekti, vampirlerin dünyasına bir anda atılmış habersiz sudan çıkmış balıktan bir farkı yoktu...

'Çok düşünüyorsun.' Duvara yaslanmış gülerek ona bakıyordu Chen, Lay'in göz devirmesi üstüne yanına yürüdü. 'Hadi yeni evine gidelim.' Yeni ev... Bir daha asla bir evi olmayacağını biliyordu, çocukluğunu ve tüm insani yanını arkasındaki mahzende bırakmıştı...

--

Minah yere oturmuş sırtını yatağa vererek karşısındaki aynaya bakıyordu. Son 5 yılda ne kadarda çökmüştü... Annesi o vahşi kana susamış tarafından öldüreli 5, Xiu ondan kopalı ve eceli düşmanı olalı 3, Lay'in yanından kopmasından bu yana ise sadece birkaç saat geçmişti... Etrafındaki herkes yavaş yavaş onu bırakıyordu, daha bu acıya ne kadar katlanması gerektiğini bilmiyordu ama kalbi binlerce parçaya ayrılıyordu. Eskisi gibi gülmek istiyordu, bu aynadaki yansıma o değildi... O gülerdi, şımarık bir kız çocuğuydu, herkes onu sever ve el üstünde tutardı. Ya şimdi? Herkesin acıdığı zavallı Minah olmuştu. Annesi öldüğünde göğsüne kafasını koyupa ğlayabielceği o huzurlu kol yoktu artık ya da ona gerçek bir abi gibi sahip çıkan kişi de yoktu. Kendini karanlıkta hapsolmuş hissediyordu ve artık tek dileği bu lanet olasıca çekişmenin bir an önce olması ve bir kişiyi daha ölürken görmeden geberip gitmekti!

Eli boynundaki kırmızı izlere gitti. Evet vampirlerden nefret ediyordu ama şu an sevdiği birinden kalan ve her an onu hatırlatacak bir anı gibiydi sanki... Derin bir nefes alarak doğruldu biraz kafası dağılsa fena olmazdı. Tam kapıyı açtığında Jongin ile göz göze geldiler. Çocuk gözlerini büyütmüş ona bakarken Minah kaşlarını kaldırdı. 'Bir sorun mu var Jongin?' Çocuk gülerek elini ensesine götürdü. 'Sadece... sadece iyi misin diye bakmak istemiştim.' Minah güldü. 'Daha iyi hallerimde olmuştu.' Kapıyı açarak içeri girmesine izin verdi. Çocuk köşedeki siyah koltuğa oturup üzgün gözlerle ona baktı. 'Sehun'un dediğine göre Lay onun için çok özelmiş, yani demek istediğim...' Sanki doğru kelimeleri arıyor gibiydi ama Minah onu çoktan anlamıştı. 'Evet öyleydi, daha 3 yaşlarındayken Xiu'yu kucağında getiren oydu, her zaman yol gösteren ve onu koruyan olmuştu.' Minah masadaki şişe de aklan son birkaç damla suyu da kafasına dikti. 'Hala onu seviyor musun?' Ani soruyla karşısındaki çocuğa sadece bakabildi Minah. Onu seviyor muydu? Hiç bırakmış mıydı ki? Jongin onun bu şaşkın ifadesine gülmeden edemedi, yerinden kalkıp kapıya doğru yürüdü, eli kapı kulbunu kavrayıp çıkmadan önce konuştu. 'Sana söylemiştim değil mi? O halde benden nefret etmeye hazırlan çünkü o piçi ellerimle geberteceğim.'

--

'O hala hayatta.' Luna elindeki çayı abisinin önüne koyarken gülümsedi. Demek hala yaşıyordu? O aldığı darbelerden sonra, hemde kendini iyileştiremezken... 'Nereden biliyorsun?' Luhan çayından bir yudum alıp ona alaycı bir tavırla baktı. 'Olan hiçbir şeyden haberin yok değil mi? Wufan'ın muhbiri olduğunu biliyorsun ve olaya bak Lay bir kan emene dönüşmüş.' Luna ufak bir kıkırdama bıraktı. Vampir mi? Lay? Onlardan nefret eden hyungu??

--

'Vay canına!' Lay şaşkınlıkla ormanın derinliklerine kurulan köyü görünce neredeyse küçük dilini yutuyordu, Chen çocuğun bu halini görünce kahkaha atmaya başladı. Lay onun bu tavrıyla kendini zorla toplamıştı. Açıkçası vampirlerden böyle bir medeniyet beklemiyordu... Onlarca insan etrafta işlerini hallediyordu, hatta hayvanların tutulduğu büyük bir alan bile vardı, anlaşılan kan kaynakları buradan geliyordu. 'Gel de seni yerleştirelim Lay yeni evine hoşgeldin.'

Lay dışarıdan gelen bağırtılar üzerine çadırından çıktı. Vampirler bir şeyler fısıldaşıyordu, Chen'in çok sinirli bir hali vardı doğrusu. 'Sorun ne?' İçtiği kanlar sayesinde kendini daha dinç ve formda hissediyordu, neredeyse eski gibiydi, neredeyse... 'Avcılar yine 8 üyemizi öldürmüş.' Bir de başına avcılar mı çıkmıştı müthiş! 'Kaç kişilermiş?' Lay merakla sordu 8 kişiyi öldürdüklerine göre oldukça kalabalık olmalılardı. '1' Şaşkınlıkla ona bakmaktan kendini alamadı 1 mi? Sadece 1 kişi mi? 'Onu tanımıyorsun Lay, o ve lanet inadı yüzünden kaçkez yer değiştik bilmiyorsun!' 'Yine mi yakalandık yani?' Chen ellerini yüzüne götürdü. 'Bilmiyorum ama başımız belada.'

Şu avcıyla bir tanışsa fena olmazdı sanırım... Kahraman olursa onları yönlendirmesi daha kolay olurdu.

'Adı ne ve nerede bulabilirim onu?' Chen şaka yapıyorsun dercesine ona bakıyordu. 'Geberip gideceksin Lay saçmalama.' Lay hala konuşmayıp yanıt bekleyince Chen derin bir nefes aldı. 'Pekala adı Nana ve inan bana görünüşünü hafife almamalısın. Nerede olduğunu gelirsek bilmiyorum ve cehenneme kadar yolu var!' 

Vampirleri bir araya toplamanın bir yolunu bulmuştu ve bunu yapmak için o avcıyı öldürmesi gerekiyorsa bunu seve seve yapardı.

Supernaturel~~

Çok uzun zaman oldu değil mi? Evet söyleyeyimö artık olaylar hızlanacak. Uzun yazmaya çalıştım beğenirsiniz umarım.

Tattoos~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin