EPILOG

328 54 15
                                    

Ehem, ehem.

Biz de bir sağ ayakla girelim... Sizler hep öyle yapmışsınız :)

Dört sene sonra yb atayım dedim.. yüzsüzüm de ben biraz, hep ondan. 

Okuduğunuz ve yorum yaptığınız için teşekkürler!

EPILOG

-5 yıl sonra-

Harry, artık omuzlarına kadar gelen ve kıvırcıklığını birazcık kaybetmiş saçlarını, dişlerinin arasına sıkıştırdığı kırmızı saç tokasıyla toplamaya çalışırken bir yandan da telefonda Louis'ye laf yetiştiriyordu:

''Sana hayır diyorum, evlenmeden olmaz!''

Louis, kendi odasının içinde attığı belki de bir milyonuncu turu Harry'nin sesini duymasıyla yarıda kesti ve bir kahkaha patlattı:

''Tam olarak hangisi olmaz? Hatırladığım kadarıyla biz bütün aşamaları tamamladık da.''

Gülme sırası Harry'deydi ancak Louis'in sesindeki alaycılık, zaten bir haftadır Harry'nin üzerinde olan stresle hiç iyi gitmiyordu.

''Ha-ha, bugün de çok komiksin.''

Saçlarını öylesine toplasa mı yoksa her zamanki gibi kendi halinde bıraksa mı karar veremiyordu. Sonuç olarak bugün hayatlarının en önemli günlerinden biri olacaktı, adeta hayatlarındaki bir mihenk taşı. Hem rahat olmak hem de elinden geldiğince iyi görünmek istiyordu, sanki yaş aldıkça Yunan tanrılığı yakıştırmalarını üstünde daha da iyi taşımıyormuş gibi. Ayrıca kırmızı toka üstündeki siyah takımla ne kadar uyumlu olurdu? Acaba saçlarını siyah bir tokayla mı bağlasaydı? Ama şimdi durup dururken siyah tokayı nereden bulacaktı? Gemma'ya bir sor-

Louis, Harry'nin ses tonundaki gerginliği daha ilk sözcükten yakalamış olacak ki, Harry'nin kafasında hız trenleri gibi dolaşan düşünceleri yarıda kesti:

''Birileri yine stresli sanırım, ha?''

Harry, Louis'in sonunda onunla aynı frekansta olduğuna karar verince, elindeki tokayı yatağa fırlattı ve telefonu kulağına iyice yerleştirdi:

''Hiç de bile. Ayrıca, beni göreceğin ilk yer mihrap olacak, canım. Bunun için aradığını biliyorum. Evlenmeden beni gö-re-mez-sin.''

Louis, giydiği lacivert renkli takımının düğmesini açtı ve cam kenarındaki koltuğa kendini bıraktı.

''Hiç olmazsa birazcık perdeni arala, olmaz mı?''

Buna karşılık olarak Harry'nin sesini duymayı bekledi ama aldığı yanıt, karşıdaki pencerenin perdelerinin daha sıkı kapalı olduğundan emin olmak için çekilmesiyle perdede oluşan dalgalar oldu.

''Cevabımı aldım, teşekkürler.''

Harry güldü.

''Ben seni merak etmiyor muyum sanıyorsun? Evliliğin gerekliliklerinden biri de sabırlı olmaktır, hayatım. Bunu öğrenmeden evlenemeyiz.''

Louis, Harry'nin kafasında meşrulaştırdığı tuhaf düğün adetlerini sorgulamaması gerektiğini öğrenmişti. Sonuç olarak evlilik, karşındaki insanı her gün biraz daha öğrenmek ve öğrendiği şeylere saygı duymayı bilmekti. (Tabii ki tamamen Harry'nin sözleri, Louis güzel aklını bu tarz şeylere pek yormazdı. Evlilik için gereken tek şey Harry'di ve Louis buna çoktan sahipti.)

Eğer Harry onu göremeyeceğini söylüyorsa, Louis de bu isteğe saygı duyacaktı.

''Fazla vakit kalmadı, biliyorsun değil mi? Ayrıca ben saçlarını açık görmeyi seviyorum, bunu bir düşün istersen.''

Harry şokla perdelere baktı, kapalı olduklarından emindi.

''Sen- nasıl?''

Louis kahkaha attı.

''Eh, boşuna sana ruh eşim demiyorum, değil mi?''

Harry boştaki elini kalbine götürdü. Bu adamla evleniyor olması hayatın ona sunduğu bir mucize olmalıydı.

''Seni seviyorum.''

Louis, gözleri birazcık dolsa da bunu çaktırmadı.

''Bu sözleri de mihraba sakla.''

-

Harry, Louis'nin sözüne güvenmeyi seçmiş ve saçlarını açık bırakmıştı. Odasından düğünün yapılacağı yere gitmek için çıkmaya hazırlanırken, odasına son bir kez bakmak istedi. Ne de olsa, bugünden sonra evli bir adam olacaktı; bu odaya tekrar ne zaman adım atacağını, atsa da tekrar şu an hissettiği gibi hissetmeyeceğini biliyordu. Gözleri koyu mavi perdelerin kapattığı cama kaydı. Her ne olduysa bu camlarla başlamıştı. Diğer bölüme geçeceklerse, yine bu camda geçmelilerdi.

Harry, takımının iç cebinden telefonunu çıkardı, telefon kulağında çalarken camın yanına gitti ve pencereyi açtı.

Bunca yıldır olduğu gibi, Louis orada onu bekliyordu.

Elindeki telefondan Louis'nin sesi geldi.

''Eğer birbirimizi burada görmeseydik, asıl bu uğursuzluk olurdu.''

-SON-

WindowsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin