Harry'nin birbirinden lezzetli kapkeklerini bir güzel mideye indirdikten sonra- ve ufak çaplı bir mide spazmı geçirdikten sonra demeliyim zira bir kere yemeye başladıktan sonra bırakmak imkansız gibi hissettirmişti- Harry'le daha fazla şu klişe filmlerdeki gibi başrollerin ne yapacağını bilemediği sahnelerin birebir kopyasını yaşamamak için apar topar çalıştığı fırından çıktım. Çıkarken görüşürüz'lerin arasına 'akşam, mutlaka' gibi kelimeleri sıkıştırmayı da ihmal etmedim tabi. Çünkü karşılıklı ölüm tehlikesi barındıran camdan sarkma eylemini gerçekleştirmediğimiz geceye 'gece' diyebilme kabiliyetimi kaybetmeye başlıyordum, belki de çoktan kaybetmiştim bile.
''Hey, Louis!''
Tam fırından çıkıp bir yirmi ve altı adım attıktan sonra -cümlenin alt anlamlarında bana attığım adımları saymayı alışkanlık haline getirten bariz bir 'HARRY' yazısını görebilirdiniz çünkü yazı vamp bir tabelanın üzerinde yanıp sönen led lambalardan ibaretti. Görmemek için kör ya da Harry olmanız yeterli olurdu sanırım- arkamı döndüm.
Bana koşar adımlarla derin nefesler alarak gelen bir Harry vardı. Yavaş koşuyordu ve hah, her ne kadar tekrara düşmekten hoşlanmasam da bana yine şu klişe filmleri hatırlamıştı.
Sonunda yanıma geldiğinde elinde taşıdığı çantama baktım. Ah, Harry'nin aramızdaki şu binlerce voltluk elektrik akımını nasıl arttırabilirim düşüncesi ve benim ondan uzak durma çabam olayı sırasında çanta benim aklımdan uçup gitmişti tabi. Nedense hiç şaşırmadım. Harry ve ben onunlayken odak noktası olma isteği yüzünden başımıza gelenler ve gelecekler, part yüz-bilmem-ne.
''Çantanı unutmuşsun.''
Ona 'ciddi misin' bakışımdan attım ve tam eline uzanacakken çantayı ulaşamayacağımı düşünerek havaya kaldırdı. Hah, yine, büyük yanılıyordu.
Tam çantaya uzanmak için hamle yapmıştım ki kolumdan beni nazikçe itekleyerek çantayı arkama geçirdi. Önce sol kolumu askıya geçirdikten sonra, herhangi bir kaçış yolu bulamayacağımı kabullenerek sağ kolumu havaya kaldırdım ve ona yardımcı oldum. Tam çantayı daha rahat bir konuma geçirmek için askılarına ellerimi yerleştirmek üzereydim ki, bir şekilde elim onun soğuk eli ile temas etti ve yine bir şekilde çok fazla yakın olduğumuzu fark ettim. Gözlerimi kaldırıp yüzüne baktığımda çoktan gözleri odak noktası olarak dudaklarımı seçmişti ve bunun farkındalığı beni büyük dalgalar halinde vurmuştu. Ah, bunu tam da böyle hayal etmiştim ya. Harry tam yüzünü yüzüme yaklaştırmıştı ki, birden durdu.
Kesin yüzümde onu iğrendirecek bir şeyler vardı, siyah nokta falan belki? Utanç hızla kalbimin yanaklarıma kan pompalamasına neden oldu, ki kızarmaktan tek kelime ile NEFRET ederim.
O benden uzaklaşmaya yeltenmeden önce ben geri adım atarak kaçtım.
Harry önce kaşlarını çattı.
Ah, ve benden daha fazla hoşlanmadığına karar verdi. Bu gün daha güzel gidebilir miydi acaba?
''Biz... Bir akşam çıkmalıyız. Çıkmadan öpüşemeyiz.''
Ha?!
Harry az önce içimden verdiğim tepkiyi yüz ifademden anlamış olmalıydı ki telaşla açıklamaya koyuldu,
''Hiç mi film izlemedin? Başroller asla çıkmadan öpüşmüyor, biz de öyle yapacağız.''
Hah, Harry hayatlarımızın bir chick flicke'e dönüşmesini istiyordu, gün gerçekten bundan daha güzel gidemezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Windows
FanficAşk pencerelerinden bir rüzgar gibi girmiş ve hayatlarını daha iyi bir yere çevirmişti.