Harry dudaklarımı bırakmadan derin bir nefes çekti ve birkaç saniye öylece durduktan dudaklarımı bıraktı.
Ciğerlerimi derin bir nefesle doldurmaya çalışırken ondan gelen hafif parfüm kokusunu duyumsadım. Çocuk cennetten bir parça gibi kokuyordu, o andan itibaren o kokuyu almadan geçireceğim herhangi bir saniyemin cehennemi andıracağını hissetmiştim bile.
Başımı aşağıya indirdim ve ayakkabılarımıza baktım, Harry ise bir parmağını çene hizamda kaydırıp başımı kaldırmak için kullandığında gözlerine bakmak için içimde bir cesaret kırıntısı bulabildiğime şaşırarak yarı kararmış hava ve mum ışığı ikilisinde parıldayan gözlerine gözlerimi diktim.
Bu çocuk içimde nerede olduğunu tarif edemediğim şairane bir karakteri uyandırıyordu. Ne zaman böyle hislere kapılsam o huysuz Louis'i ortaya çıkarmak için içimde delicesine bir istek duyardım ve anı bozmaktan zerre korkmayarak kendimi ağzımı açıvermiş halde bulurdum.
''Tam olarak hangi filmden bu?''
Harry bir saniyeliğine durup kaşlarını çatar gibi oldu ve ardından kahkahayı bastı.
''Ben de tam Louis'nin nerede olduğunu soracaktım.''
Ona gözlerimi devirdim ve mumlu yolu takip edip örtünün üzerine kendimi bıraktım ve sepetin kapağını açmak için uzandığım sırada Harry'le aramızda üç milimlik mesafe bırakmak istercesine yakınıma oturuvermişti.
Harry ben yiyecek bir şeyler için toplayıcılık yaparken avcılık hislerini bastıramamış olsa gerekti, - bkz: taş devri- uzanırken azıcık -gerçekten azıcık- açılıvermiş(!) belimde hissettiğim soğuk parmağı başka türlü açıklayamazdım.
Hızlıca kafamı ona doğru döndürüp gözlerimi kısarak baktığımda herhangi bir şey yapmıyormuş edasıyla parmağını pantolon çizgimden aşağı doğru parmağını kaydırmaya devam etti.
Parmağını tenimde hissedemediğim bir saniyelik zaman dilimi içinde kafamı eğdim ve ne yaptığına baktım. Bu sırada elini üzerimden çekmekte olduğunu fark ettiğim Harry'ye baktım, yüzünde karamsar bir ifade vardı.
Artık çocuğa nasıl bir yüz ifadesiyle baktıysam kendini beni taciz etti falan sanmasına sebep olmuştum.
Cidden, yaşıma bakılırsa acilen 6 aylık bir bebek gibi davranmayı bırakıp yüz ifadelerimi kontrol etmeyi öğrenmem gerekiyordu.
Halen sepetin bir kenarında durmakta olan parmaklarımı çektim ve yüzü benden başka her yere bakmayı kafasına koymuş Harry'nin kucağında dinlendirdiği bileklerinden birine uzandım ve o da yine yüzüme bakmayarak elimi izledi.
Oturma pozisyonumu değiştirdim ve tüm bedenimi ona doğru çevirdim. Tuttuğum bileğinden parmaklarımı yavaşça avucuna kaydırıp parmaklarını açtım, sonra da işaret parmağından çekeleyerek elini yüzüme götürdüm.
Eli hala soğuktu, avcuna çenemi yerleştirdim ve eline yaslandım.
Harry bu sefer direkt yüzüme bakıyordu, ne yapmaya çalıştığımı yüzümden okumaya çalışır gibi bir hali vardı.
Diğer elini de uzanarak kavradım ve bu sefer elini belime konuşlandırdım.
Harry'nin gözlerine bakarak gülümsediğimde belimdeki elini sırtıma götürdü ve beni tamamen sardı, ve beni zemine doğru iterek üzerime uzandı.
Yüzünü boyun girintime yerleştirdi ve homurdandı.
Güldüğünü boynuma değen teninin hareket etmesinden anlayabiliyordum.
Boğazımdan küçük bir gülüş yükseldi.
''Ben de seni seviyorum Harold.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Windows
Fiksi PenggemarAşk pencerelerinden bir rüzgar gibi girmiş ve hayatlarını daha iyi bir yere çevirmişti.